Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Paris tarihi bir yürüyüşe ev sahipliği yaptı. Dünya tarihinde ilk kez 50’ye yakın devlet ve hükümet başkanı teröre karşı yüzbinlerle birlikte yürüdüler.
Bu sadece Fransa’nın, Fransızların yürüyüşü değildi.
Çeşitli ülkelerden, çeşitli dinlerden, çeşitli kültürlerden liderlerin ve vatandaşların katıldığı evrensel bir yürüyüş, evrensel bir tepkiydi.
Tarihe böyle geçecektir.
Bu tepkiye neden olan Charlie Hebdo dergisine yapılan baskınla aralarında dünyaca ünlü karikatüristlerin de bulunduğu 12 kişinin katledilmesiydi.
El Kaide mensubu olduğu belirtilen iki kardeş terörist simgesel değeri çok yüksek olan bu eylemle, yaşam hakkını, düşünce ve basın özgürlüğünü de katlettiler.
Bu nedenle Paris yürüyüşü gibi tarihi önemde bir tepki verildi.
Bu yürüyüş terörle mücadelede bir dönüm noktası olacaktır.
Terörü politika aracı olarak kullanan örgütleri de bu örgütleri kendi çıkarları uğruna açıktan veya el altından destekleyen devletleri de köşeye sıkıştıracak, zihinlerde mahkûm edecektir.
Herkesi şapkasını önüne koyup düşünmeye zorlayacaktır.
Yıllar önce olmalıydı
Paris’teki teröre karşı “özgürlük yürüyüşü”den ekranlara yansıyan muhteşem manzarayı izlerken Madımak katliamını düşünmeden edemedim. Keşke, Türkiye’nin Madımak katliamında yitirdiği yazarları, şairleri, sanatçıları için de dünya böyle bir araya gelebilseydi. Sivas’ta veya Türkiye’nin herhangi bir ilinde liderler kolkola girseler, yüzbinler böyle yürüseydi.
Veya Başbağlar’da 29 kişi kurşuna dizildiğinde...
İstanbul’da 5’i çocuk 18 kişi teröre kurban gittiğinde...
Sinagog ve HSBC saldırılarında 57 kişi yaşamını yitirdiğinde...
Boko Haram katliamlara giriştiğinde...
Veya 11 Eylül’den sonra...
Dünya teröre tepkiyi terör kurbanlarına göre ayırmadan, terörün katlettiği insanların kim olduğuna bakmadan böyle bir tepki verebilseydi.
Terörle mücadelede daha fazla mesafe alınabilirdi.
Türkiye’nin önemi
Paris yürüyüşüne Türkiye adına Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun katılması, Türk bayraklarının dalgalanmasının önemi de çok büyük.
Halkının yüzde 99’u Müslüman olan Türkiye’nin, İslam dünyasındaki tek demokratik-laik ülke olarak bu tarihi dayanışma yürüyüşünde yer almasının değeri iyi anlaşılmalı, iyi değerlendirilmelidir.
Türkiye’nin Paris yürüyüşündeki varlığı, tepki ve mücadelenin İslam’a karşı değil terörizme karşı olduğunun en önemli göstergelerinden biridir. Fransa Cumhurbaşkanı Hollande’ın Elize Sarayı’ndan Başbakan Davutoğlu’yla birlikte çıkması, birlikte yürümesinin verdiği mesaj kavranmalıdır.
El Kaide, IŞİD gibi örgütlerin din adına iddiasıyla estirdikleri terör, dünyanın iki kampa ayrılması gibi büyük bir tehlike içeriyor. Buna karşılık Avrupa’da körüklenen ve Müslümanları hedef alan yabancı karşıtlığı, yaratılan İslamofobi de aynı tehlikeye kürek çekiyor.
İşte Türkiye’nin önemi de bu noktada ortaya çıkıyor.
Dinler arası diyalog, medeniyetler buluşması amacına yönelmiş; özgürlük, eşitlik, kardeşlik gibi ilkelerden güç alan, barışa ve insan haklarına dayalı bir dünya düzeni için Türkiye önemli bir işlev görebilir.
Atatürk’ün değeri
Dünya Atatürk’ün değerini de bir kez daha anlamalıdır.
Batı dünyası, çoğuna kaynaklık ettiği Ortadoğu’daki, Afrika’da sorunların çözümüne katkıda bulunmak istiyor, bir model arıyorsa, o model, Atatürk’ün laiklik temeli üzerine kurduğu ve bilimi tek gerçek önder olarak gösterdiği Türkiye Cumhuriyeti modelidir.
Batı dünyası da İslam dünyası da bu gerçeği görmelidir.