Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

2017’nin sonlarına doğru bu köşede aşağıdaki satırları yazmıştım.
Bir kez daha yayımlamak gerekiyor.
.....................
Madrid... 21 Şubat 1981...
Yarbay Antonio Tejero komutasında askeri birlikler toplantı halindeki Meclis’i basmıştı.
Bakanlar, parlamenterler rehin alındı.
Yarbay Tejero bunun bir “darbe” olduğunu, “askerin ülke yönetimine el koyduğunu” açıkladı.
Artık “cunta” dönemi başlıyordu...
Ki...
“El Pais” gazetesi yazı işleri olay üzerine “yıldırım baskı” yapmaya karar verdi.
İri puntolarla “Darbeye hayır” manşeti atılan ve halkı “darbeye karşı direnişe, darbecilerin ele geçirdiği parlamentoya yürümeye çağıran” bir de yazı.
Ve El Pais’in, muhabirinden genel yayın yönetmenine tüm çalışanları Madrid caddelerinde bu yıldırım baskı gazeteyi halka dağıttılar.
Gazeteyi alan, parlamentoya yürüyordu.
Çok kısa sürede yüz binler hareketlenmişti.
Önce parlamentonun önünde toplandılar.
Binayı çeviren askerleri etkisiz hale getirdiler.
Parlamento genel kurul salonuna aktılar.
Yarbay Antonio Tejero ve kumanda ettiği darbeci birlikler teslim olmak zorunda kaldılar.
Halk demokrasiye sahip çıkmıştı.
Darbeciler tutuklandılar, kısa bir yargılamadan sonra mahkûm edilerek hapishaneye atıldılar.
......................
Biz gazeteciler için bu gurur duyduğumuz bir olaydı.
Ders verdiğim üniversitelerde dünya basınından seçme örnekleri anlatırken mutlaka bu “El Pais’in darbecilerle imtihanını” her yıl anlattım.
El Pais hâlâ küresel saygınlıkta en önde gazeteler arasında yerini koruyor.
......................
Türkiye’deki gazetecilere de önemli bir meslek dersi oluşturmuştur.
1980’li yıllarda Sabah gazetesinde yazıyordum.
Zaman zaman “darbe söylentileri” çıkardı.
“Böyle bir durum olursa ne yapacağımızı” konuşurduk.
Sabah’ın Genel Yayın Yönetmeni, patron Dinç Bilgin’in de bulunduğu bir toplantıda “1981’de El Pais’in yaptığını biz de yaparız” demişti.
Hepimiz bu görüşü paylaşmıştık.
.......................
Aradan yıllar aktı.
“Artık bu ülkede darbe falan olmaz” diye düşünülürken, 15 Temmuz FETÖ darbe girişimi gerçekleşti.
Hemen gazeteye geldim.
Milliyet yıldırım baskıyla olaya karşı tavrını koydu.
Benim de birinci sayfada yayımlanan yazımın başlığı “Demokrasi ilelebet payidar” idi.
Daha darbe bastırılmamıştı.
Ama sadece bizim gazete değil, tümüyle Türk medyası kararlılıkla demokrasi için ortak direnişteydi.
Her medya kurumu ayrı bir “El Pais”ti.
CNN Türk Ankara Temsilcisi Hande Fırat’ın cep telefonundan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın görüntülü “Sokaklara, havaalanlarına, parlamentoya yürüyün, darbecilere karşı koyun” diye özetlenebilecek çağrısı üzerine milyonlar hareketlendi. Sel gibi aktı.
Darbe girişimini boğdu.
........................
El Pais’e gıpta etmemi de içeren satırlarım demokrasiye olan tutkumu yansıtmakta.
15 Temmuz gecesi daha darbe girişiminin sonuca ulaşıp ulaşamayacağı belli değilken, gazetemin yıldırım baskısında “Demokrasi ilelebet payidar” başlıklı yazıyı yazmakta da zerre tereddüdüm olmamıştı.
55 yıllık gazetecilik geçmişimde de hep demokrasinin ve meşruiyetin yanında oldum.
Sadece mesleki etik ilkeleri çizgisinde kaldım.
Bir yayında adımın “28 Şubat süreci kalemşörlerinden” diye anılması ve fotoğrafımın yayımlaması üzerine gösterdiğim hassasiyeti okuyucularımın anlayışla karşılayacakları kanısındayım.