Filiz Aygündüz

Filiz Aygündüz

filiz.aygunduz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Adı Ana Magdelena. 46 yaşında. 27 yıldır devam eden mutlu bir evliliği var. Kocası yakışıklı, anlayışlı, hoş bir adam. Belediye Konservatuvarı’nın müdürü. Çok iyi dans ediyor, çok iyi fıkra anlatıyor. Yatakta karısı kitap okurken “Cosi Fan Tutti” operasının partisyonunu söyleyen bir adam. Eğlenceli, hayat dolu biri. Kızı rahibe olma yolunda. Bu duruma canı biraz sıkkın. Oğlu da iyi bir müzisyen olacak. Dışarıdan bakıldığında ideale yakın bir aile tablosu. Esasen Ana Magdelena da böyle düşünüyor. Annesinin ölümünden bu yana her yıl gerçekleştirdiği bir rutini var. Annesinin ağustos ayındaki ölüm yıl dönümünde Karayipler’deki mezarını ziyaret edip otları temizledikten sonra, bir demet kuzgunkılıcı bırakıyor. Bizim glayöl olarak bildiğimiz zarif çiçek. Sonrasında da göl kıyısında bir otelde bir gece geçirip feribotla evine dönüyor.

Haberin Devamı

Ana Magdelena edebiyat fakültesini yarıda bırakmış. Ama okumaktan hiç vazgeçmemiş. Her zaman çantasında bir kitap var. Mezarlık dönüşü de oteldeki odasında kitabını okuyarak uykuya dalıyor. Bu yıllık ziyaretlerden birinde otelin barında beyaz keten elbise giymiş, saçları gümüş grisi bir adamla geçiriyor geceyi. Evliliğinde sorunlar olduğundan, aşka düştüğünden filan değil. İlk deneme ne kadar heyecan verici olsa da, gri saçlı adamın erkenden kalkıp Ana Magdelena’nın okuduğu kitabın içine 20 dolar koyarak çıkıp gitmesi büyüyü bozuyor. Buna rağmen üç yıl art arda tekrarlıyor bu ‘tek gecelik sevgiliyle olma’ davranışını. Farklı adamlarla.

Öğrenilmiş mutluluk

Bu rutin yıllar içinde yaşadığı evliliği sorgulamasına neden oluyor. Aslında her şeyin zannettiği gibi pek de yolunda gitmediğini anlıyor. Öğrenilmiş mutluluk? Yansıtma mekanizması devreye giriyor, kocasının onu aldatıp aldatmadığını kurcalamaya başlıyor; aldatmanın ne olduğunu. Evlendikleri günden beri kocasıyla birlikte tek kişi olarak algılanmanın bir kadının kendi varoluşuna verdiği zararı fark etmeye başlıyor.

Bu kısa özet, 10 yıl önce kaybettiğimiz Gabriel Garcia Marquez’in üzerinde çalıştığı son romanı “Ağustosta Görüşürüz”ün hikâyesi. Gabo, hayattayken “Bu kitap işe yaramaz! İmha edilmeli!” demiş “Ağustosta Görüşürüz” için. Babalarının ölümünden sonra çocukları kitabı bir kenara koymuşlar. Ama aradan 10 yıl geçtikten sonra kitabı okuduklarında, Gabo’nun eserlerine özgü çarpıcı unsurlarla dolu olduğunu, anlatımının okuru sarıp sarmaladığını, dilindeki şiirselliği, insan doğasını algılayışındaki mükemmelliği görmüşler. Fakat ortada dünyanın en büyük yazarlarından birinin ‘imha edin’ vasiyeti var. Vicdanlarını rahatlatmaları şart. Düşünüp taşınmışlar ve Gabo’nun son dönemlerinde yaşadığı zihinsel zayıflamanın bu metnin ne kadar iyi olduğunu fark etmesini engellediğine karar vermişler. Marquez gibi bir yazarın o dönemki iradesini yeterli bulmayıp vasiyetine ihanet etmişler. Bu ihaneti de açık açık itiraf ediyorlar. Okurun bu edebi metinden alacağı keyfi her şeyin üstünde tuttuklarını söylüyorlar. Eğer haklı çıkarlarsa Gabo’nun onları affedeceğini umut ediyorlar.

Haberin Devamı

Zihihsel zayıflama gerekçesini mantıklı ve samimi bulmadığımı söylemem gerek. Ama öte yandan kitap hakkındaki yorumlarının hepsi de doğru. Gerçekten okurken Gabo’nun dilini hissettim. Çarpıcı sonu tam Gabo’luktu. İnsan doğasını anlatmaktaki mahirliğinin izlerini taşıyordu. En önemlisi Marquez ruhunu. Öte yandan, bir roman taslağı olduğu da belirgin bir şekilde görünüyordu. Ama evet ben metinden, her şeye rağmen büyük keyif aldım. Bu keyif Gabo’nun, çocuklarının ihanetini affetmesine yeter mi bilmiyorum. Tek bildiğim biz Marquez okurları için, kaybından 10 yıl sonra, bir daha ona ait bir roman okuyamayacak olmanın üzüntüsü hâlâ sürerken aldığımız mucizevi bir hediye Can Yayınları’ndan çıkan “Ağustosta Görüşürüz”.

Haberin Devamı

Bugün seçim günü. Bitmez, uzadıkça uzar bu gün. Bir türlü sonuçların açıklanacağı vakit gelmez. İyisi mi siz bu kitabı alıp okuyun. Zamanın nasıl geçtiğini fark etmeyeceksiniz. Zamanın geçmediği başka günler de vardır, ağır, huzursuz. O günler için de birebir. En önemlisi Marquez’in burnunuzda tüttüğü günler için. Diyeceğim o ki Meksika’dan Gabo gelmiş, evde bir bayram havası…

İyi pazarlar.