Doğan Heper

Doğan Heper

dheper@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bir yanda ABD grubu var.
Öte yanda Moskova grubu.
Ortada Ankara...
Günlerce, hatta aylarca Ankara yani Türk askeri ne Irak’ta olayların içinde olabildi, ne Suriye’de.
Rusya da, Amerika da bize karşıydı.
64 devlet Bağdat’ta ve Şam’da olacak ama Türkiye’ye hayır.
Oraların halklarının birçoğu bile, belki Irak’ın, Suriye’nin nerede olduğunu da bilmiyor.
Ama komşu ülke Türkiye, 3 milyon sığınmacıyı misafir eden Türkiye, her gün topraklarına patlayıcılar düşen Türkiye işe karışmayacak.
Olur mu?
Aylarca oldu.
***
Oysa, o iki ülkedeki halk birbirine giriyor.
Ama o 64 ülkenin umurunda mı?
Sünniler, Şiiler, Kürtler ve diğerleri, Ezidiler, IŞİD’liler hepsi hepsi ölümüne mücadelede ama kimin umurunda dedik ya...
Tam tersi, silah yardımı var, güç yardımı var, taraf tutma yardımı var.
Yani dünya da bir cehennem.
Ve bunu yaratan o devletlerden özellikle Amerika, Rusya, İran, İngiltere, Fransa ve Almanya.
Yazık.
***
Ve komşudaki bu cehenneme Türkiye seyirci kalsın.
Karışmasın.
Bu, yukarıda dediğimiz gibi, uzun pek uzun süre böyle istendi ve böyle sürüp gitti.
Sonunda Türkiye isyan etti ve “yeter” dedi, Suriye’ye girdi.
Irak’taki eğitimci askerlerini de çekmeyeceğini bağırdı.
Şimdi Türk askeri hem Suriye’de hem Irak’ta söz sahibi, güç sahibi.
***
Şu anda Ankara’nın, zaman zaman karşısında ve olaya göre yanında olan iki güç var.
Amerika ve Rusya.
Biz hangisine daha samimi davranacağız, hangisini daha yakınımızda sayacağız, saymalıyız...
ABD’ye yıllarca ortaklık ettik.
Kilometrelerce uzağımızdaki Kore savaşına bile katıldık, şehitler verdik...
Rusya’yı ise düşman bildik, uzak durduk...
Şimdi ise durum değişti.
Mesela, geçen gün Putin, ABD’ye FETÖ eleştirisi yaptı ve ABD’nin Türkiye’nin iç işlerine karışmasını eleştirdi. Türkiye’yi savundu. Genelkurmay Başkanımız daha önceki gün, Rus mevkidaşının işbirliği için daveti üzerine Moskova’ya gitti.
Bunlar ve benzerleri Ankara-Moskova arasındaki münasebetlerde devrim sayılır.
Amerika ile ilişkiler sertleşirken, gerginleşirken Rusya ile yumuşuyor, yani yoluna giriyor, girdi...
Ters ve yüz.
Öyleyse Türkiye hangisine daha yakın davranmalı?
Her şey karşılıklı ise Rusya’ya değil mi?
Ama ABD’yi de hemen kaybetmeden...

HADİ CANIM

Kimse bizi bölemez


Ben sayıyı artık şaşırdım.
Kamudan ihraç edilenlerden söz ediyorum.
Bunlar FETÖ’cü.
Ama ben bir şeyi daha tekrar edeceğim, soracağım.
Bu adamlar, ana muhalefetten daha büyük, daha teşkilatlı, neredeyse iktidar kadar, hükümet kadar güçlü, yaygın ve etkili.
Bundan nasıl oluyor da AKP hükümetinin aylarca, yıllarca haberi olmuyor?
“İstihbarat” boşuna mı var?
***
Sonra, Başbakan’ın bir sözü de garibime gitti.
“Başkanlık olmazsa ülke bölünür”.
E peki hükümet niye var? Başbakan niye var?
Kendini inkâr mı ediyorsun?
“Türkiye’yi bölmek kimin haddine”. Sen de bunu bağırsana.
Bugüne kadar bölünmeyen Türkiye’yi kim bölebilir?
Hadi canım...

SAATLER

Oyuncak gibi...


Saatler arapsaçına döndü.
Londra’yla aramızda artık 3 saat fark var.
Küçücük çocuklarımız karanlıkta okula gidiyor, başlıyor.
Uyuklayarak okul servislerine biniyor.
İşe giden büyükler de öyle, karanlıkta yola çıkıyor.
Neden bizde saatler bir saat geriye alınmadı?
Yıllarca geri alındı da şimdi ne oldu?
Bahane ne?
Haksızlık bu...

YÖNETİCİ

İnşaat çok, yol yok


Konut inşaatları İstanbul’da artıyor ama yollar aynı.
Bakın E-5’in etrafına ve bunu görün.
Artık şehir içinde, evden işe, işten eve gitmek bile zaman bakımından şehirlerarası gidiş-geliş gibi.
Ve bu yollarda zaman kaybı kadar sık sık can kayıpları da oluyor.
Ama kılını kıpırdatan yönetici yok.
Zaten İstanbul’da yönetici yok...
Belediye başkanına hiç yolda, sokakta rastlayan var mı?
Odada, yazıhanede oturmakla, yani şehirde gezmeden, yerinde görmeden problemler çözülemez.
Demek ki İstanbul’un bu sorunları da çözümlenemeyecek.
Bakalım ne zamana kadar?

TÜRKİYE

Sözlü basın tarihi


“Türkiye Sözlü Basın Tarihi” diye 516 sayfa 1. cilt, 618 sayfa 2. cilt, 798 sayfalık 3. cilt çıktı. Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları’ndan.
Bu 3 ciltte 54 gazetecinin hayatını okuyorsunuz. Ve bu hayatta başlarına gelenleri.
Bu kitabın hazırlanmasında Suat Gezgin, Veli Polat ve H. Esra Evcan’ın emekleri var.
Peki bu kitapların önemi bu 54 kişinin, bu gazetecilerin yalnız hayatlarını öğrenmek mi?
Hayır, gazeteciyi, gazeteciliği öğrenmek. Bu mesleğin hakkıyla nasıl yapıldığını izleyebilmek.
Tarihe ışık tutanların o ışıkta neler göstermek istediklerinin farkına varmak.
Tavsiye ederim...