Dilek Kurban

Dilek Kurban

dilek.kurban@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Türkiye’de Fazıl Say hakkında verilen kararın yankıları sürerken, Almanya’da da ifade özgürlüğüne dair yeni bir tartışma başladı. Buna vesile olan, Birleşmiş Milletler Irk Ayrımcılığının Ortadan Kaldırılması Komitesi’nin verdiği bir ihlal kararı oldu. Komite, 4 Nisan’da yayımladığı kararında, bir Alman siyasetçinin Almanya’da yaşayan Türk ve Arap göçmenleri hedef alan söylemleri hakkında soruşturma yapılmamış olmasını Her Türlü Irk Ayrımcılığının Ortadan Kaldırılmasına İlişkin Uluslararası Sözleşmeye (Sözleşme) aykırı buldu.
Söz konusu olan, Sosyal Demokrat Partisi üyesi Thilo Sarrazin’in 2009 yılında verdiği bir demeçte sarf ettiği sözler. Yanlış göç politikalarının Almanya’nın geleceğini tehlikeye soktuğunu savunan Sarrazin, Almanlardan daha zeki olan Doğru Avrupa Yahudileri veya Almanlar kadar zeki ve onlardan daha çalışkan olan Çinliler yerine, büyük bir bölümü sebze ve meyve ticareti dışında bir üretimde bulunmayan Türk ve Arap göçmenlerin kabulünü büyük bir hata olarak değerlendirmişti. Üçüncü kuşak Arap ve Türklerin dahi birçoğunun iyi Almanca bilmediğini ve okumadığını ifade eden Sarrazin, bu kadar düşük eğitimli bir grubun toplumun genelinden iki-üç kat fazla çocuk doğurmasının Almanya’nın geleceği açısından endişe verici olduğunu söylemişti. Berlin’deki Türklerin yüzde 70’inin, Arapların ise yüzde 90’ının çocuklarını okutmak için çaba sarf etmediğini, “sürekli yeni küçük başörtülü kızlar ürettiğini,” saldırgan ve ataerkil bir kolektif zihniyeti teşvik ettiğini ileri süren Sarrazin’e göre Türkler, Almanya’yı Kosovoluların Kosovo’yu yaptığı gibi işgal ediyordu. Eski Yugoslavya ülkelerinden gelen göçmenlerin de benzer bir ‘Türk sorunu’ teşkil ettiğini ifade eden Sarrazin, yüksek eğitimli ve kalifiye insanların dışında göçmen alımına ve göçmenlerin devletin sırtından geçinmesini özendiren sosyal politikalara son verilmesini savunmuştu.

‘İfade özgürlüğü’
Berlin-Brandenburg Türkiye Toplumu (TBB), Sarrazin’in sözlerinin hakaret teşkil ettiği ve nefrete tahrik ettiği gerekçesiyle, Alman Ceza Kanunu’nun hakaret ve toplumun bir kesimine karşı kamu barışını bozabilecek nitelikte ırkçı nefrete tahrik suçlarını düzenleyen 185 ve 130. Maddeleri altında suç duyurusunda bulunmuştu. Ancak Almanya makamları, önemli bir entelektüel tartışmaya katkı olarak değerlendirdikleri sözlerin ifade özgürlüğü kapsamına girdiği gerekçesiyle soruşturmaya gerek görmemişti. TBB, Sözleşme’nin 14. Maddesi’nden doğan bireysel şikayet mekanizmasını işleterek 2010 yılında BM Komitesi’ne başvurmuştu.

Tahrik unsuru taşıyor
Almanya, Komite önünde yaptığı savunmada, Sarrazin’in sözlerini onaylamamakla birlikte, hakaret içermeyen bu sözlerin bir düşüncenin ifadesinden ibaret olduğunu ve kamu barışını bozabilecek nitelikte ırkçı nefret tahrik etmediğini belirtti. Ancak, Komite, Sözleşme’nin 4. Maddesi’nin devletlere sadece ırkçı nefretin tahrikini değil aynı zamanda ırk üstünlüğüne veya nefrete dayalı söylemlerin yayılmasını da engelleme yükümlülüğü verdiğini not ederek, bu çerçevede değerlendirdiği Sarrazin’in sözlerinin ırk ayrımcılığına tahrik unsurları taşıdığını belirtti. Komite ayrıca, kamu düzenini bozabilme potansiyelini nefrete tahrik suçunun bir unsuru olarak düzenleyen Alman Ceza Yasası’nın Sözleşme ile uyumlu olmadığını da not etti. Zira, Sözleşme’nin ne ırk ayrımcılığı yasağını düzenleyen 4. Maddesi ne de taraf devletlere ırk ayrımcılığını engelleme yükümlülüğü veren 2. Maddesi, kamu barışının bozulması unsuruna yer veriyor. Sözleşmeye göre, toplumun bir kesimine karşı ırkçı üstünlüğe ya da nefrete dayalı fikirlerin yayılması, kamu barışını bozmasa dahi, ırk ayrımcılığı teşkil ediyor. Almanya’nın soruşturma açmayarak Sözleşme’yi ihlal ettiğine karar veren Komite, Almanya devletine ırk ayrımcılığına ilişkin cezai kovuşturmaya yönelik politika ve usullerini Sözleşme’nin 4. Maddesi altındaki yükümlülükleri doğrultusunda gözden geçirerek alacağı tedbirleri 90 gün içerisinde geri bildirme çağrısında bulundu.
Bu kararın Say’ın mahkum edildiği Türkiye Ceza Kanunu’nun 216. Maddesi ışığında değerlendirmesi haftaya...