Filiz Aygündüz

Filiz Aygündüz

filiz.aygunduz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Bir kapan... İçinde mutlu mesut bir fare... Yanı başında, ağzında sigarası, radyosunu kurcalayan bir genç kız. Kir akıyor saçlarından ve mutsuzluk, yüzündeki her bir çizgiden. Ayağa kalkmasıyla birlikte bir mutfağın içine giriyoruz. Yıkanmamış, üst üste istiflenmiş, tabaklar, yağlı tencereler, tavalar öyle, tepsiler... Az sonra genç kızın annesi geliyor mutfağa. Sünger bigudileri, üzerinde kolları kırmızı dantelli bir sabahlık... İkisi de uyumamış bütün gece. “İyi saatte olsunlar” diyerek özetliyor durumu anne. Sonra bir dilim ekmeği reçel kavanozuna batırıp yiyor ayaküstü. Kamera bu kez mutfağı daha geniş açıdan veriyor. Tezgâhların üstü, evye her yan bulaşık dolu. Kıyıda köşede eski gazeteler. Adım atacak yer yok. Bir çöp evin mutfağı burası. Anne-kızın sıkışıp kaldığı kapanın mutfağı belki de... Ne var ki onlar kapandaki fare kadar bile mutlu değiller.

Haberin Devamı

Sadece 8 dakika

Kız, annesine dönüp evden ayrılacağını söylüyor. Anne panikliyor. “Kime güveneceksin?” diye soruyor. “Babama güvendim de ne oldu?” diye cevap geliyor kızdan. Anne ısrar ediyor, “Ama o senin baban...” O dakika patlıyor kız. Bir anne kız arasında geçebilecek en trajik konuşmalardan biri başlıyor. İnsanın kanını donduran bir ensest hikâyesi çıkıyor ortaya. Yıllardır herkesten sakladıkları korkunç sırrı leş gibi bir mutfağın içinde ortaya saçıyorlar. Kap kacak dahi acı çekiyor sanki o an. Kadının kocası Ziya Bey’in, aynı zamanda onun babası olduğunu öğreniyoruz. Hem onun hem de kızının karnındaki çocuğun! Hiçbir insanoğlunun omuzlarının kaldıramayacağı, kalplerinin taşıyamayacağı, Rıza Bey’in marifeti bir çöp yükünün altında kalmışlar. İçlerinde yaşadıkları çöplükle hayatlarını sürdürdükleri çöp ev birbirleriyle örtüşüyor. Anne, ezilmişlik, birikmiş acılar, çaresizlik derken yarı çocuk gibi bir ruh hali içinde. Kız ise öfkeden kararmış. Annesiyle birlikte kapatıldığı kapanın kapılarını zorluyor can havliyle.

Bütün bu hikâye sadece 8 dakikada geçiyor. Korhan Günay’ın yönetmenliğini yaptığı 28. Ankara Uluslararası Film Festivali Ulusal Kısa Yarışma Filmleri’nden biri olan “Kapan”da... Yönetmen bu kısa filmde öyle bir performans gösteriyor ki çoğu uzun metrajlı filmin 80 dakikada yapamadığını yapıyor, seyircinin boğazına sıkı bir düğüm atıyor, onu allak bullak ediyor. Hiç şüphesiz bu başarıda anneyi canlandıran Hatice Aslan’ın dakikalarla sınırlı bir zaman diliminde gösterdiği müthiş performansın etkisi büyük. Kızı oynayan Irmak Ünal da rolünün hakkını fazlasıyla veriyor. Voltaire der ya hani, “Sana kısa yazacak kadar vaktim yok” diye... Kısa anlatmanın ardında da uzun vakitler yatıyor olmalı. O vakti harcamış, yönetmen de oyuncular da... Ensest gibi ağır bir konuyu öyle ustalıkla sırtlamışlar ki kısacık bir sürede sadece uzun metrajlı bir film etkisi değil, yüzlerce sayfalık bir roman duygusu da verebiliyorlar. Üstelik, hiçbir abartıya, fazlalığa kaçmadan.

Haberin Devamı

Canınız çok yanacak

Türkiye’deki kadın cinayetleri, çocuk istismarı, çocuk gelinler gibi konuların yanında fazla dillendirilmese de varlığını sürdüren enseste dikkat çeken “Kapan”ı 25 Nisan Salı günü 11.30’da Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde Ankara Film Festivali kapsamında izleyebilirsiniz. Canınız çok ama çok yanacak. Olsun. “Kapan”ın çıkardığı bu yangını yaşamak, daha çok konuşmak, üzerinde düşünmek lazım. Günün birinde bir başka yangında ensestin tutuştuğunu, kül olduğunu görmek için...