Filiz Aygündüz

Filiz Aygündüz

filiz.aygunduz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

1843 yılında yayımlanır, Charles Dickens’ın ‘Christmas Carol’ adlı kitabı. Borçlarını ödemek için kaleme aldığı bu kitabın neredeyse 200 yıl boyunca en güzel Noel hikâyelerinden biri kabul edileceğini büyük olasılıkla tahmin etmemiştir Dickens. Filminin, müzikalinin, operasının çıkacağını. Hatta 2000’li yıllarda yapılan bir ankette en sevilen karakterinin bu kitaptaki kötü kalpli Ebenezer Scrooge olacağını.

En son 2009 yılında Robert Zemeckis sinemaya uyarladı hikâyeyi. Kitap ise ‘Bir Noel Şarkısı’, ‘Yeni Yıl Şarkısı’ adlarıyla çeşitli yayınevleri tarafından basıldı Türkiye’de. Yeni yıla bir gün kalmışken ‘Christmas Carol’ı anmak, paylaşmak istedim. Her yıl olduğu gibi filmi bir kez daha izledim, kitabın sayfalarını karıştırdım.

Haberin Devamı

Kahramanımız Ebenezer Scrooge kötü yaşlanmış, kalbi fesat, evlat olsa sevilmez türden biri. Cimrilik onda, huysuzluk onda. Üstelik hayli de zengin. Ama işte mum ışığına ayıracağı bütçeyi bile hesaplıyor. Karanlıkta oturmayı tercih ediyor. Çünkü karanlık bedava. 19. yüzyıl Londra’sında bir Noel vaktinde geçiyor hikâye. Herkes, özellikle çocuklar yeni bir yılı karşılamanın sevinci içinde. Işıl ışıl sokaklar. Sevinç, mutluluk, hayat... Ama hikâyenin diğer yüzünde karanlık ve ölüm var. Scrooge için hiçbir şey ifade etmiyor Noel. Hatta ondan nefret ediyor. Sevmeyi biliyor mu peki? Hayır. Etrafındakileri kırıp dökerek kötülük üzerinden besleniyor.

Hikâye bu ya, Noel akşamı, yaptığı yanlışlar yüzünden hayatın ziyafetinin tadına varamadan öbür dünyaya göçen eski iş ortağı Marley’in hayaleti kendisini ziyaret eder. Kaderi onunkisine benzemesin diye Scrooge’a yardım etmek niyetindedir. Geçmiş, bugün ve yarın Noellerinin hayaletleri tarafından ziyaret edileceğini söyler arkadaşına. Bu hayaletler Scrooge’a geçmişindeki boşuna harcanmış, kötülüklerle dolu hayatının panoramasını çizecek ve ona iyi bir insan olması için fırsat sunacaktır. Ve Scrooge onlarla birlikte korku, heyecan, üzüntü dolu bir yolculuğa çıkar. Çocukluğundan ölümüne uzanan ‘hayat bilgisi’ kıvamında bir yolculuktur. Scrooge’un mezar taşıyla karşılaşma sahnesiyle sona erer. Artık eski Scrooge değildir.

Haberin Devamı

Basit bir iyi insan olma hikâyesi değil ‘Christmas Carol’. Scrooge’un dönüşümünde, kendi ölümüyle yüzleşmesinin büyük payı vardır aslında. Irvin Yalom, “Varoluşçu Psikoterapi” adlı başyapıtında ölümün farkında oluşun insanı önemsiz meşguliyetlerden uzaklaştırıp hayata derinlik ve lezzet katacağını söyler. Ölümle yüz yüze geldikten sonra değişen insanlara edebiyattan örnekler verirken ‘A Christmas Carol’ı da anar ve şöyle der: “Scrooge’un dönüşümünün, yalnızca buz gibi yüz ifadesini eriten Noel sıcaklığının doğal bir sonucu olmadığını çoğumuz unutuyoruz. Scrooge’u değiştiren şey kendi ölümüyle yüz yüze gelmesiydi. Dickens’ın ‘Christmas Carol’ adlı kitabı güçlü bir varoluşçu şok terapi şekli kullanmıştır. Scrooge’un kendi ölümünü izlemesine, halkın onun ölümü hakkında söylediklerini ve sonra fazla üzerinde durmadıklarını duymasına ve yatak çarşafları ile geceliği dahil olmak üzere maddi varlıkları için kavga eden yabancıları seyretmesine izin verilmişti. Scrooge kendi cenaze törenini izlemiş ve dönüşümünden önceki son sahne olarak da mezarlıkta diz çöküp mezartaşına yazılı olan adının harflerini incelemişti.”

Haberin Devamı

Özetle, filmi ya da kitabı Yalom’un bakış açısıyla okumak/izlemek önemli. Yeni yıla giriyoruz ya... Hayat da geçiyor bir yandan. O ziyafeti kaçırmamak için en kesin gerçeğimizle yüzleşmek gerek. İyi seneler dilerim.