Cüneyt Sadıç

Cüneyt Sadıç

csadic@destinationsforever.com

Tüm Yazıları

Şişli’yi anlatınca geçtiğimiz günlerde, “Taksim’den geçiyoruz! Bize tur yok mu, işe giderken yapacak?” diye yazmış dostların bir kısmı. Olmaz mı, var. Hem de alâsı, ama bir yazıya sığmaz. Bu hafta sadece meydanı konuk ettik satırlara, kalanı farklı bir bahara.

Bugün binlerce insanın geçtiği, buluştuğu, eğlendiği Taksim, 19’uncu yüzyıla kadar Rum, Ermeni ve Katolik mezarlıklarının bulunduğu, muhteşem Boğaz manzarası ve kır kahvesiyle yabancı ziyaretçilerin gezi notlarının ve kitapların vazgeçilmez parçası oldu. Ulu ağaçlarla kaplı bu mezarlık içindeki gezinti bölgesi, bugün Intercontinental Oteli, Atatürk Kitaplığı ile Gezi Parkı’nın olduğu yerler olsa gerek. O zamanlar mezarlıkların bazıları, yerlerini topçu kışlasına bırakır. Bugünkü oteller bölgesiyse talim alanıdır.

Haberin Devamı

Kışla 1923’te Stadium Taxim adıyla ilk milli futbol karşılaşmamıza ev sahipliğinin ardından, 1939’a kadar da şehirdeki tüm spor karşılaşmalarına da ev sahipliği yapacak, 1940 yılındaysa yerine, Atatürk’ün davetiyle gelen Henri Prost’un yaptığı nazım planında da yer alan, İstanbul’un Cumhuriyet döneminde yapılan ilk parkı olan Gezi Parkı inşa edilir.

Son derece sınırlı olanaklarla yapılmasına rağmen, itinalı düzenlemesi, dikilen çınar, çam, manolya ağaçları, ortasındaki gül bahçesi, muhteşem Boğaz manzarası, mermer parmaklıklı merdivenleri ve bakımlı çimleriyle, kısa sürede halkın yorgunluk attığı, nefeslendiği bir yer olur bu küçük park.

Tam arkasındaki Divan ve Hyatt Otelleri’nin bulunduğu alansa Kanuni Sultan Süleyman’ın, kendisini ölümden kurtaran Vanlı Aşçı Manuk Karaseferyan’ın isteğiyle Ermenilere verilen Surp Agop Ermeni Mezarlığı’dır. Ancak ne yazık ki 1939’da bütünüyle istimlak edilir, burada yer alan Surp Krikor Lusavoriç Kilisesi yıkılır ve arazi yapılaşmaya açılır.

Ne var başka?

1928 yılında İtalyan heykeltıraş Pietro Canonica tarafından inşa edilen Cumhuriyet Anıtı’nın hemen arkasında Belgrat Ormanı’ndan getirilen suyun dağıtım öncesi bekletildiği sarnıç yer alıyor. İstiklal Caddesi’nin girişinde sağdaki 1732 tarihli Su Maksemi, karşı çaprazında, farkına varmadan önünden geçtiğimiz Sıraselviler’den Taksim’e çıkmadan hemen önce sağda, bir zamanlar İstanbul’un eğlence hayatına damgasını vuran, Majik Sinemas’ıyla Maksim’e ev sahipliği yapan şık bina bulunuyor. Devamında Taksim’in en esintili noktası Rüzgarlı Köşe’deki Taksim Sarayı ile başlayan ve Kazancı Yokuşu’nun köşesindeki binayla biten bitişik apartmanlar dikkat çekiyor. Almanya’nın dünyadaki ilk elçilik binası olan, Ayazpaşa’daki Kuşlu Saray ve Taksim Meydanı’nda bugün akıbeti belli olmayan 1940’lı yıllarda planlanıp 1969’da Ferit Tüzün’ün Çeşmebaşı Balesi ve Verdi’nin Aida Operası ile açılan Atatürk Kültür Merkezi, meydanı çevreleyen eserlerden diğerleri.

Haberin Devamı

Bir de kaybolanlar var

Su sarnıcının yanındaki Ayyıldız Apartmanı, 30 ve 40’ların meşhur eğlence mekanlarından Kristal Gazinosu, AKM inşaatıyla yıkılan elektrik müdürünün konağı, Vakıflar Bankası’nın yerinde bulunan otobüs terminali bugün artık Taksim’de değil. Öte yandan, The Marmara’nın yerinde bulunan Alexandre Vallaury’un inşa ettiği Osmanlı Bankası Genel Müdürü’nün lojmanı üç katlı konak, Rum Kirku Ailesi’nin işlettiği şarküteri, devamındaki köşede yer alan Chateau Neuf ve Intercontinental’in yerinde bulunan Taksim Belediye Gazinosu da kaybolan eserler arasında…

Haberin Devamı

TAKSİM’İ  BİLİR MİSİNİZ

Ve bir aşk hikayesi…

Tanburi Selahattin Pınar, Taksim’deki Panorama Gazinosu’ndaki kadınlar matinesinde Münir Nurettin’e eşlik etmektedir. Başını kaldırır,
Atıfet Hanım’la göz göze gelir ve öyle bir vurulur ki o gözlere, hemen
o gün evlenme teklif eder. Eder de kendisi 37, Atıfet Hanım ise 19 yaşında olunca aile razı olmaz. Selâhattin Pınar, bunun üzerine Burhan Bey’in bir şiirini rast makamında besteler ve Atıfet Hanım’a gönderir:

“Aylar geçiyor sen bana hâlâ geleceksin,

Yetmez mi bu hasret daha yıllarca mı sürsün?

Hülyalarımın membaı bir taze çiçeksin,

Bekletme yazıktır, sen de solar sen de çürürsün...”

Ne mi olur? Şarkıyı dinleyen Atıfet Hanım Selâhattin Pınar’a kaçar ve evlenirler.