Fuat Bol

Fuat Bol

fuat.bol@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Düşünürler, insanı tarifte adeta yarışmış lakin gerçek manada tarif edebileni çıkmamıştır.

Zira insan, eşref-i mahlukat olup, mukaddes yükün hamalı, yani ilahi teklife muhatap, kutlu yaratılışın yegâne mümessilidir. İnsana yüklenen cevherden (ruh) dolayı; şeytanın kendisine secde etmesi istenmiş, bu emre muhalefet eden şeytanla da kıyamete değin mücadele etmesi takdir edilmiştir.

Kuran-ı Kerim’de, “Biz o (ilahi) emaneti (farzları ve yükümlülükleri) göklere, yere ve dağlara arz (teklif) ettik, onlar, onu yüklenmeye yanaşmadılar, ondan korktular da onu insan yüklendi. O gerçekten çok zalim ve cahildir” buyurulur.

Haberin Devamı

Bu teklifi kabulle, vekâleti üstlenip, yeryüzünde Allah Teâlâ’nın halifesi oluyor ama gelin görün ki çok azı müstesna olmak üzere, insanoğlu ne Yaradan’ına karşı ve ne de diğer mahlukata karşı sorumluluklarını yerine getiriyor.

Kendini unutmada en cahil ve kendine zulmetmede en zalim...

Halbuki bu durum, kendisine cennetten çıkarıldığında hatırlatılmış, dönüşünün keyfiyeti (nasıl olacağı) kendisine bırakılarak, çetin bir imtihanla yeryüzüne indirilmişti.

Topraktan yaratılan insana ruh üfürülmüş ve sahip olduğu maddi ve manevi yapısıyla muhtaç kılınmıştı.

İşte bu muhtaçlığını giderme adına, eşya ve hadiselere nüfuz eden insanoğlu, onları hükmü altına alması gerekirken, onların hükmü altına girdi. Buna da doyumsuzluğu sebep oldu.

Doyumsuz-luğunun peşinde ömür tüketen insan, en ziyade kendisini tanımada zaafa düştü.

Kendine ‘meçhul’ diyerek, hakikatten sıyrılmaya çalıştı; daha doğrusu, kendinden kaçabileceğini zannetti. Kendisinin boş yere ve başıboş yaratılmadığını ihtar eden ve Yaradan’dan mesaj getiren peygamberlerle yüzleşti.

Peygamberler, kendisine, burada emanetçi olduğunu ve yalnızca bir imtihan müddetince bulunacağını, asıl ikamet yerinin sonsuzluk (cennet-cehennem) olduğunu öğütlediler.

İnsanların çoğu ilahi mesaja sırtını döndü. Allah’ı bırakıp sahte tanrılar edindi; onların gerçek Tanrı olmadığını görünce, kendine tapınmaya başladı.

İnsan, maksadını mabut yaptı, Tanrı edindi.

Haberin Devamı

Maksadı kadar değeri olan insan, en üstün olma vasfını yitirdi ve aşağıların en aşağısına indi.

Parayı keşfedince gözü ışıldadı. Parayı da (altın) ışık kaynağı olarak bildi ve artık her şeyi onunla görüp, onunla değerlendirmeye başladı.

Cebinde olması gereken para, kalbine girdi.

Böylece o kalpten tüm insani değerler (maneviyat) çıktı.