Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

GÖCEK koyları Bedri Rahmi adını taşıyandan başlayarak ihale edildi.
Sırada diğerleri de varmış.
Dileriz ki “resmi açıklamalar” doğru olsun ve buralarda küçük “günübirlik tesislerle” aralanan kapıdan büyük turizm yatırımcıları ceplerinde dev otel projeleriyle içeri girmesinler.
Göcek Körfezi Türkiye’nin bugüne kadar korunabilmiş yeryüzü cennetlerinden biridir.

ÖZAL KEŞFETMEDEN ÖNCE

1980’li ilk yıllarda Dalaman Havalimanı henüz yapılmamıştı.
İzmir’e uçar, oradan Göcek’e karayolundan gelirdik.
Göcek’te elektrik de yoktu.
Sahilde sadece iki balık lokantası vardı.
Lüks lambalarıyla aydınlatılırdı.
Orada “rakı balık” yapar, sessiz sedasız koylardan birine demir atardık.
Tekne sayısı o kadar azdı ki, her koya bir tekne bile düşmezdi.
Yeşille mavinin dudak dudağa geldiği o koylar özel ve çok büyük yüzme havuzlarımız gibiydi. Sadece Göcek’in Ege’yle birleştiği noktadaki Domuz Adası’nda Hürriyet’in eski sahibi Erol Simavi’nin çok güzel ve doğayla uyumlu mimaride bir evi vardı.
Belma Simavi teknelerle gelen dostlarına Domuz Adası’nda şık davetler düzenlerdi.

SAKLANAN MÜHENDİS

ANAVATAN iktidara geldi... Birkaç yıl içinde o güzelim koyların çoğu bazıları Anavatan’a yakın işadamları tarafından satın alındı.
Dev otellerle betonlaşmanın, yeşil katliamının, suların kirlenmesinin, sürat motorları ve jetski homurtularının eli kulağındaydı.
Para babaları ilerilere doğru sarkmışlar, çok fırtınalı havalarda sığınabildiğimiz, “Binbir” diye anılan koyun oralara pey vermeye başlamışlardı.
O ücra koylardan birinde küçücük bir kıyı lokantası vardı.
Sahibi Fethiyeli, ODTÜ mezunu genç bir mühendisti.
Odalarının bulunduğu yerde Deniz Gezmiş saklanmış, bu nedenle bir süre hapis yatmıştı.
Çıktıktan sonra Göcek’in dibindeki bu ücra kıyıyı “3 kuruş 10 paraya” satın almıştı.
Söylediğine göre amacı örgütün kendisini bulmasını önlemek için saklanmakmış.
Lokantasında harika bir “tavuklu karnıyarık” yerken bunları anlatıyordu. “Bir daha o işlere bulaşmak istemiyordum” demişti.
Ama...
ANAVATAN’a yakın büyük işadamı gelmiş, yerini satması için ona “dudak uçurtan” bir fiyat teklif etmişti.
“Reddettim, huzurumu bozdurmam” diye noktayı koymuştu.

ÖZAL EL KOYUYOR

ARTIK Göcek koylarında tekne sayısı epey artmıştı.
İstanbul suları hızla kirlenince Büyükada’nın arkasındaki “Yörük Ali’den, Heybeli’nin Çam Limanı’ndan”, Adaların gerisindeki “Meandros” adacığından kaçanlar teknelerini Göcek’e göndermişlerdi.
Ancak...
Herkes tedirgindi:
“Ya bu koyları satın alanlar Göcek’i de betonlaştırırsa!”
Yüreğimiz ağzımızda “bu uğursuz beton istilasını” bekliyorduk.
Özal’ın Asya gezilerinden birini izliyordum.
Fırsatını bulup öndeki “özel bölmeye” geçtim.
“Bu koyların değerini, betonlaşmaması gerektiğini, bir kararnameyle milli park statüsü verilmesinin istilayı önleyebileceğini” anlattım.
Sunumun 10 dakika bile sürmedi.
Özal “Tamamdır. Korumaya alacağız ama kararnameyle olmaz. Bir başka iktidar gelir, baskılara dayanamaz başka kararnameyle korumadan çıkarabilir. O nedenle bu işi kanunla yapalım. Kanunu değiştirmek zor olur. Çevreciler kıyameti koparır, engelleyebilir” dedi.
Bu süratli kavrayıştan etkilenmiştim.
Ayrılırken “Dur hemen gitme” diye seslendi.
Şöyle devam etti:
“Bu işe gönlünü verdiğini görüyorum.
Sadece Göcek’le sınırlı kalmasın.
Ege ve Akdeniz’de korumaya alınmasını düşündüğüm koyların bir listesini de yap.”

ANTALYA’DA NOKTA

DENİZCİ dostlarla konuştum. Kendi bilgilerimle de harmanlayarak oluşturduğum listeyi Turgut Özal’a sundum.
Özal’ın bir Antalya gezisini izliyorduk.
O zaman Cumhuriyet’in Ankara Temsilcisi olan Yalçın Doğan’la birlikte Antalya’daki otel dairesindeydik.
İçeride Özal’ın Ekonomi İşlerinden Sorumlu Bakanı Güneş Taner de vardı.
Özal listeye baktı.
“Ooo turistik tesis yapılacak kıyı bırakmamışsın, memlekete tesis de lazım” dedi.
Sonra tam bir çevre tutkunu olan ve kıyıları iyi bilen Başdanışmanı Can Pulak’a listeyi verdi. Ondan “listeyi incelemesini ve görüşlerini söylemesini” istedi.
....................
SONRASI nasıl ilerledi bilemem. Fakat...
Özal’ın emriyle “Göcek’i de milli park statüsüyle betona karşı korumaya alan yasa” çıktı.
“Bugün hâlâ o koylar beton istilası altında değilse, Göcek’te sadece, teknesi olmayan halkın da yararlanabileceği, günü birlik küçük tesisler yapılabildiyse” Özal’ın kavrayışının ve kararlılığının sonucudur.
Gökova’daki talihsiz “termik santral” için ısrar kefaletini misliyle ödemiştir.
Kendisi de ihale edilen Bedri Rahmi koyunda Nurettin Koçak’ın teknesinde haftalarca kalır, doğanın tadını çıkarırdı.
Allah rahmet eylesin.