Düşünenlerin Düşüncesi

Düşünenlerin Düşüncesi

dusunce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

İNAL AYDINOĞLU

Topluma Hizmet Uygulaması


18 Ekim 1941 Gaziantep doğumlu ekonomist ve işadamıdır. Gaziantep Ticaret Orta ve Gaziantep Ticaret Liselerinden mezun olduktan sonra, 1964’te İstanbul İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nden mezun oldu. 1972’de Tülay Hanım ile evlendi. İnal Aydınoğlu’nun sevgi ve gönüllülük üzerine yayınlanmış 10 kitabı ve bine yakın makalesi var.

Bir kısım üniversitelerde ve yüksek okullarda “Topluma Hizmet Uygulamaları” isimli bir ders verilmektedir. Dersin amacı, öğrencilerde toplumsal duyarlılık, sorumluluk bilinci ve farkındalık oluşturmaktır. 1988 yılında 382 Avrupa üniversitesinin rektörleri, birlikte yaptıkları toplantıda, üniversitelerdeki araştırma, eğitim ve öğretimin yalnızca teknolojik veya mesleki bilginin üretimi ve aktarımı düzeyinde kalmaması gerektiği üzerine görüşmüşlerdir. Üniversite rektörlerinin onayı ile topluma duyarlı kuşaklar yetiştirilmesi ve bu konuda üniversitelerin görev üstlenmesi gerektiğini karar altına almışlardır.
YÖK de 2006 yılında, Eğitim Fakülteleri’nde ”Topluma Hizmet Uygulamaları” dersi verilmesini, 2011 yılında ise tüm üniversite ve yüksek okullarda bu dersin seçmeli dersler arasına konulmasını kararlaştırmıştır. “Topluma Hizmet Uygulamaları” dersini öğrencilerine sunan üniversiteler, şunları hedeflemekte ve beklemektedir:
Gönüllülük kavramı
Gördüğü eğitimi ve yaptığı araştırmaları topluma hizmet amacıyla kullanan vatandaşlar yetiştirmek, çleri topluma hizmet etmeye özendirerek, toplumsal yaşamın zenginleşmesine,
topluma hizmet duygusunun gelişmesine destek olmak,
Öğrencileri evrensel toplum değerleri ile buluşturmak, sosyal dayanışmayı ve yardımlaşmayı desteklemek, yüksek değerlere sahip dünya insanı olabilme özelliklerini geliştirmek,
Gençleri gönüllülük kavramı ile tanıştırmak, toplumun sorunlarını belirlemek, çözüme ilişkin projeler üretmek, uygulamak ve sonuçları analiz etmek,
Üniversitelerin topluma hizmet yolunda liderlik üstlenmelerini sağlamak, yetiştirdiği yaratıcı ve katılımcı liderler ile toplumsal çözümler üretmek, toplumsal iletişimi ve işbirliğini geliştirmek.
Gençlerde çevreyi tanıma, sevme, fark etme, hizmet etme arzusu uyandırarak etkili bireyler haline getirmek, özgüvenlerini geliştirmek, bilgi ve yeteneklerini hiçbir karşılık beklemeden, gönüllülük duygusu içinde topluma sunma yollarını açmak.
Endüstri devrimi
Bu anlayış ve eğitim sisteminin yalnızca üniversitelerde değil, anaokullarından başlayarak tüm eğitim kurumlarında sürdürülmesi toplumsal duyarlılığın geliştirilmesinde büyük yararlar sağlar.
Endüstri devriminden sonra, teker teker üretilen mallar bir düğmeye basarak milyonlarca üretilmeye ve her gün piyasaya çıkan yeni çeşitler ile insanlar etkilenmeye başlamıştır. Bu mallara ihtiyaç yaratma ve pazar bulma mücadelesinin yanında endüstrinin ana gereksinimi olan enerji, tüm dünya insanlarını olduğu gibi Türk Milleti’ni de ruhun yüce değerlerinden uzaklaştırıp dünyasal değerlere odaklamıştır. Çok çeşitlenen ve hızlanan iletişim yolları, özellikle gençleri sonuca hızlı ulaşmaya, daha çok şeye sahip olmaya yönlendirmekte, dünyasal değerler mutluluk kaynakları
