Düşünenlerin Düşüncesi

Düşünenlerin Düşüncesi

dusunce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Dr. Akkan Suver
(Marmara Grubu Vakfı Genel Başkanı)


Bir dramın yıl dönümü


Yarın Azerbaycan tarihinde kara bir gündür.
Ermenistan’ın 20 Ocak 1990 günü Azerbaycan’da işlediği büyük insanlık suçunun üzerinden yirmi sekiz yıl geçti.
“Bakü Katliamı” veya “Qara Janvar - Kara Ocak” gibi isimlerle de anılan bu büyük acı katliam sonrası Azerbaycan sokaklarındaki kanların üzerine karanfillerin atılmasından dolayı “Karanfillerin Ağladığı Gece” olarak da bilinir.
1990 yılının 19 Ocak akşamını 20 Ocak’ına bağlayan gece Mihail Gorbaçov’un başkanlığındaki Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği Yüksek Prezidyumu’nun; “Ermenilerin ve Rusların, Azerbaycan’da can güvenliği tehlikededir” bahanesiyle aldığı olağanüstü hal kararı sonrası, Bakü’ye dört ayrı koldan giren Kızıl Ordu savunmasız halkı acımazsızca katletmişti.
O gece 117’si Azeri, 8’i Rus, 3’ü Yahudi, 3’ü Tatar olmak üzere 131 insan öldürülmüştü ve ülkede olağanüstü hal ilan edilerek yüzlerce Azeri tutuklanmıştı.
Azerbaycan’da protestoların artması üzerine de daha sonra Sovyet Ordusu, Bakü’yü terk etmişti.
Yaşanan bu olay “Kara Ocak- Qara Janvar” diye adlandırıldı.
Ne var ki olayın esas nedeni Ermenilerle ilgiliydi. Ermenilerin artan toprak taleplerine Azerbaycan tepki göstermekteydi.
Gösterilen bu tepkiyi dönemin Sovyet yönetimi Ermenileri haklı değerlendirerek bastırmağa karar verdi. Kısa bir zaman sürecinde 186 bin Azeri evinden yurdundan edilip Azerbaycan’a gönderildi. Bu gerçekte etnik bir temizlik operasyonundan başka bir şey değildi.
Amaç, Karabağ topraklarının Ermeni ve Ruslara tahsisinden ibaretti.
20 Ocak 1990 tarihi Azerbaycan için olduğu kadar, insanlık için de bir dramın yıldönümüdür.
Bu dram, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin himayesinde gelişen Dağlık Karabağ olaylarının hazırlanış senaryosudur.
Sovyetler Birliği’nin 1956 yılında Macaristan’a, 1968 yılında Çekoslovakya’ya, 1976 yılında da Afganistan’a karşı giriştiği müdahalelerinin bir benzerini, kendisinin en önemli cumhuriyetlerinden biri olan Azerbaycan’da tekrarlaması manidardır.
Nitekim bu olay sonrası önce Dağlık Karabağ silahsız bir hale getirilmiş ve ilerleyen süreçte bölgeden Azerbaycan Türklerinin yerinden yurdundan edilmesi sağlanarak Ermenilerin işgaline ortam hazırlanmıştır.
Beş yıl sonra 27 Nisan 1995’te İstanbul’da Çırağan Sarayı’nda Mihail Gorbaçov “20 Ocak’ı-20 Janvar’ı” değerlendirirken aynen şunları söyleyecekti; “Bakü’de olağanüstü hal ilan etmek ve oraya asker göndermek benim siyasi hayatımın en büyük hatasıydı.”
Ne vardı ki katliamlar olmuş, göçler yaşanmıştı.
Bugün dahi gerçek anlamda lanetlenmeyen 20 Ocak ve onun eseri olan Dağlık Karabağ’da 26 Şubat 1992’de yaşanan Hocalı katliamı bu sürecin devamından başka bir şey değildir.
Buralarda işlenen suç, insanlık suçudur. Yalnız Azerbaycan’a, yalnız Türklüğe karşı bu suçun işlendiğini varsaymak eksiktir. Yanlıştır.
Bu suç bütün insanlığa karşı işlenmiştir.
Bu acı olayların yıldönümünde Azerbaycan’da toprağa düşenleri rahmetle anarken, katliam sonrası Azerbaycan sokaklarında kanların üzerine atılan karanfillerle özdeşleşen dram; “karanfillerin ağladığı gece” olarak anılmasına vesile teşkil etmiştir.