Filiz Aygündüz

Filiz Aygündüz

filiz.aygunduz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Yirmi beş sene önce Milliyet binasının kapısından girip, dördüncü kattaki dergi grubunda, Duygu Asena’nın genel yayın yönetmenliğini yaptığı Kim ve Negatif dergilerinde yarı zamanlı gazeteciliğe başladım. Sabahları lisede matematik dersleri veriyor, öğlen 13.00 servisiyle Bağcılar’daki Milliyet’e gidiyordum. Henüz 20’lerimin çok başındayım. Eve giriş çıkış saatlerim belli. Öyle arkadaşlarla geç vakte kadar dışarıda eğlenmeler filan yok. Zira bunlar babamın o meşhur “kitabında” yok. Sert, eğilmez bükülmez bir baba, prensipleri dağ gibi. Delmek imkânsız.

Haberin Devamı

Her akşam 18.00 servisiyle eve dönüyorum. Bir akşam, genel yayın yönetmeni yardımcısı Serpil Gülgun’un yanına gittim, “Çıkabilir miyim?” dedim. “Bitti mi işin?” dedi. “Hayır”. “E, nereye o zaman? İşini bitir, 20.00 servisiyle çıkarsın”. Mümkün değil biz o saatte yemek masasında oluyoruz. Annem, babam, beş kız kardeş tam kadro. Aksi düşünülemez bile. Babam çok kızar. “Aman” dedi Serpil “Babam kızar ne demek? Duygu Hanım bunu duymasın, asıl o çok kızar”. Hâlâ ara ara anarız Serpil’le benim o çocuk tavrımı, onun hayatımı değiştiren uyarısını.

Durum ortada. Ya babam kızacak ya Duygu Hanım. İlk özgürlük mücadelemi o akşam verdim. Annemi arayıp işimin bitmediğini, geç geleceğimi söyledim. “Ama nasıl olur filan” dediyse de “İş bu anne” deyip telefonu kapadım. Kalbim küt küt atarak. Eve döndüğümde hiç sorun çıkmadı. Derginin iki güne basılacağını, yazımı o akşam teslim etmek zorunda olduğumu anlattım babama. Pek hoşuna gitmedi ama bir şey de demedi. Demek ki olabiliyordu. Ben kendime inanırsam. Mesele, benim talep etme cesaretini bile gösteremememdi. O cesareti Duygu Hanım’la kazandım. Kızar korkusuyla. Zaten Duygu Hanım, temel olarak iki şeye çok kızardı. Tembellik ve özgürlük ipini bir başkasının eline verme. Annen, baban, sevgilin her kimse...

Kadın olarak, özgürlüklerim konusunda çok mücadele ettim sonraları. Birlikte çalıştığımız süre boyunca Duygu Hanım’dan sık sık duyduğum “Özgürsünüz, gücünüzü bilin” sözünü şiar edinerek. Benim hayatım gibi, nice kadının hayatına dokundu. Aslında özgür olduğumuzu, özgürlüğe giden yolun, gücümüzün, kendi varoluşumuzun farkına varmaktan geçtiğini yazılarıyla, konferanslarıyla, kitaplarıyla, çıkardığı kadın dergileriyle anlatmaya ölene kadar devam etti. Bu konudaki kitaplarından biri de ‘Aslında Özgürsün’. 2001 yılında Doğan Kitap’tan çıkan bu roman, Türk edebiyatının internet üzerinden yazılan ilk romanı oldu. Duygu Hanım santra atışını yaptı. İki yakın arkadaş, Belgin ve Berna’nın hikâyelerini yazmaya başladı. Okurlar her bölümün sonunda duygularını yazarla paylaştılar, karakterlerle ilgili önerilerde bulundular. Duygu Asena bunlar arasında seçim yaparak yazmaya devam etti ve bu interaktif roman ortaya çıktı.

Haberin Devamı

Bu çok özel kitap, ProjectAS Prodüksiyon Tiyatrosu’nun ilk oyunu olarak sahneye taşındı. Prömiyeri pazartesi günü yapılan oyunun yönetmeni Ali Kemal Güven, yapımcısı Seda Özkaraca. Kitaptaki Belgin ve Berna karakterlerini ise Pelin Öztekin ve Emel Çölgeçen canlandırıyorlar. Belgin evinin kadını, Berna plazada çalışan beyaz yakalılardan. Belgin evlilikte kadına biçilen geleneksel rollerin içinde kaybolmuş. Berna ona kıyasla daha renkli bir hayat sürüyor. Ama aslında kadın olmakla ilgili benzer sorunlar yaşıyorlar. İkisinin hayatındaki erkeklerin de kalbi midesinden geçiyor misal. Biri mutfaktan çıkamıyor, mutsuz. Diğeri kinoalı kraker ikram etti diye kapıyı çarpıp giden sevgiliden yana dertli. Biri üç kişilik ailesinde yalnız, diğeri tek kişilik dünyasında... Biri evliliğin güvenli sularından sıkılmış, diğeri bekârlığın dalgalanmalarla dolu güvensiz ortamından. Biri oğlum gey mi olacak endişeleri içinde diğeri sevgilim beni aldatıyor mu acaba, mesaj attım, mavi tık çıktı, çıkmadı... Biri anne olmayı kadınlığının önüne koymuş, diğeri kadınlığını anne olmanın önüne. Her iki hayatta da puzzle’ın en hayati parçası eksik. Özgür değiller. Çünkü özgürlüklerinin farkında değiller. Klasik şablonlara hapsolmuşlar. Oyunun sonunda iki kadının da bu şablonlardan kurtulup özgürleşmelerine tanık oluyoruz.

Haberin Devamı

Ali Kemal Güven, kitabı tiyatroya günümüzün kodlarını kullanarak başarıyla uyarlamış. Çok dinamik, çok eğlenceli, kitabın ruhuna sadık bir metin ve yönetim söz konusu. Emel Çölgeçen ve Pelin Öztekin de Berna ve Belgin’i oynamıyor, bizzat onlar olduklarına inandırıyorlar bizi.

Hiç eskimemiş bir kitaptan doğmuş, yepyeni, taze ve derin bir oyun ‘Aslında Özgürsün’. Eminim Duygu Hanım izlese çok severdi. Aramızdan ayrılışının 13. yılında ona çok kıymetli bir saygı duruşu bu oyun. Kadınlara da erkeklere de anlatacağı çok şey var. İzleyin isterim. Kitabı okumadıysanız, bir an evvel okumanızı da...