olarak görülmektedir.
Bu yozlaşmadan kurtuluşun tek yolu; hayatımızı yalnızca aklımızla yönetmek, nefsimizin isteklerine göre yaşamak değil, ruhumuzun yüce değerleri olan sevgiyi, şefkati ve merhameti aklımıza ve nefsimize ortak yapmak; başka insanlara, canlı, cansız tüm varlıklara, hiçbir karşılık beklemeden, gönüllü hizmet etmenin yollarını bulmaktır.
1978 yılından beri günlük yaşamının en az yarısını gönüllü hizmetlere ayıran, hayatının anlamını, sevinç ve coşkusunu gönüllülükte bulan biriyim. Bu konuda kitaplar yazıyor, yetişkin eğitimleri ve konferanslar veriyorum. 2012 yılından beri ise devlet ve vakıf üniversitelerinde, “Topluma Hizmet Uygulamaları” konulu dersler ile bilgi, birikim ve deneyimlerimi gençlerle paylaşmaya çalışıyorum.
Türk Milleti yüce bir ruha sahiptir. Sevgi, şefkat, merhamet, misafirperverlik, cömertlik, yardımlaşma ve dayanışma duygusu Türk İnsanı’nın özünde mevcuttur ve doğal yaşam biçimidir. Asırlardan beri bu yüce ruhsal değerler Türk Milleti’nin yaşamını aydınlatmıştır. Ama ağırlaşan yaşam koşulları ve dünyasal değerlerin cazibesi her gün, biz dahil birçok insan kalbinin kapılarını kapatmakta, aklını ve nefsini servete, şöhrete, dünyasal değerlere esir etmektedir.
Oysaki insanın özü ölümsüzdür. Dünyasal etkenlerle kalbin kapısı kapansa bile, sevgi, şefkat, merhamet sonsuz oluşu nedeniyle yaşar. “Topluma Hizmet Uygulamaları” dersinin bu kapıları nasıl açtığını, gençlerde toplumsal duyarlılık ve gönüllülük duygusunu nasıl canlandırdığını yıllardan beri yaşıyorum.
Her öğretim döneminde, ”Topluma Hizmet Uygulamaları” dersine başladığımız ilk günlerde, gönüllülük ve karşılıksız hizmet kavramlarına gençlerimizin ne kadar yabancı olduklarını üzülerek izliyorum. Yedi hafta sonra yapılan vize sınavlarında ve gönüllü kuruluşlara yaptıkları ziyaretler ve uygulamalardan sonra verdikleri dönem sonu uygulama dosyalarında, gönüllülük anlayışını ne denli iyi özümsediklerini hayranlıkla ve mutlulukla görüyorum.
Vermek yerine almak
Öyle dosyalar geliyor ki göğse şeref madalyası gibi takılacak düzeyde ve güzellikte… Gençler hem gönüllülüğün yüceliğini kavrıyor, hem de gönüllülüğü yaşamlarına nasıl katacaklarına dair planlar yapıyor ve yazıyorlar.
Gönüllülük duygusunun yeşermediği, filizlenmediği, tanınmadığı toplumlarda sevgiyi yaşatmak, hizmete ve toplumsal yarara ulaştırmak olası değildir. İnsanlar paylaşmak yerine sahip olmakla, kavgayla, mücadeleyle, kapışmayla meşgul olurlar. Vermek yerine almayı, biriktirmeyi, hasisliği hedef alırlar. Sevmek yerine kin, kıskançlık, öfke ve şiddetle uğraşırlar.
Her toplumun huzuru, mutluluğu, sevinci için aileden başlayıp eğitimin her düzeyinde devam edecek şekilde gençlerde insan sevgisi geliştirilmeli, toplumsal duyarlılık artırılmalı, topluma hizmet arzusu uyandırılmalı, gönüllülük kavramı anlatılmalı ve yaygınlaştırılmalıdır.