Ege Doğaç Erdoğan

Ege Doğaç Erdoğan

ege.erdogan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Son zamanlarda ardı ardına şiddet haberleri patlak veriyor. Trabzonspor-Fenerbahçe maçındaki tüyler ürpertici görüntülerin yanısıra, İstanbul’da trafikte, polisin gözü önünde, koşa koşa gelip tartıştığı sürücünün arabasını uçarak yumruklayan şahsın videosu toplumsal cinnet noktasına geldiğimizi gösteriyor.

Şiddetin artık toplum nezdinde kabul edilebilir hale gelmiş olması ve bireylerin olaylara “biz ve onlar” şeklinde ayrıştırıcı bakmaları vahim bir durumdur. Trabzon’daki maçtan sonra sosyal medyada yapılan yorumlar tam anlamıyla korkunçtu. İnsanların kafalarına atılan ve belki gözlerinin çıkmasına, kalıcı beyin hasarı bırakılmasına sebep olacak yabancı maddeler, 360 derece dönerek savrulan uçan tekmeler, korner bayrağını mızrak gibi kullanarak birisinin kafasına vurmaya çalışan şahıs, tüm bunlar dehşet içinde izlenmesi gerekirken, “oh olsun”, “az bile yapmışlar”, “hak ettiler” minvalinde akıl ve vicdan yoksunu yorumlar sosyal medyada çoğunluktaydı.

Haberin Devamı

Bu yorumları yapanlar arasında toplumda saygın bir konumda olan, meslek sahibi, üniversite mezunu, normalde karıncayı incitmez diyebileceğim arkadaşlarım da vardı. Futbol artık bir eğlence olmaktan tamamen çıkıp, iki düşman kuvveti arasında yaşanan bir savaş ve futbol müsabakaları da bu savaşın muharebeleri gibi algılanıyor.

Artık araba kullanırken her an dövülme ya da arabamızın ‘dövülmesi’ tehlikesi geçiriyoruz. Toplu taşımada da durum farklı değil. Geçen içinde şöyle bir cümle geçen bir haber okudum: “Yolcular tarafından dövülüp, polise teslim edildi”. Haberde, otobüste yaşanan bir taciz olayından bahsediliyordu ve elbette bu iğrenç davranış cezasız kalmamalıydı ancak uygar hukuk devletlerinde cezayı vatandaş değil mahkemeler verirler.

Hukuk devleti

İnsanlar binlerce yıl önce, mağaradan çıkıp uygarlık kurmaya başladıklarında bazı özgürlüklerinden feragat etmişler ve devlet denen kurumu oluşturmuşlardır. Bireyler kendi adaletlerini kendileri sağlamayacak, diğer bireyleri dövmeyecek ya da öldürmeyecek, şiddet ancak belirli kurallara çerçevesinde devlet tarafından uygulandığında meşru sayılacaktır. Ancak bu şekilde “herkesin herkese karşı savaşı” denilen durumdan hukuk devleti durumuna geçilebilmiştir.

Haberin Devamı

Eğitim ailede başlar

İlköğretim yıllarımda benden iki alt sınıfta okuyan haylaz bir kaç öğrenci benimle uğraşırlardı. Ben de tahammül edemediğimde bunu öğretmenlerime ve okulun idarecilerine şikâyet ederdim. Bir gün herhalde müdür dayanamadı ve beni odasına çağırarak “oğlum bir kendi cüssene bak bir çocuklara bak, şikâyet edeceğine hadlerini kendin bildirsene” dedi. Cevap olarak: “Durduk yere niye birbirimizin canını acıtalım, ya kalıcı hasar verirsem istemeden” demiştim. Bunu ne kadar ulvi bir insan olduğumu göstermek için anlatmıyorum. Ailemde hiç şiddete tanık olmadım veya maruz kalmadım. Özgür bir ortamda yetiştirildim.

Yasalar ne kadar caydırıcı olursa olsun, kolluk kuvvetleri ne kadar başarılı olursa olsun, yolda yürürken birisinin gelip sizi bir anda bıçaklamayacağının garantisi yoktur. Bu ihtimali sıfıra yakınlaştırmanın yolu, toplumu oluşturan bireyleri iyi aile terbiyesi almış, rasyonel düşünebilen uygar bir zihne sahip hale getirebilmekten geçer.

Haberin Devamı

Yerde çaresizce yatarken kafasına gerinerek sert bir tekme atılan kişinin taraftar mı futbolcu mu, Trabzonlu mu Fenerli mi olduğu değil, insan olduğu önem kazandığında doğru yolu bulmuş oluruz.

Moskova’daki saldırı

Tam yazıyı bitirmişken Moskova’daki terör saldırısı gerçekleşti. Saldırının görüntülerini ilk izlediğim an aklımdan DEAŞ geçti ve sonrasında zaten DEAŞ saldırıyı üstlendi. Savaşın bile kuralları vardır. Meşru olmayan şiddet hiç bir zaman olumlu sonuç getirmez. Rusya’ya karşı de facto savaş halinde olan ABD ve AB içten dilekleriyle taziyelerini ilettiler; iki yıldır hiç bir şeyin başaramadığını gayrimeşru şiddet başardı ve Batı’nın Rusya’ya iyi sözler sarf etmesini sağladı. Yazımı, bu korkunç olayı yaşayan Rusya halkının başı sağolsun diyerek bitirmek istiyorum.