Düşünenlerin Düşüncesi

Düşünenlerin Düşüncesi

dusunce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

ANAYASA MAHKEMESİ’NİN DEĞİŞMEZ SÖYLEMİ: GÜÇ BENDE
Türkiye’nin ilk baş ombudsmanı ve Yargıtay Onursal Üyesi M. Nihat Ömeroğlu, 27 Nisan 1947’de Antakya’da doğdu. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden 1971’de mezun olduktan sonra askerliğini Bilecik’te yedek subay olarak yaptı. Antakya hakim adayı olarak mesleğe başlayan Ömeroğlu sırasıyla Lice, Azdavay, Ulukışla, Enez, Pınarhisar, Gaziantep Hakimliği, Bursa Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı ile Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri (2003-2004) ve Ceza İşleri (2004-2005) Genel Müdürlüğü görevinde bulundu. 25 Temmuz 2005’te Yargıtay üyeliğine seçilen M. Nihat Ömeroğlu, Yargıtay 5. Ceza Dairesi üyesiyken 27 Nisan 2012’de yaş haddinden emekli olduktan sonra TBMM Genel Kurulunca Kamu Başdenetçisi olarak seçildi.

Haberin Devamı

**************************************************************************

Türkiye’nin Ortadoğu’da coğrafi konumunun özelliği bilinen bir gerçektir.Bu gerçekliğe ek olarak Ortadoğu coğrafyasının yeraltı zenginliklerinin varlığı (petrol-doğalgaz-kıymetli madenler)ve devletlerinin yönetici insan unsurunun mantalitesi sonucu emperyalist güçlerce kan gölüne çevrildiği, halkların sömürüldüğü de bir gerçektir. İşte bu coğrafyanın tek demokratik, çoğulcu ve barış içinde yaşamaya çalışan devleti Türkiye Cumhuriyeti’dir. Bu devleti ve milletini bölmek, bu ateş çemberinde boğmak için yönetime karşı ciddi, olgusal eylem ve söylemler ortaya konmuş, başarılı olamayınca da gayri milli ve dış destekli aynı güçlerin yedeğinde 15Temmuz 2016 tarihinde hain FETÖ silahlı terör örgütünün darbeye teşebbüsüyle karşılaşmış, Cumhurbaşkanımızın cesur ve onurlu duruşuyla halk bu darbeye geçit vermemiştir.

İşte ancak bu gerçekler ışığında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) kararlarının ülkemizde doğuracağı sonuçları, yargımız açısından güncelliğini koruyan Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) Altan ve Alpay kararları ile anayasa yargısı açısından irdelersek gerçekçi sonuçlara varabiliriz.

Anayasa Mahkemesi

1982 Anayasası’nda (Any.mad.138/1-2), ...Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere veya hakimlere emir ve talimat veremez, genelge gönderemez, tavsiye ve telkinde bulunamaz” demektedir.

Haberin Devamı

Mahkemeler ilk derece, istinaf, yüksek yargı olarak kısaca sınıflanabilir. Esas yargılama, vasıflandırma ve delil takdiri ilk derece ve istinafa (ilk derece olarak baktığı davalarda Yargıtay’a) ait olup hukuk denetiminde temyiz mercilerine, adli yargıda Yargıtay’a, idari yargıda Danıştay’a aittir. Hiçbir yüksek mahkeme bir anlamda “yerindelik denetimi” (İdare hukuku anlamından ayrı yüksek mahkemelerin, Anayasa ve kanunla kendine verilen yetkiyi aşarak ilk derece veya istnaf mahkemesinin yetkisini kullanıp, emir ve talimat veren amir konumuna geçmesini ifade eder)yapamaz. Buna AYM de dahildir. Kısacası AYM temyiz mercii olmadığı gibi, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapamaz.(md.148/4)

AYM’ye bireysel başvurularda karar

AYM içtüzüğüne (md.28) bireysel başvurulara gerektiğinde genel kurulun karar verebileceği eklenmiştir.Oysa hangi davaların genel kurulda görüleceği Anayasa’da ve 6216 sayılı “Anayasa Mahkemesi’nin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun”da açıkça sayılmıştır.

Haberin Devamı

Anayasa’nın 149. maddesinin 2. fıkrasında, “Siyasi partilere ilişkin dava ve başvurulara, iptal ve itiraz davaları ile Yüce Divan sıfatıyla yürütülecek yargılamalara Genel Kurulca bakılır, bireysel başvurular ise bölümlerce karara bağlanır”, 5. fıkrasında ise, “Anayasa Mahkemesinin kuruluşu, Genel Kurul ve bölümlerin yargılama usulleri, Başkan, başkanvekilleri ve üyelerin disiplin işleri kanunla; Mahkemenin çalışma esasları, bölüm ve komisyonların oluşumu ve işbölümü kendi yapacağı içtüzükle düzenlenir” denilmektedir.

