Kürtlerin stratejik ortaklığı

21 Temmuz 2013

Gezi direnişi, Kürt siyasi hareketine iki önemli fırsat sundu: Toplumsal muhalefeti yaygınlaştırmak ve Kürtlerin siyasi taleplerini meşrulaştırmak. Yepyeni bir siyasal itirazın hiç umulmadık bir toplumsal tabandan doğması, Kürtlerin on yıllardır özleyip de bulamadığı bir siyasi ittifak olasılığını doğurdu. Bu itirazın, kent yönetimi ve çevre gibi yerinden yönetimin özüyle ilintili bir alandan doğması ise, BDP ve PKK’nın demokratik özerklik taleplerine toplumsal destek bulmalarına yol açtı. Hükümetin meşru demokratik talepler için sokağa çıkan göstericilerin üzerine kin ve hınçtan gözleri dönmüş polisleri salması ve meydanları barışçı gösterilere kapatması, BDP ve PKK’nın insan hakları taleplerinin daha geniş kitlelerce benimsenmesini sağladı.

Siyasi arka plan
Abdullah Öcalan’ın Newroz’da yaptığı dört Kürt konferansı çağrısına yanıt olarak 29-30 Haziran’da Brüksel’de düzenlenen Barış ve Demokrasi Konferansı, bu siyasi arka planın gölgesinde toplandı. Konferansın katılımcılar ve sonuç bildirgesi, Kürtlerin karşılarına çıkan siyasi fırsatı gördüğünü, Sünni, Türk ve muhafazakar çoğunluğun dışında kalan hemen her kesimin ise önümüzdeki süreçte Kürtlerin liderliğini

Yazının Devamı

AB müzakerelerinin unutulan faslı: Sendikal haklar

14 Temmuz 2013

Türkiye ile AB arasında katılım müzakerelerinin başlamasının üzerinden yaklaşık sekiz sene geçti. Bu süreçte açılan fasıl sayısı 13. Geçen ay gerçekleşmesi beklenen bölgesel politikalar başlıklı 22. Faslın açılışı, hükümetin Gezi direnişine ilişkin tutumundan rahatsız olan Almanya’nın vetosu nedeniyle sonbahara ertelendi. Eğer 22. Fasıl açılırsa, 3 Ekim 2005’te başlayan katılım müzakereleri sürecinde toplam 34 faslın sadece 14’ü açılmış olacak.
Temmuz 2010’dan bu yana yeni bir fasıl açılmamış olması nedeniyle müzakereler üç senedir fiilen donmuş durumda. Türkiye’nin resmen tanımadığı Kıbrıs’a limanlarını ve hava sahasını açmayı reddetmesi, yeni başlıkların açılmasına engel oluyor. Nitekim AB Konseyi ve Kıbrıs’ın vetoları nedeniyle toplam 13 faslın açılması Kıbrıs meselesinin çözülmesine bağlanmış durumda. Öte yandan, henüz müzakereye açılmamış 21 başlığın arasında, üzerinde ne AB konseyinin, ne Fransa’nın ne de Kıbrıs’ın açılmasını engellediği , her an açılabilecek üç fasıl bulunuyor: rekabet politikası (8. Fasıl), kamu alımları (5. Fasıl), sosyal politika ve istihdam (19. Fasıl).

İstisnalar çok fazla
Brüksel’deki bir yetkilinin ifadesiyle “Türkiye tarafından tek

Yazının Devamı

Avrupa İlerleme Raporu’nu bekliyor

7 Temmuz 2013

Sonbahara az zaman kalmasına rağmen, Almanya seçim atmosferine henüz yeni giriyor. Koalisyonun büyük ortağı Hıristiyan Demokrat Birlik’in (CDU) seçim programı geçtiğimiz günlerde onaylandı. Dünya siyasetini kendi perspektifinden okumaya alışkın olan Türkiye’de, Angela Merkel’in lideri olduğu CDU’nun programında sadece ‘bize’ dair ifadeler ilgi gördü. CDU’nun Türkiye’nin AB üyeliğine karşı olduğunun belirtildiği programda “imtiyazlı ortaklık” ifadesinin yer almaması Almanya’nın pozisyonunda bir gerileme olarak yorumlandı.
CDU yetkililerine göre bu yanlış bir okuma. Konuya ilişkin görüştüğüm CDU’nun Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Federal Komitesi üyesi Ruprecht Polenz, imtiyazlı ortaklık ifadesine Türkiye’de yol açtığı hassasiyetler nedeniyle yer vermemeye karar verdiklerini belirtti. Almanya Federal Parlamentosu’nun Dış İlişkiler Komitesi Başkanı da olan kıdemli milletvekili Polenz, başbakan Merkel ile CDU’nun lideri Merkel arasındaki farkı hatırlatarak, CDU’nun Türkiye’ye ilişkin tavrının hükümetin pozisyonunu olarak algılanmaması gerektiğini vurguladı. Zira CPU tek başına değil, bir koalisyonun ortağı olarak iktidarda bulunuyor. Rupert, Almanya hükümetinin, AB

Yazının Devamı

22. fasıl: Gezi sonrası yeni bir mücadele alanı?

