Fatih Türkmenoğlu

Fatih Türkmenoğlu

fturkmenoglu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Yalılar, erguvanlar ve Boğaz
Sabahın köründe yola düştüm; Eminönü’nden kalkacak olan “Boğaz Vapuru” için kuyruğa daldım. 72 millet bir arada sanki. Her dil bir arada ne de güzel çınlıyor. Çocuklar simit istiyor, vapurda ilk çaylar dönmeye başlıyor. İyice keyfim yerinde; hava da ne soğuk ne sıcak, tam kıvamında. Bir tam gün sürecek geziyle İstanbul’umu seyretmeye hazırım artık.

İneğin ırmağı
İstanbul Boğazı’nın mitolojik ismi, “ineğin ırmağı” anlamına geliyor. Tanrı Zeus, gözdesi Io’yu karısı Hera’dan korumak için ineğe çevirir. Hera’nın da kıskançlığı dillere destan. Hatta öyle cin bir kıskanç ki Zeus’un yanında gördüğü inekten bile şüphelenir. “Bu ineği hediye olarak isterim” diye tutturur.
İnek Io kaçar. Kaçış güzergahı içinde İstanbul da vardır. O yüzden bu geçiş denizine adını bırakır. Merak edenler için hikayenin sonu mutlu: Io Nil’e ulaşır, tekrar insana dönüşür. Hatta bir de çocuk dünyaya getirir.

Köprüler ve saraylar
Boğaziçi, Karadeniz ve Marmara’yı birleştiren su yolu. İstanbul’un Asya ve Avrupa kıyılarını birbirinden ayıran sınır. Benim vazgeçemeyeceğim tutkum. Bu şehrin, belki de dünyanın en güzel manzarası, en “kendine has” rüzgarın kaynağı.
Düz uzunluğu 30 km. Girinti ve çıkıntılar da hesaba katılırsa, Avrupa yakasının uzunluğu 55 km’yi buluyor. En geniş yeri Anadolu Feneri ve Rumeli Feneri arası; tam 3 bin 600 metre. En dar yeri ise Bebek-Kandilli, sadece 760 metre.
Yol boyu yalılar ve sarayların eşliğinde bir rüya gezisindeyim sanki. Dolmabahçe Sarayı ne kadar muhteşem... Çırağan Sarayı, Ortaköy Camii ve zırt diye Beylerbeyi Sarayı. Aman yarabbi, bu ne nefes kesici güzellik; bu ne tarih, ne ihtişam, ne debdebe...
Boğaziçi Köprüsü 64 metre yüksekteymiş; bakıyorum, daha bir alçak görünüyor sanki. Uzunluğu da sadece 1073 metre; oysa gemiden bakıldığında sonsuz uzanıyormuş gibi...

Ve tabii erguvanlar
Anadolu Kavağı’nda üç saat duruyor gemi. Bolca yürüyüş yaptım, bu İstanbul’un “en İstanbul’a benzemeyen” semtinde çok keyifli zaman geçirdim. 12’nci yüzyıl sonlarında Boğaz’ı kontrol etmek amacıyla Cenevizlilerin yaptığı kale çok güzel.
Halkı son derece sevecen. Kahvede oturdum, muhtarla tanışıp sohbet ettim.
Ve geri dönüş yolunda sadece manzarayla iç içeydim.
Osmanlı zamanında “sahilhane” denen, Yunanca “deniz kıyısı” anlamına gelen yalılarla erguvanların müthiş dansına şahit oldum. Büyülendim, kalakaldım.
Mehmet Yaşin geçen hafta sonu yazdığı erguvan yazısında “Baharın kor dudaklı güzeli” başlığını atmıştı. Ne de güzel uymuş. Edebiyattaki yerini, uğruna yazılan onlarca kitabı, hikayeyi, şiiri boşverdim. En güzel şiirleri ben yazdım, en güzel hikayeleri ben uydurdum. İstanbul Boğazı’nda, o gün, şimdiye dek yaşadığım bütün dertleri unuttum...

Haberin Devamı

Nasıl gidilir?
Aslında Boğaz hattı boyunca birçok yerden gemiye binebilirsiniz ama bu işi hakkıyla yapmak için Eminönü’nden binip Eminönü’nde inmek lazım. Sabah seferi 10.35’te başlıyor, tekrar Eminönü’ne 16.30’da yanaşıyor. Bir de öğle seferleri başladı; o da saat 13.35’te kalkıyor. Dönüş 18.30’da. Detayları www.ido.com.tr’den öğrenebilirsiniz.

Haberin Devamı

Ne yapılır?
Anadolu Kavağı’nda birkaç saatiniz var; bolca yürüyüş yapabilirsiniz.
Yoros Kalesi çok güzel; 12’nci yüzyıl sonlarında Cenevizliler tarafından yapılmış. Fatih Sultan Mehmet zamanında tamir görmüş. Tabii tatilcilerin her yeri pis bırakma gibi bir özellikleri var. Kale pet şişeler, en çok poşetler, içecek kutuları, yiyecek kutuları, çocuk bezleri, gazete kırpıkları, kağıt peçeteler, bira şişeleri, boş sigara paketleriyle dolu. Ayrıca benim evimin önüne de inşaat artıkları döküyorlar; geceleri toplanıp eğlenip geriye bütün pisliklerini bırakıyorlar. Neyse, konumuzla ilgisi yok, ben bu tür insanlardan nefret ediyorum ve bütün çöpleri yok eden bir tür GPRS icat etmek istiyorum!
Anadolu Kavağı’nın kahvesi, halkı, balıkçısı çok keyifli.
Vapur gezisi boyunca da bol bol seyredin. Martılara ekmek veya simit atmak adettendir.
Erguvanlara özel ilgi lütfen. Başka illerde de var, hatta yurtdışında da benzerlerine rastladım. Ama bu çalımsı ağaç açtı mı, bütün Boğaz şenlik yapar...
O yalıları, o eski asaleti seyredin. Ben sarhoş gibi oldum; aslında her Boğaz gezisinde böyle oluyorum. Daha güzel bir yer görmedim ömrümde.
Eminönü’nde indiğiniz zaman da şöyle bir Mısır Çarşı, kuşçular, Mehmet Efendi falan turlamak çok iyi gidiyor. Belki eve bir kilo lokum, yanında 250 gram taze çekilmiş kahve alırsınız.

Haberin Devamı

Ne yenir?
Vapurda simit ve çayla güne başlayın. Kanlıca’ya geldiğiniz zaman yoğurtçular piyasaya çıkacak; hemen bir tane de bol şekerli Kanlıca yoğurdu yiyin. Ya gerçekten tadı çok güzel ya da benim keyfim çok yerindeydi, bilemem.
Anadolu Kavağı’nda da bol bol midye ve kalamar yemenizi öneririm. Tabii her tür balıkla birlikte. Sahildeki bütün balıkçılar iyi, fiyatları da oldukça makul.
Bir de, hani bol bol yürüyüş yapacağınızı falan göz önüne alırsak, haddim olmayarak tatlı önermek istiyorum. Aslında son derece sağlıksız ama acayip bir lezzet: Waffle. Arasına birkaç çeşit dondurma, reçel, çikolata ve krema sosu; of of!