Gökçer Tahincioğlu

Gökçer Tahincioğlu

yuzlesme@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Taylan Özgür, 47 yıl önce Beyazıt Meydanı’nda 2 metre mesafeden sırtından vurularak öldürüldü.
Faili bulunamadı, biliniyordu elbette ama cezalandırılmadı.
Öğrenci önderlerinden Özgür’ün ailesi ise 47 yıldır cinayetin peşini hiç bırakmadı.
Şöyle diyordu annesi Necla Özgür, 10 yıl önce, oğlunun öldürülmesinin 37. yılında gazeteye verdiği ilanda:
“Bundan tam 37 yıl önce Beyazıt Meydanı’nda ilk tetiği sana çektiler, seni sırtından kurşunladılar. 37 yıl içinde aynı nedenle kaç güzel, kaç yiğit insan daha faili meçhul ya da katili bilinen cinayetlerin kurbanı oldu, tam bilemiyoruz. Ancak haklı ile haksızın, doğru ile yanlışın savaşı hiç bitmeyecek. Haklıların, doğrudan yana savaşan yiğitlerin öldürülmesi, hakkı, doğruyu ortadan kaldırmayacak. Bedeli çok ağır da olsa sonunda hep hak ve doğru, insanlık geçerli olacak.”
Necla Özgür, oğlunun öldürülüşünün 47. yılında da önceki gün aynı ilanı verdi.
Elbette Taylan Özgür, ölümü faili meçhul bırakılan ilk isim değildi.
Ancak 68 kuşağının öldürülen ilk öğrenci önderlerindendi.
O cinayeti birlikte yola çıktığı arkadaşlarının öldürülmeleri izledi.
***
12 Eylül’de listeler çok daha uzundu.
Sokaktan, karakoldan, cezaevinden, karakola dönüştürülmüş her işkencehaneden, akla gelebilecek her yerden cenazeler çıktı.
Ölmeyenler, ölmekten beter edilmişti.
Ama mücadeleleri bitmedi.
Her biri yapılanların hesabını sormaya devam etti.
Ancak, “cezasızlık” üzerine kurulmuş sistem, ne katillerin ismini, ne de hesaplarını verdi.
12 Eylül’ün karanlık ruhu, 90’larda kaybetmelerle, kayıtsız gözaltılarda öldürmelerle, işkencelerle devam etti.
Çeteler de, “kurşun atan ve yiyen” de birilerine göre kahramandı.
Cumartesi Anneleri sokağa çıktı.
Coplandılar, yerlerde sürüklendiler ama yılmadılar.
Yanlarına yaklaşan, “örgüt üyeliği” ile suçlandı.
Galatasaray Meydanı’nda yaşlandılar.
Sonunda bir dönem, “terörist” gibi görülen anneler, Cumhurbaşkanı’yla görüşüp, kayıpların hakkını aradılar.
Ancak bu da yetmedi.
O görüşmedeki görüntüsüyle simgeleşen Berfo Kırbayır bile TBMM’de kurulan komisyonlara, savcılığın yeniden dosyayı açmasına rağmen oğlunun kemiklerini de katillerinin yargılandığını da göremedi.
***
12 Eylül’le ilgili yargılama yasağının kalktığı referandumda Fetullah Gülen cemaati ve mensupları aktif rol oynadı.
Zaten yapıları sorunlu olan Anayasa Mahkemesi’nin, HSYK’nın yapısının daha da sorunlu biçimde değişmesi referanduma bağlıydı.
Referandum bitti, ilk iş, yapısı değiştirilen HSYK için seçim yapılmasıydı.
Elde listeler, bugün tutuklanan pek çok kişi, “bakanlığın listesi” diyerek adliye adliye dolaştı.
Dolaşanların başında da Adalet Bakanlığı’nın kritik koltuklarında oturan, “hâkim bürokratlar” vardı.
Sonunda yeni HSYK, o HSYK’nın oluşturduğu, önemli mahkemelerde görevlendirilen heyetler ve savcılar işlerine başladı.
12 Eylül davası açıldı.
Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya yargı karşısındaydı.
İşkence davaları ise birkaç sınırlı dava dışında nedense açılmadı.
Onlarca kentten ya “zaman aşımı” yanıtı geldi ya dosyalar zamana bırakıldı.
Kayıpların mezarları bulunamadı, işkencede ölümlerin hesabı sorulamadı, 90’larda öldürülenlerin katillerine de ulaşılamadı.
Evren ve Şahinkaya’nın dosyaları Yargıtay’da ölümlerine kadar bekletildi.
Sonrasında verilen karar darbecileri daha da sevindirdi.
Yargıtay’a göre aslında anayasa değişikliği yapılmadan önce dava açılabilirdi, şimdi zaman aşımı söz konusuydu.
Oysa anayasa değişikliği yapılmadan önce dava açmayı deneyenlerin başına gelmeyen kalmamıştı.
Yargılaması tarihe bırakılan darbelerle ilgili hesap sormak imkânsızlaştırıldı.
***
Uğur Kaymaz, Ceylan Önkol’un hesapları sorulmamışken Nihat Kazanhan ve Ümit Kurt öldürüldü Ocak 2015’te.
Sonra Ankara’da bombayla Veysel Atılgan.
Mehmet Hıdır Tanboğa, Muhammed Aydemir, Orhan Aslan, Fırat Elma, Emin Yanaş, Adem İrtegün, Fırat Simpil öldürüldü.
35 günlük Tahir Yaramış bebek, buzdolabında cenazesi bekletilen Cemile Çağırga.
Sait Nayici, Zeynep Taşkın, Selman Ağar, Bünyamin İrci, Tahsin Uray, Elif Şimşek, Berat Güzel.
Çocuklar öldürüldü.
Ve onların avukatı Tahir Elçi.
***
Miladı nereden alırsanız alın uzayıp gidiyor bu liste.
Ve bir de eline silah almamış, şiddete bir yumruk olsun bulaşmamış, ölümü, kanı, gözyaşını görmek istemeyen insanlar var bunca zaman içerisinde.
Cumartesi Anneleri
var, vakıflar, dernekler, sendikalar, mağdurlar, yakınları var.
Hep suçlanmış, ancak aradığının adalet olduğunu iyi bildiğinden bunu umursamamış, herkesin güvencesi insanlar.
15 Temmuz’da darbeciler başarılı olsa, onlara karşı çıkacak, yaptıklarının hesabını yıllar boyu soracak öğretmenler, akademisyenler, işçiler; erkekler, kadınlar.
Kamudaki darbeciler için şifrelenmiş programlar, para trafikleri, kiminle görüştükleri, Gülen’le ilişkileri, hangi sınavın sorularını çalıp kamuya girdikleri kriterlerine bakılıyor.
Diğerlerinde ise kriter bir çiçeğe olsun zarar verilmeyen basın açıklamaları, basın toplantıları, sendika grevleri.
Darbeciler için konulan kriterlerin yanına bile yaklaşmıyor kriterler.
Ve işsiz bırakılan çok büyük bir çoğunluğun eylemi sadece bu kadar.
“Olsa olsa” denilerek mesleklerinden atılanlar yine inançlılar.
Adaletin bir gün sağlanacağına, hakların yerini bulacağına.
İşte dün Cumartesi Anneleri 600. kez sokaktaydı.
Yanlarında, “potansiyel suçlular.”
Ve dünden bugüne her biri bir gün herkes için adalet sağlansın diye oradalar.