30 Haziran 2013

Brüksel
Türkiye ile AB arasındaki fasıl krizi şimdilik atlatılmış görünüyor. Krizin her iki taraf açısından asgari siyasi hasarla atlatılmasını sağlayan formüle göre, 22. faslın açılması için 26 Haziran’da toplanması beklenen Hükümetlerarası Konferans, Avrupa Komisyonu ilerleme raporunun yayımlanacağı ekim ayı sonrasına ertelendi.
Aslında mutabakat Türkiye ile AB arasında değil, Türkiye ile Almanya arasında sağlandı. Bu doğal, zira müzakere sürecini kopma noktasına getiren, Almanya’nın “Bölgesel politikalar ve yapısal araçların koordinasyonu” başlıklı 22. faslın açılmasını veto etmesi olmuştu. AK Parti liderlerinin AB kurumlarına ilişkin söylemlerinden rahatsızlık duyan Almanya açısından bardağı taşıran son damla, AB Bakanı Egemen Bağış’ın Angela Merkel’e ilişkin sarf ettiği tehditkar sözler oldu. Türkiye hükümetinin Gezi olaylarına ilişkin tutumunun sadece kendi tabanında değil Almanya toplumunun genelinde yol açtığı rahatsızlık nedeniyle zaten baskı altında olan Merkel hükümeti açısından, bu sözlerden sonra müzakerelere devam etmek artık mümkün değildi.
Bağış’ın sözlerinin sadece AB ile ilişkiler değil Türkiye’nin dış politikası ve ticareti açısından yol açacağı

Yazının Devamı

Cem Özdemir: Türkiye-AB ilişkilerinde çıkmaz sokaktayız

23 Haziran 2013

Geçtiğimiz hafta Türkiye basınındaki bir habere göre, Almanya Başbakanı Angela Merkel’in liderliğini yaptığı Hıristiyan Demokrat Parti (CDU) Türkiye’nin AB üyeliğine siyasi kriterlerin yerine getirilmemiş olması ve ülke ekonomisinin yapısı ve büyüklüğünün AB’ye yük olacağı gerekçesiyle karşı çıkıyor. CDU’nun taslak seçim programında Türkiye ile AB’nin özellikle güvenlik ve dış politika alanındaki stratejik ortaklığının önemine vurgu yapılırken imtiyazlı ortaklıktan söz edilmiyor. Haber, bugüne dek Türkiye’nin AB’ye üyeliği yerine imtiyazlık ortaklığını savunan Merkel’in Türkiye politikasını daha da geriye götürdüğü yorumlarının yapılmasına neden oldu.

Her şey altüst oldu
Almanya’da gündemin ABD Başkanı Obama’nın ziyareti, G-8 zirvesi, aşırı yağışın neden olduğu seller ve tabii avro krizi ile yoğun olduğu bugünlerde bu haberi CDU yetkilileri ile teyit etme çabalarım sonuçsuz kaldı. Yeşiller Partisi Eşbaşkanı Cem Özdemir’in de konuya ilişkin bilgisi yoktu. Öte yandan, Özdemir’in Türkiye hükümetinin Gezi protestoları ile başlayan toplumsal muhalefete ilişkin tutumunun ve Avrupa’dan gelen eleştirilere ilişkin söyleminin Türkiye-AB/Almanya ilişkilerine etkisi konusunda

