Ceren Şehirlioğlu

Ceren Şehirlioğlu

ceren.sehirlioglu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

HAYATIN  DURDUĞU YER


Dubrovnik burnumuzun dibinde, dert tasa unutturacak, yorgunluğu üzerinizden Adriyatik sularıyla yıkayıp atacak bir yer. Türkbükü yerine Hırvatistan’a kaçın, bu yazın bir güzelliği olsun


Yaşam biçimiyle okurlarını ezen yazarları sevmiyorum. Gittikleri basın davetlerini sanki her gün yaptıkları, alışkanlık haline getirdikleri şeylermiş gibi sunmalarını antipatik buluyorum. Mesela bilmem ne şaraplarının götürdüğü Toskana gezisinde şarap tadımı macerasını anlatırken hemen uçağa atlayıp vadiye kendilerini attıkları rutin bir iş gibi yazmaları tuhaf. ‘Basın daveti gezgini’ değil de, gerçekten iyi restoranlarda yiyip içmeye gücü yeten, keyif alan insanlar olsalar da, bir gurme yazarı olunmadığı sürece, “Geçen gün 500 liraya yediğim istiridyeler aklımı başımdan aldı, rozenin serinliğinden tatmin olmadım ama sonda gelen grappa ikramı gönlümü aldı” gibi cümleler kurmanın kime faydası olabilir? Lifestyle yazarı denilen insanlar, yaşam tarzı züppesi olmamalı. Madem elde fırsat var, yeni keşifler, farklı fikirler, gözlemler, dikkat çekici detaylar bulup çıkarmaya çaba sarf etmek gerek. Lucca’da roze sefasını, fois gras’nın tadına övgüyü, St Tropez tatilinin gösterişini okumayı hâlâ ilginç bulan var mı?

Haberin Devamı

Rakı peşimizi bırakmaz
Ben de dün akşam deniz tarağı yiyip, Dubrovnik surlarına karşı Hırvat şarabı içiyordum. Kendi imkanlarımla Hırvatistan’a gitmiş olsam asla Gil’s adlı süper restoranda yemek yiyemezdim.
Sommelier yanımıza gelip dakikalarca içeceğimiz şarabın hangi üzümlerden yapıldığını anlattığında da kibar kibar başımı salladım. Yemek değiştirince şarabı da değiştirmem gerektiğini söyleyince gerildim. Kadehi çevirip koklayıp, küçük bir yudumu ağzımda bekleterek tatma işini usturuplu yapabilmem için daha fıçı fıçı şarap tatmam gerek. “Rakının gözünü seveyim” diye geçirdim içimden ama neyse ki Türk popülasyonu sebebiyle Dubrovnik’te rakı bulmak zor bir şey değil. Şehrin en lüks restoranı değil, uzakta küçücük bir adada yediğimiz minik karidesler, şişko balıklar ve sofrayı şenlendiren buz gibi rakı aklımda kaldı. Sipan (Şipan diye okunuyor) Adası’nda Marko adlı bir lokanta burası. Küçücük koyun köşesinde mavi tenteleriyle bekliyor. Kedi yavruları denizde sallanan kayıkların içinde oynaşıyor. Zeytinyağı biraz ötedeki zeytinliğin ürünü. Dubrovnik marinasından tekneyle yaklaşık iki saat uzaklıkta. Yolda durup yüzme molası verirseniz bu süre daha uzayabilir tabii.
(Uzamalı da). Dünya üzerinde minicik bir cennet varsa Marko’nun bahçesinde ömrümü geçirebilirim.
Tüm bunları yaşamak Rixos organizasyonu sayesinde oldu. Princess of Dubrovnik adlı yelkenlimizin yakışıklı kaptanı Ivan’ı bile özenle seçmiş olabileceklerini düşünüyorum. Buradaki Rixos, eski şehirden 5-10 dakika uzaklıkta turkuaz bir koyun kenarına kurulu. Aile gibi çalışan bir ekip, işi samimiyetle yürütüyor. İlk gece sofrada uzayan sohbetimiz bunun kanıtı.

Haberin Devamı

Gelinin çiçeğini yakalayan müdür
Genel müdür Jovo Sekulovic, Türk şef Özgür Dönertaş’ın hazırladığı yemekleri yerken, ilginç bir gelenekten bahsetti. Burada çocuk evlenirken içilsin diye doğduğunda küp içinde içki toprağa gömülürmüş. Düğün günü damat ya da sağdıç (O onur kime verilirse) yıllarca gömülü beklemiş ağır içkiden içiyor. Jovo’nun sağdıç olduğu düğünde de bu onur ona verilmiş. ‘Yağ gibiydi’ diye anlatıyor. ‘İçtiğim anda kollarımı ya da bacaklarımı kesseniz fark etmezdim. Bir anda tamamen hissizleştim!’ Jovo düğünde o kadar sarhoş olmuş ki gelinin fırlattığı çiçeği bekleşen kızlar arasında kucaklayıvermiş. Genel müdür yardımcısı Volkan Yorulmaz ve Pazarlama Müdürü Nea Krstanovic de yemekte bize eşlik ediyor. Biz Jovo’nun hikayelerine gülerken, tanıdığım en karizmatik şef garson Tahir Bey (Kendisi Müslüman bir Hırvat) rakıları tazeliyor. Bu sırada Adriyatik üstünde incecik bir ay var. Hayat güzel.
Sonrası yine İstanbul, iş, yaz sıcağında Mecidiyeköy trafiği gibi şeylere dönülecek. Şimdilik en azından şu birkaç tavsiyeyle hayal kuralım: Marko’nun yerinde (Tel: 020758007) füme balık ve roka yiyin, yüzlerce güzel kız ve yakışıklı erkeğin geçit töreni için eski şehirde bir kafeye kurulup bira için, gündüz denizden hiç çıkmayın! Hırvatistan’a vize yok. Atlasjet bir buçuk saate uçuyor. Birkaç gün hayatın hafiflemesi fena fikir değil.

SAYFA GÜZELi

HAYATIN  DURDUĞU YER


Bu kadar Dubrovnik romantizmi yaptıktan sonra buraya kaptanımız Ivan’dan başkası yakışmazdı. 26 yaşındaki Ivan, biz geziyi biraz uzatınca ‘nişanlım bekliyor’ diye endişelendi. Bir adanın yanından geçerken tepesindeki kiliseyi gösterip ‘Seneye burada evleneceğim’ diye de niyetinin altını çizdi. Şanslı nişanlı marinaya döndüğümüzde motosikletiyle gerçekten sinirli sinirli bekliyordu.