Defne Aruoba Akpınar

Defne Aruoba Akpınar

cadde@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

SORU: Son birkaç haftadır devamlı surette yorgunum ve canım hiçbir şey yapmak istemiyor... Acaba domuz gribi mi oldum diye test yaptırdım, hiçbir şeyim yok. Kendimi güçsüz ve suçlu hissediyorum. Eşim ve çocuklarım bu durumuma anlayış gösterdikçe daha da karanlık bir kuyunun dibine doğru çekiliyorum sanki. Üstelik böyle bir durumda olmam için hiçbir sebep yok. Sevdiklerimin (yaşlı olmalarına rağmen annem ve babam da dahil) sağlıkları yerinde, içinde bulundugumuz ekonomik krize rağmen hem kızlarımın hem de eşimin işleri gayet iyi gidiyor. Maddi sıkıntımız yok. Ben de geçen yaz emekli olduktan sonra evde özel İngilizce dersi vermeye başladım. Şimdiden altı öğrencim var.
Aslında belki kendimi en iyi hissettigim anlar ögrencilerimle ders yaptığım anlar. Gençlerle ve çocuklarla canlanıyorum. Zaten çalışma hayatım hep öğretmen olarak geçti. Ama çok yorulmuştum ve bu teneffüse ihtiyacım vardı. Hele bir ay evvel kızımın bebek beklediğini öğrendiğimde dünyalar benim oldu. Şimdi onunla birlikte ilk torunumu büyütme hayalleri kuruyorum. Ama dediğim gibi, derinlerde bir yerde kendimi güçsüz ve isteksiz hissediyorum.
Hayatımda böyle hissetmemişimdir. Menopoz zamanı bile, bütün akranlarım bir üşür, bir terler bunalımlardayken, ben işimin başında okulda sabahtan akşama kadar çalışmıştım.
Yani ben hiç böyle biri değilimdir. Kendimi tanıyamıyorum. Bana neler oluyor?

Haberin Devamı

CEVAP: Kendinizi bu kadar iyi ve dürüst ifade etmeniz çok güzel. Demek ki kendisiyle iyi dost olmayı başarabilmiş nadir kişilerden birisiniz. Duygularınızı iyi tanıyor ve yargılamadan hissedebiliyorsunuz. Çoğu insan kendisine öfkeli olmayı yakıştırmadığı, ‘ayıp’ bulduğu için öfkesini bastırır ve öfkelendiği kişiye ‘açıyor’ olduğunu zanneder. Ya da korkuyla başa çıkamayanlar korktuklarında saldırganlaşırlar. Çok seven ve aynı derecede sevilmediklerini hisseden kişiler eşlerine umursamaz ve hatta ilişkiyi sabote edici davranışlar gösterebilirler.

KORKUYLA YÜZLEŞMEK
Duygularımızı oldukları gibi hissetmek çocukken çoğumuza ‘cız’ edilmiştir. Bu nedenle, özellikle bizim toplumumuzda, öfkesini hissedemeyen birçok kadın ve korkusuyla yüzleşemeyen birçok erkek var. Onlar terapiye geldiklerinde uzun bir süre bu duyguları bulup çıkartmakla uğraşırız.
Siz ise duygularınızı ve içinde bulunduğunuz genel hali gayet iyi tanımlamışsınız. Mektubunuzu okurken duygularınızı birebir hissettim. Sizin sorununuz neden böyle hissettiğinizi bulamıyor olmanız. Size neler oluyor anlayamıyorsunuz. Mektubunuzda enteresan zamanlamalar var. Önce onlardan bahsetmek istiyorum.
“Son bir kaç haftadır sürekli yorgunum ve canım hiçbir sey yapmak istemiyor”, “Hele bir ay evvel kızımın bebek beklediğini öğrendiğimde...” Bu iki cümleyi alakasız bir şekilde iki ayrı yerde kullanmışınız. Ancak kızınızın bebek beklediği haberiyle sizdeki çökkünlük hissinin baslangıcı neredeyse aynı tarihe denk geliyor.
Torununuzla ilgili heyecan ve sevinç dolu olduğunuza eminim. Acaba ‘anneannelik’le ilgili o derecede hevesli olmayabilir misiniz? Üstelik emekli olur olmaz. Menopoz döneminde bile okulda sabahtan akşama kadar çalışmış olan birisi, altı aylik kısa bir süre içinde hem ‘emekli’ oluyor hem de ‘anneanne’. Yani yaşlanıyor.
Budizm’de tanımlanan üç acı kaynağı vardır. Yaşlılık, hastalık ve ölüm. Bu üçü olmasa üzüntü de olmaz. Ve maalesef yaşamda hepimiz bunları tadıyoruz.
Sizin içinde bulunduğunuz hal belki bu güne kadar hiç düşünmediğiniz konularla ilgili varoluşsal bir çökkünlük hali. Öyle bir düzende yaşıyoruz ki kendimizle ilgili hiçbir şey bize sorulmuyor. En başta da ne zaman ve ne koşullarda doğup öleceğimiz. İnsanın bu gerçekle yüzleştiği noktada derin bir isteksizlik yaşaması normal.

Haberin Devamı

YAŞLANIYORSUNUZ, BUNU KABUL EDİN

Haberin Devamı

KENDİNİZE İZİN VERİN
Evet yaşamın döngüleri elimizde değil ama onlardan geçerken kendimize nasıl davranacağı-
mız elimizde. Hatta belki elimizdeki tek şey bu. Sizin de herkes gibi üzgün, çökkün, bıkmış, isteksiz, halsiz, yorgun olma özgürlüğünüz var. Kendinize izin verin. Yıllarca öğretmenlik gibi yorucu bir meslek yapmış birinin birdenbire evde, sadece haftada 10 - 12 saat çalışmaya adapte olması zaman alır. Zaten dikkat ederseniz emeklilikten bahsederken “teneffüs” demişsiniz. Bu bir yanılsama ve dil sürçmesi... Çünkü siz de biliyorsunuz ki emeklilik teneffüs değildir, zil çalıp tekrar derse girilmeyecek. Bunu yaşamanız son derece normal, hatta gerekli. Bu sıkıntılı duyguları yaşamalısınız ki sonra gerçekten ne yapmak istediğinize karar verebilin.
Belki bu geçici bir süreç ve torununuzu kucağınıza aldığınızda hayat tekrar tüm anlamını kazanacak. Belki erken emekli olduğunuzu fark edecek ve mesela özel bir dershanede tekrar çalışmaya başlayacaksınız. Belki tamamen farklı bir var oluş bulacaksınız, mesela yarım gün anneannelik, yarım gün atölyede heykel çalışmaları.
Olasılıklar sonsuz, yeter ki kendinize bu dönemi geçirmek için izin verin. Artık size olan şeyi biliyorsunuz. Bundan sonrası kabullenme ve ileri doğru yeni bir hamle!