6216 sayılı kanunun“Esas hakkında inceleme” kenar başlıklı 49. maddesinin 1. fıkrasında, “Kabul edilebilirliğine karar verilen bireysel başvuruların esas incelemesi bölümler tarafından yapılır” dedikten sonra, 8. fıkrasında, “Esas hakkında incelemenin usul ve esasları ile ilgili diğer hususlar kendi yapacağı içtüzükle düzenlenir” denilmektedir.Anayasada yazıldığı için ayrıca kanunda esas incelemenin yanında karara bağlanır demeye gerek duyulmamıştır.Doğal olarak esas incelemeyi yapan kararı da verecektir.Sadece usul ve esaslar içtüzükle belirlenebilir. İçtüzükle bireysel başvurularda yeni bir yargılama makamı ihdas edilemeyeceği kuşkusuzdur.İçtüzük hükmü Anayasa ve Kanuna aykırıdır.

6216 s.k.50/4maddesi bireysel başvurular kapsamında Genel Kurula sadece içtihat farklılıklarını giderme yönünde yetki vermiştir. Bu itibarla AYM’nin Mehmet H. Altan kararı (Başvuru no:2016/23672) ve Şahin Alpay kararı (Başvuru no:2016/16092) Any. ve 6216 sayılı Kanuna aykırı olup
yok hükmündedir.

İdari yargı ve Danıştay uygulamada Any. ve kanuna aykırı olan yürürlükteki tüzük hükümlerini uygulamamakta, kanunu uygulamaktadır.Tüzüklerin kanunlara uygun olması, onlara aykırı kurallar taşımaması gerekmektedir. Bir dava dolayısıyla, tüzüklerin kanuna aykırı olduğu, gerek adalet mahkemesinde, gerek Danıştay’da ileri sürülebilir. Mahkemeler, eğer tüzüğü kanuna aykırı bulurlarsa uygulamazlar. Kanuna aykırı tüzüğün iptali için Danıştayda dava açılabilir. (Bkz.Gözübüyük, 2000:53)”

AYM’nin kendi yaptığı içtüzüğü olması bu gerçeği değiştirmez. Bir an için AYM’nin içtüzüğünün denetlenemeyeceği iddia edilirse o zaman da Anayasa’nın 125. maddesi hükmü gereğince “İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır“ hükmüne aykırılık oluşturacağı kesindir. AYM içtüzüğünü idari organ sıfatıyla oluşturmuştur. İçtüzük yargı kararı değildir. Bir an için Anayasa Mahkemesi İçtüzüğünün incelenemeyip yargıya taşınamayacağı kabul edilecek olsa bu husus kuvvetler arasındaki eşitliğe aykırı olduğu gibi, Anayasa’nın 6/son ve 11. fıkralarına, diğer bir anlatımla Anayasaya uyma emrine aykırılık oluşturacaktır. Ayrıca AYM ve yasaya aykırı içtüzük, hukuki güvence, istikrar ve tabii hakim ilkesi yönünden de kabul edilebilir değildir. Çarpıcı örnek olması adına içtüzükte “Anayasa mahkemesi Genel Kurulu boşanma davalarına da bakar” düzenlemesi olsa, bu görev gaspı hukuk aleminde kalmaya devam edecek midir?

AYM’nin Altan ve Alpay kararları

Her iki karar benzer mahiyette olup, yukarıda yaşadığımız coğrafya ve bunun oluşturduğu siyasi, askeri, ekonomik ve diplomatik iklim; FETÖ ve değişik terör unsurlarıyla mücadele, OHAL vb. bu kararlarda gözetildi mi? Ülke gerçekleri, ülkede yaşanan yangın, FETÖ/PYD, darbeye teşebbüs, toplumun ve özellikle TSK, yargı ve emniyetin geçirdiği travmalar gibi hassasiyetlerin düşünülmesini beklemek abartılı bir talep midir? AİHM içtihatları bağlayıcı olmakla birlikte ülkemin, devletimin geleceğini ilgilendiren durumlarda bana kimse önceliğin AİHM içtihatlarına ait olduğunu söyleyemez.Yetki aşımına girilmeden yukarıda açıkladığımız beklentiye uygun özgün bir karar verilemez miydi? Suç unsurlarının tartışılması ki buna Gül/Dündar kararı da dahildir, (Tartışılan paragraflar yönünden bkz. Altan kararı Par. 134, 135, 143, 145, 146, 147, 150, 156 vb. Alpay kararı, Par. 100, 101, 103, 109, 110, 130, 134, 138, 139, 141, 145 vb.), vasıflandırma yapılması sonucu oluşturulan bu kararların binlerce FETÖ ve darbeye teşebbüs davalarını nasıl etkiliyeceği, emsal olarak öne sürülebileceği öngörüldü mü? Bireysel haklar ile kamu güvenliğindeki denge, suç işlenmesinin önlenmesi ve AYM’nin sık sık değindiği ölçülülük’ün gözetilmesini beklemek haksız bir beklenti midir? Bunlar cevaplanması gereken hayati konulardır.