Uzakdoğu yolculuğumu geçen hafta yazdım. Bu kez oradaki anılarımı anlatıp kimseyi sıkmaya niyetim yok.
Biraz laf salatası yapıp, asıl konuya dalacağım.
Uzakdoğu seferine çıkmaya karar verenlere ilk şunu diyorlar:
“Aman yanına yiyecek bir şeyler al, yoksa aç kalırsın.”
Bu uyarı bana da yapıldı. Biz de bir bavul dolusu yiyecekle yola çıktık.
Fakat Uzakdoğu’da aç falan kalınmadığını anlamakta gecikmedik. Cebinde para varsa, hiçbir yerde aç kalmazsın. Tamak tadınıza uygun bir yemek, mutlaka çıkıyor.
Beni en çok şaşırtan, Vietnam’daki motosiklet trafiğiydi.
Aman Allah’ım, her yer motosiklet kaynıyor!
Yaşlısı genci, kadını erkeği hepsi motosiklet kullanıyor.
Kasklarını takmışlar, çıkmışlar trafiğe...
Motosikletli ulaşıma adapte oldum da maskelere uyum sağlayamadım.
Herkesin yüzünde maske var. Zannedersiniz ülkede karantina ilan edilmiş!
Böyle bir durum yok tabii ki...
Maskeler tamamen korunma amaçlı. Özellikle egzoz dumanından etkilenmemek için.
Boğuluyoruz
Yurda döndük, Manisa’ya ayak bastık. Memleket havasını özlemişiz.
Temiz hava solumak istiyorum ama ne mümkün!Ege’nin diğer illerinde durum nedir, bilmiyorum ama bildiğim bir şey var, o da Manisalıların zehir soluduğu...
Zaten İl Sağlık Müdürü, sağolsunlar, üzerlerine düşen uyarı görevini yapıyorlar.
Halı sahada maç yapacaklara bile “Aman maçı muçu bırakın, efendi efendi evinize gidin. Pis havada spor yapmak size zarar verir” mesajı yolluyor.
Daha ne desin ki... Yetkisi bu kadar.
Sorunun kaynağını bulması gereken kurumlar da çalışıyor. Onlar da yetkilerinin yettiği kadar müdahale ediyorlar ama bazen sözün bittiği yere geliniyor.
Çünkü kanunun şu maddesine, bu bendine, bu fıkrasına göre yetkiler, devlet kurumları arasında paylaşılıyor.
Kimse kimsenin yetki alanına burnunu sokmuyor.O yüzden de Sağlık Müdürü uyarıyor, Şehircilik ve Çevre Müdürü mücadele ediyor, belediye de çabalıyor ama bunlar, Manisa’nın havasını düzeltmeye yetmiyor.
Türkiye genelinde Manisa, havası en kirli iller arasındaymış. İstatistikler böyle diyor.
Sebebi, kalitesiz kömürmüş.
Çözüm, doğalgaza geçmekteymiş.
Bu dertten kurtulmanın tek yolu, kalitesiz kömür satanın tepesine binmek.
Kalitesiz kömürü yakanın ocağını söndürmek!Bu yolu yetkililerin de bildiğinden eminim. Peki neden Manisalı kış aylarında zehir soluyor? Özel televizyonların ilk yayına başladığı zaman, kanalın birinde hava durumunu bir hanım kızımız sunardı.
Veda ederken, “Havalar nasıl olursa olsun, sizin havanız iyi olsun” derdi.
Biz de onu dinler, havaya girerdik!
“Ülkede dolar yükseliyor, Avrupa’da kriz tırmanıyor! Acaba kriz bize de uğrar mı?” falan derken havamız bozuldu zaten.
Bir de soluduğumuz hava bozuk olunca, insanın kafası temelli bozuluyor!
