Ceren Şehirlioğlu

Ceren Şehirlioğlu

ceren.sehirlioglu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Gazeteler birilerinin albüm çalışmasına, film projesine destek vermek için basılmıyor. Ajansların asker disipliniyle yönettiği ünlülerin “çok içime sinen bir proje oldu” dışında söyleyecek sözü olmalı


Sene 1989. Robert de Niro daha ‘Goodfellas’da oynamadı. ‘Untouchables’daki muhteşem Al Capone performansının üzerinden iki, ‘Taxi Driver’dan 12 yıl geçti. ‘Goodfellas’da oynamasına da bir yıl var. De Niro, dönemin en büyük yıldızı. En zoru aynı zamanda. Elia Kazan onun çalıştığı en sorunlu aktör olduğunu söylüyor, Francis Ford Coppola, “Bob’u seviyorum ama onun kendisini sevdiğinden emin değilim” diyor.
Bob, paparazzilere tek kare malzeme, bir satır dedikodu vermiyor. Röportajları işkence gibi görüyor. Üzerinde bir görünmezlik peleriniyle sokaklarda dolaşıyor sanki. 1989 Playboy’un 35’inci yılı. 25’inci yılında Marlon Brando ile röportaj yapan dergi, De Niro’nun peşinde. Görev, Brando’yla da efsanevi söyleşiyi yapan editor Lawrence Grobel’e veriliyor. 20’inci yüzyılın en sıradışı aktörü, Grobel’e sonsuz acı çektirdikten sonra Los Angeles Château Marmont’da görüşmeyi kabul ediyor.

Haberin Devamı

Konuşmayan adam
İlk soru: “Bu kadar yıl size ulaşmaya çalıştıktan sonra, şimdi burada olduğumuza inanmak güç” diyor, De Niro, “Evet, güzel bir söyleşiydi, bir dahaki sefere devam ederiz” diye komiklik yapıyor. Tatlı bir başlangıç. Ama bundan sonrası Grobel’i çıldırtan bir inatlaşma. Büyük yıldız doğru düzgün hiçbir soruya cevap vermiyor. Kısa cevaplarla gerginlik yaratıyor. Sadece kendi istediği konulara girilmesine izin veriyor.
Saatler süren bir kapışmadan sonra Grobel, “Peki Bob, sence şimdi ne yapmalıyız? Geçmişini konuşmak istemiyorsun, geleceğine nazar değdirmek istemiyorsun, bugünle ilgili bir şey sorunca sinirleniyorsun.” De Niro, kayıt cihazını kapatıp, bu röportajı kabul etmek zorunda kaldığı için uzun uzun şikayet ediyor. Sonra tekrar açıp şöyle diyor: “Son metni bana gösterecek misin?” Grobel cevap veriyor: “Sana metni gösterip değişiklik yapmana izin verirsem bu gazetecilik değil, promosyon olur.”

Haberin Devamı

‘Rolünüze nasıl hazırlandınız?’
Durum bu kadar basit. Grobel’in De Niro’ya yanıtı, gerçek bir gazetecinin vermesi gereken tepki. Biz bugün sadece promosyon yapıyoruz. Takip ettiğimiz şey, albüm çıkış tarihleri, dizi projeleri, film gösterimleri. Ajanslar yıldızlarını bir kutu meşrubatmış gibi pazarlıyor. Onlara ‘lansmanlar’, reklam filmleri, basın toplantıları organize ediyor. Gazeteler, dergiler, resmi evrak düzenler gibi Excel dosyaları üzerinde sıraya giriyor. Filmi 15 Temmuz’da vizyona giriyorsa ‘promosyon çalışmalarına’ haziran sonunda başlanıyor. Çok önemli aktörün tanıtımı için gazetelerin, dergilerin, televizyonların telefonu çalıyor: “Bir röportaj çalışması yapabilir miyiz?”
Bunlar hariç kimse ‘işi dışında’ konuşmak istemiyor. O iş dediğimiz şey de birkaç korkunç klişeyle özetlenebilir: “Diziniz nasıl gidiyor?”, “Albüme bu ismi verme fikri nereden çıktı?”, “Rolünüze nasıl hazırlandınız?”
Muhabirlerin çoğunluğu kolay yolu seçip, röportaja gidip promosyonunu yapacağı insanı ‘google’lıyor. Birkaç eski röportajına bakıyor. Sonra da yukarıdaki klişelerle müthiş girişi yapıp, “Bir röportajınızda şöyle demişsiniz” şarkısına geçiyor.
Türkiye’de anlatacak akıl almaz hikayeleri olan yıldızlar, iyi bir sohbeti hak eden bir sürü yetenekli insan, peşinden koşmaya değecek şöhretler var. Kimse albümün aranjörlüğünü bilmemkimin yaptığı, çalışmanın ‘üç yoğun ay’ sürdüğünü okumak istemiyor. Güzel hikayeler, iyi izlenimler, akıllı bir analiz arıyoruz. Menajerler de, devlet dairesi ciddiyetinde çalışan ajanslar da, temsil ettikleri ‘ünlülere’ konuşma hakkı tanısa belki onları sadece konuşma balonları yazılmış bebekler gibi görünmekten kurtarabilir.
De Niro, röportajın sonunda “Tanrım saat yediyi çeyrek geçiyor!” diye kalkıyor oturduğu yerden. Grobel “Hayır daha yedi. Neden saatin 15 dakika ileri?” diye soruyor. Cevap: “Böylece geç kalmıyorum.” Ve kalkıp gidiyor.
Hepimiz cesur sözleri, iyi yazıları, heyecan verici hikayeleri özlüyoruz.


SAYFA GÜZELi

GAZETECiLiK Mi,  PROMOSYON MU


David Beckham döneminin en yetenekli futbolcularından biri. Önceki akşam oynanan İngiltere-ABD maçını gri takım elbisesiyle yedek kulübesinden izledi. İleride takımı yönetmek için orada olsa karizmatik teknik direktörler dünyasında herkesi sallayacak bir adam olacağı kesin.