Hoş ve boş güz muhabbetleri
Dünyanın can acıtan gündemine inat; bir tek moda endüstrisi hayatı kendi perspektifinden görmeye devam ediyor. Bu dünyanın tek derdi; sezonun renginin, dönemin şehrinin hangisinin olacağı...
Şu sıraların en moda dönem dizisi “Downton Abbey”, Yorkshire’da geçiyor.
Sevgili Kate (Middleton) Britanya Kraliyet Ailesi’ne en son ferdini hediye etti edeli, İngiltere ve Londra, 2000’lerin başındaki kadar olmasa da, yine başlıca stil çekim merkezi olma payesini üstlendi. Şu sıraların en moda dönem dizisi “Downton Abbey”,
Yorkshire’da geçiyor. Barlarda restoranlarda popcorn sunma çılgınlığı ilk Londra’da başlamıştı; şimdi de pop-up bar The Hutch Club’da devam ediyor. Kullanılmayan otobüsleri restorana çevirmenin örneklerini ilk Los Angeles’da gör-
müştük. (New York’un dört bir köşesinde de insanlar Meksika yemeklerini, türlü çeşit burgeri yemek uğruna şehirde bu kamyonları fellik fellik arıyor.) Londra’da bu modaya kendi dokunuşunu katarak dahil olmuş. Hoxton Meydanı’ndaki Monikers Restoran, kullanılmayan bir okul otobüsünün içine konuşlanmış. Restoranın jöleli dondurmasının meşhur olduğunu öğrenince içimi bir ferahlık kaplıyor. “Demek benim gibi kendini hâlâ 20 yaşında zannedenler var, yalnız değilim!” diye geçiriyorum içimden...
Heyecan vesilesi ayakkabılar
Yeni mevsime girerken kadınlar moda renk ve desenlere şöyle bir bakar, esas enerji ise yeni ayakkabı-çanta modellerine saklanır. Alışveriş planlarının ilk kalemini oluşturan ayakkabı-çanta cephesinde son derece bereketli bir sezon bekliyor, dolapları zaten ayakkabı kutularıyla dolmuş taşmış kadınları... Tasarımcılar hiçbir beğeninin karşılığını boşa çıkarmak istemediklerinden çalışmadık topuk bırakmamış.
Renkli süet malzemelerle çeşitlenen yüksek topuklu modelleri daha sonraya bırakalım. Kışın bangır bangır gelen bot modasından bahsedelim biraz... Bot giymek hiç bu kadar pohpohlanıp desteklenmemişti. Ne değişmiş? Topuklar kalınlaşmış, boyunu uzatmak için topuklu modellerden vazgeçmeyen kadınlar platformlarda buldukları konforu bu yeni modellerde de bulacak. Bileği geçen topuklu botları giymeye dair alengirli bir durum söz konusu; zira baldır boyunda bitiyor ve en çok da diz altı, volanlı eteklere yakışıyor. Bu spesifik konumlanmalarından sebep, en çok çorapsız, çıplak tene gidiyorlar. Asker botları bangır bangır gelen ‘grunge’ akımın da etkisiyle; klasik modellerden neredeyse sahne kıyafeti olacak kadar iddialı yorumlarına dek, geniş bir perspektifte çalışılmış. Dünyanın en rahat bot tipi olmalarından sebep, yine büyük ilgiye mazhar olacaklarına eminim. Taşıyabilenler zincir detayla süslenmiş modellerine meyletsin. Şahsen 3 bin küsür dolarlık Saint Laurent markalı modele ilk görüşte aşık olmuşluğum var. Hem hesaplı hem de klasik bir model arayan, tarzı ve mümkünse yaşı da genç kadınlara Dr. Martens modelleri öneririm. Hepsinin içinde en favori modellerim ise, dar pantolonlara çok yakışacak, küt topuklu modeller. Hem sizi 3-4 cm yükseltiyor hem makosen ayakkabının şıklığına sahip; hem kumaş pantolona hem de jean pantolan yakışıyorlar.