Gül Mutlu Eskihancılar

Gül Mutlu Eskihancılar

gulmutlu.eskihancilar@gmail.com

Tüm Yazıları

Her yeni günü, dolu dolu, şıkır şıkır, fıkır fıkır yaşamak lazım. Yeni gün demek ömürden gidecek bir gün daha demek. Kıymetini bilmek, hak ettiği değeri vermek gerekiyor. Gerekiyor gerekmesine elbet ama şartlar zorluyor insanı.
Gözümüzü, kulağımızı kapatıp, çenemizi tutarak, yani bildiğiniz üç maymunu oynayarak mı vereceğiz yenin günün hakkını. Akıl, fikir ve kalp arasındaki bağı umursamadan mı devam edeceğiz hayat yolculuğuna. Her şey tuhaf bir hal aldı. Hayatın hangi ucundan tutmaya kalksanız ya bir parçası elinizde kalıyor ya da diğer parçası canınızı yakıyor. Hayat pahalılığı, geçim sıkıntısı, savaşlar, sapıklar, sapkınlar, yalancılar, fırsatçılar, düzenbazlar şaha kalkmış durumda. Hayvanları diri diri yakanlar, kadınları sokak ortasında öldürenler, insanları elinde döner bıçağıyla kovalayanlar, istediği şarkıyı çalmadı diye müzisyenleri katledenler ve daha saymakla bitmez bir dünya manyaklık elini kolunu sallaya sallaya gezer oldu. Gülen gözler, tebessüm eden yüzler gitti; deli gözü, deli bakışı yerleşti yüzlere. Hal böyle olunca da hayat, hem ürkütüyor, hem korkutuyor ve hem de yoruyor insanı.

Haberin Devamı

Akıl tutulması

Son yılların en büyük salgını, şüphesiz, corona ve mutantları. Ancak jet hızıyla bulaşan “akıl tutulması” vakaları da küçümsenecek boyutta değil.
Akıl; işlenmiş zekaya deniyor. Zeka; doğuştan gelen bir yetenek, akıl ise onu kullanma yetisi. Akıl, bu dünyadaki mevcudiyetini hangi mertebeye oturtmak istediğinin yöneticisi; hangi yörüngeye girmek istediğinin kumandasıdır. Ne vatanı var ne milliyeti. Dini, ırkı, cinsiyeti de yok. Tamamen evrensel ve üstelik ücretsiz.
Zekanın gelişimini etkileyen iki faktör var. Birincisi biyolojik etmen, ikincisi ise çevresel etmenler. Birinciye yapacak pek bir şey yoktur zira gen aktarımı ile sabittir. Ama ikinci faktör yani “çevresel etmen” geliştirilebilir. Bu noktada kimin aklının örnek alındığı veya kimin aklının izlendiği çok önemli! Nasıl bir bilgisayar kendisine kullanıcısı tarafından yüklenmeyen bir bilgiyi bilemezse, aynı şekilde de hiçbir insan beyni de öğrenmediği bir bilgiyi üretemez.
Her insanın beyninin düşündükleri, o insanın yaşamı boyunca öğrendiği ve/veya ona öğretilen bilgilerle doğru orantılı. İşte bu sebepten İnsanlar aynı şeye bakarak farklı sonuçlara varabiliyorlar. Mesela, kimileri, maviyle yeşilin komşu olduğu bir araziye bakarken, umut, huzur ve mutluluk görüyor, kimileri de aynı araziye bakıp “Buraya kaç bina dikerim?” diye sorguluyor.
Kavramları ve önermeleri bir araya getirerek adım adım ilerleyen, akıl yürütmeyi sağlayan yeti olarak kabul edilen ve bu anlamda insanoğlunun en temel özelliği olarak görülen “akıl” artık çok karışık.

Haberin Devamı

Üç maymun

Dostluk emek ister

Hayatta en az bir dostu olmalı insanın. Kapılabileceğin girdaplarda, seni yutmaya çalışacak hortumlarda, oradan oraya savurabilecek fırtınalarda, koyuna sığınabileceğin, iskelesine demirleyebileceğin bir dost. Üzüntülerini, kederlerini, korkularını, hatta sırlarını hiç tereddüt etmeden bir solukta anlatabileceği bir dost. Güvenebileceğin bir dost.
En zor anlarında aslanlar gibi arkanda duracak, destek olacak bir dost. Yalansız, dolansız, hilesiz, kucak açan bir dostu olmalı insanın. Ufak hesaplar yapmayan, hataları hesaba katmayan bir dost. Değer verdiği, değer gördüğü bir dostu olmalıdır insanın. Ve o dost hiç ayrılamayacağı kendi yüreği gibi olmalı.
Vefa olmalı dostluklarda. Eller kilitlenmeli, gönüller kenetlenmelidir gerçek dostla. Aklıselim davranmalı, sabırlı olmayı bilmeli, yerine göre temkinli hareket etmeli. Her koşulda gerçeği söylemelidir dost. Dost dediğin sevgisini, gözlerindeki ışıltıyı, kalbinin hassaslığını, yüzündeki tebessümü, sana verdiği ve senden gördüğü değeri hissettirmelidir.
Velhasıl gerçek dostluk kolay değildir; emek ister!