Yazının Devamı

Tempelhof: Havaalanından park yapmak

16 Haziran 2013

Kentsel mekânların kullanımına ilişkin kararların kim tarafından, nasıl verilmesi gerektiğine ilişkin tartışmalar Türkiye ile sınırlı değil. Devletin gündelik hayatta en fazla görünür olduğu alanlardan olan kent yönetimi, Türkiye’nin yanı sıra demokratik ülkelerde de, yerel ile merkezi yönetimler arasında potansiyel bir gerilim alanı. Başbakan’ın İstanbul’da üçüncü bir havalimanı dahil birçok projeyi yerel yönetimi aşarak dayatması tartışılırken, Berlin’de de uzun zamandır süren bir havaalanı tartışması bulunuyor.
2008 yılına dek Berlin’de hizmet veren üç ayrı havaalanı bulunuyordu. Doğu ve Batı Almanya’nın birleşmesinin ardından başkent olan Berlin’in ticari, siyasi ve kültürel öneminin artması sonucu mevcut havaalanları ihtiyacı karşılamaz olmuştu. Tüm kente hizmet verecek tek bir havalimanının siyasi sembolizmi de büyüktü kuşkusuz. Ancak işler planlanan gibi gitmedi. 2010’da beklenen açılış, kötü planlama ve uygulama nedeniyle tam dört kez ertelendi. 4 milyar avrodan fazla zarara yol açan bu gecikmelerin en sarsıcı olanı, 3 Haziran 2012’de beklenen açılışın, sadece 26 gün önce ertelenmesi oldu. Bu erteleme, Almanya için büyük bir prestij kaybı, mizahçılar için ise

Yazının Devamı

Arınç’ın özrünün kıymeti

9 Haziran 2013

Geçtiğimiz hafta Bülent Arınç’ın Cumhurbaşkanı ile görüşmesinin ardından yaptığı basın açıklaması olumlu karşılanmıştı. Kuşkusuz, hükümeti temsilen nihayet nazik ve sakin bir ses, bir de üstelik kısmi bir özür duymak olumlu bir gelişmeydi. Ancak, Arınç’ın ne söylediğinin üzerinde yeterince durulmadı.
Arınç da, diğer kamu yetkilileri gibi, Taksim projesine itirazın bir gece yarısı Gezi Parkı’nda başladığını ileri sürdü. Bu doğru değil. İtiraz ağaçların dozerlerle sökülmesi (olan tam olarak buydu) ile sınırlı olmadığı gibi, o gece de başlamamıştı. İtiraz edilen, kamuoyuna ‘Taksim yayalaştırma projesi’ olarak duyurulan projenin tamamınaydı ve bir seneden fazla bir zamandır sürüyordu. Çarşamba günü Arınç ile görüşen Taksim Dayanışması, 2 Mart 2012’de kurulmuştu. Girişim, Taksim’de kışla görünümlü bir alışveriş merkezi inşasına karşı tam 100 bin imza toplamış, yargıya başvurmuş, afişler asmıştı. Arınç, “olaylar başladığında meseleye çok daha net bakabilseydik, bunu bir çevre duyarlılığı olarak görmek ve kabul etmek durumunda kalırdık” derken bu bir senelik mücadelenin üstünü örtüyor. “Demokratik bir kültür içerisinde ve yasalar çerçevesinde ifade edilen tüm tepkilere, bütün

Yazının Devamı

Sokak sandığa meydan okuyor

2 Haziran 2013

Dünya, 1970’lerden bu yana demokratikleşme hareketlerine tanıklık ediyor. Amerika ve Avrupa kıtalarının diktatörlükle yönetilen ülkelerinde başlayan geçiş süreçleri, 1980’lerin sonlarında orta ve doğu Avrupa’nın sosyalist rejimlerine sıçradı. Bugün Fas’tan Suriye’ye Ortadoğu’daki değişim talepleri ve/ya süreçleri, demokratikleşme dalgalarının en yeni örnekleri. Kimi ülkelerde baskıcı rejimler devrim yoluyla radikal bir biçimde sona ererken, diğerlerinde zamana yayılan reformlar üzerinden ağır ve zikzaklı ilerleyen bir değişim yaşandı, yaşanıyor.
Kuşkusuz, totaliter ve otoriter rejimlerin sona ermesi, demokrasinin tesis edilmesi anlamına gelmiyor. Bunun için iki asgari koşul gerekiyor. Birincisi, eski rejimin miras bıraktığı ideolojik, kurumsal ve yasal altyapının dönüştürülmesi. On yıllara yayılan devlet yapılanmasının, resmi ideolojiyi meşrulaştıran hukuk sisteminin, kararları ve uygulamaları ile rejimi kollayan siyasi ve yargı kurumlarının yenilenmesi, kararlı bir siyasi irade, güçlü bir toplumsal destek ve tabii zaman gerektirmekte.
İkinci koşul ise, ‘sandıktan çıkan’ iktidarların niteliğine dair. Demokrasinin yerleşmesi için, demokratik değerleri benimseyen, sandık

Yazının Devamı