Bundan 6 aya yakın tarihte (25 Ekim 2017) şöyle yazmıştım.
“Türkiye’de iki şey konuşulmaya başlandı mı arkası gelebilir; erken seçim ve hapishane- dekilere af...”
O tarihte gazeteciler Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a “erken seçim” soruları yöneltmeye başlamışlardı.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da “erken seçim çağrısı” yapmıştı.
Havada “erken seçim” kokusu yayılmaktaydı.
Dün de MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli bir kez daha “sandıkların kurulması” için konuştu.
“Böyle devam edemez” mesajını verdi.
Bugün, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından kabul edilecek.
“Erken seçim” düğümü o görüşmede rengini alır; “yeşil, turuncu ya da kırmızı...”
........................
Bahçeli’nin siyaset seyir defterinde büyük değişiklik yapan “sandık” çıkışları ilk değil.
Hatırlayalım...
2002’de gene Bahçeli -içinde bulunduğu koalisyon hükümetini dağıtırcasına- “Böyle devam edemez, seçime gidilmeli” çıkışıyla Türkiye’yi “tek istikamet erken seçim” yoluna sokmuştu.
Sonuç...
AK Parti tek başına iktidar olmuştu.
Bahçeli’nin MHP’si ise, diğer iki hükümet ortağı DSP ve ANAP’la birlikte baraja takılmış, Meclis’e girememişti.
Sonra...
Bu kez de AK Parti’nin bile gündeminde artık olmayan “Başkanlık sistemine geçiş için anayasa değişikliğinin” de gene Bahçeli’nin “sürpriz çıkışıyla” yolu açılmıştı.
Bahçeli “Anayasa değişikliği referanduma sunulsun, bu alacakaranlık durum netleşsin” mesajını vermişti.
Artık...
AK Parti ile MHP siyasi kader ortaklığı çizgisindeler.
Anayasa referan- dumundaki “ittifak” önümüzdeki Cumhur- başkanlığı ve genel seçim sandıklarında da sürecek.
Şimdi...
Bahçeli bir kez daha “sandık” çağrısıyla gündemi belirledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bugüne kadar tavrı “Seçimler zamanında yapılacak” eksenindeydi.
Kesin kararlı görünüyordu.
AK Parti kurmayları “Cumhurbaşkanımız ve Genel Başkanımız Sayın Erdoğan’ın sözü sözdür” anlamında açıklamaları oluyordu.
Gene de bugünkü görüşmeden “Bahçeli’yi büsbütün boşta bırakacak” bir Beştepe tavrı beklememek gerekir.
Çünkü...
İki parti ittifakı sıradan bir “omuz omuza verişin” ötesinde, iç ve dış politikada “stratejik ortaklık” öneminde.
Birbirlerini kırmamaya, vazoda çatlaklar oluşturmamaya özen gösteriyorlar.
Belki Bahçeli’nin önerdiği “26 Ağustos” yerine daha ileri bir tarih.
Ya da başka bir “uzlaşı” formülü üretilebilir.
........................
Muhalefete gelince...
CHP, erkene alınmış “Cumhurbaşkanı seçimi ve genel seçimler” için hazır olduğunu aylardır vurguluyor.
Burada Meral Akşener ve MHP’den kopan kurmayların kurdukları İYİ Parti’nin durumunun, yeterince “net olup olmadığı” bir gri bölge.
Yeni kurulan bir partinin genel seçime girebilmesi için “takvim” sanırım tartışılacak.
Yüksek Seçim Kurulu’nun daha önceki kararına göre İYİ Parti’ye “yeşil ışık” yanıyor görüşüne karşın, tersi hukuk yorumları da var.
Ve...
“Acaba Bahçeli’nin erken seçim çağrısı İYİ Parti’siz bir seçim takvimi amacına mı dönük?” sorusu gündemde.
