İKİ ÇINARIN YIL DÖNÜMÜ...
Haliç’teki Rahmi Koç Müzesi’nin bahçesindeyiz...
Sahnede Cem Yılmaz...
60. çalışma yılı bağlamında Rahmi Koç’un bebekliğinden başlayarak hayatını yansıtan görüntüler eşliğinde anlatıyor. Müzenin önünde sergilenen devasa denizaltı görüntüsüne yorumu şöyle oluyor:
“Siz hiç denizaltı sahibi iş adamı gördünüz mü?
Çoğunuz büyük iş adamı.
Hanginizin denizaltısı var?”
Yüzlerce sandalyeye sıralanmış konuklardan bir kahkaha kopuyor.
Kamera ön sıradaki Rahmi Bey’i gösteriyor. O da gülmekte.
......................
Sadece denizaltı mı?
Müzede uçaklar, lokomotifler, gemi motorları, onlarca eski model ama hepsi de pırıl pırıl klasik otomobiller ve daha neler...
Hatta... Alman İmparatoru’nun Osmanlı Sultanı’na hediye ettiği kendi özel vagonu bile orada.
......................
Önce belirteyim ki Rahmi Koç’un 60 çalışma yılını da kapsayan 88 yıllık hayatını fotoğraflarla anlatmak üzere Cem Yılmaz’ın seçilmiş olması çok farklı ve güzel bir tercih.
Böyle günlerde görmeye alışık olduğumuz “ciddiyet yüklenmiş bir sunucunun ağdalı sözlerle, abartılı övgülerle uzun süreye yayılmış ağır anlatımları” yerine esprili, keyifli bir sunumla zamanın aktığını anlamadık bile.
Rahmi Bey’e 60. yıl için özel şiltler sunuldu. Bir de minyatür...
Ayrıca... Oto Koç’un 90 yıllık hikâyesi “Düşten Gerçeğe” adlı senfonik bir eserle de anlatıldı.
Rahmi Koç’un oğulları Ömer ve Ali Koç 60. yıl plaketi verdi.
......................
Rahmi Koç dünyanın köklü burjuva kültürünün Türkiye’deki referansıdır.
İş hayatına eğitim donanımıyla girmiş ve başarılı olmuştur. Ama hayatına diğer renkleri de katabilmiştir. Sanat ve toprak altı koleksiyonları, golf, yelken ve deniz sporlarına tutkusu (yelkenlisiyle dünya turu yapmış ve kitaplarını yazmıştır), çizdiği karikatürleri, sağlam dostluklarıyla bir dünya adamıdır.
Yerkürede de gerek Koç topluluğunun ortaklıkları, gerek sosyal ilişkileri ona değerli bir global çevre kazandırmıştır.
Kompleksli olmayan biri hayatını komedyene anlattırabilir.
Bunda da tercihi “en iyisi” olur. Rahmi Bey’i sadece Vehbi Bey’in “şanslı oğlu” ve Koç grubunun imparatoru sananlar için biraz olsun özeline girmekte fayda gördüm.
......................
Batı’nın büyük ekonomilerinde asırlık hatta birkaç asırlık özel sektör kuruluşlarının varlığı güvencedir. Türkiye’de ise böyle örnekler ne yazık ki az.
O nedenle “Dedeler kurar, oğullar büyütür, torunlar batırır” gibi bir söylem hâlâ yaygın.
......................
Geçtiğimiz salı Koç topluluğunun ilk şirketlerinden “Oto Koç’un” 90’ıncı, ikinci kuşak Koç olan Rahmi Koç’un 60’ıncı çalışma yılı bağlamında bir davet vardı.
Haliç’teki Rahmi Koç Müzesi’nde düzenlenen bu iki kutlamayı Türkiye iş hayatının kökleri derinlerde referansları olarak görmek gerekir.
Bugün holdingin başında üçüncü kuşak Ömer Koç var.
Merhum Mustafa Koç Holding’i daha da büyütmüştü.
Ama en önemlisi Koç grubunun “kurumsallaşmış” olmasıdır.
Kurucu Vehbi Bey’in de en büyük isteklerinden biri buydu.
Böyle asırlık özel sektör çınarlarının çoğalması dileğiyle.
Rahmi Bey’in hayatını görüntüler eşliğinde zarif nüktelerle harmanlayarak Cem Yılmaz sundu.
VENEDiK SARAYI’NDA
İSTANBUL’da “Venedik Sarayı” diye anılan tarihi İtalya Başkonsolosluğu...
Bahçede düzenlenen “İtalya Milli Günü” davetindeyiz.
Bahçede her milletten kalabalık dalgalanırken, hoparlörlerden “İstiklal Marşımız” çalınmaya başladı.
Güzel sürprizdi.
Sesimiz çıkabildiği kadar yüksek sesle söyledik.
Arkadan İtalya Milli Marşı.
Neşe veren bir ritmi var.
Ancak...
İtalya Başkonsolosu Federica Ferrari Bravo’nun kendi ülkesinin milli gününde Türkiye’nin milli marşını da çaldırması zarif bir jest.
Konuklar arasında bir İngiliz Deniz Yarbayı ile laflıyorduk.
Üniformasının ensesinden sarkan fiyakalı deri parçası dikkatimi çekti.
Yarbay şöyle anlattı:
Çok eskilerde Kanada birliklerimizin subayları peruka kullanırlarmış.
Perukanın kuyruğu üniformaya süründükçe kirlettiği için enselere bu özel imalat deri parçaları asılmaya başlamış.
O yönetmelik kalkmadığı için biz de hâlâ özel günlerde, kullanıyoruz.
“Devletleri gelenekler yaşatır” deyip noktayı koyalım.
Venedik Sarayı’nda tanıştığımız İngiliz Yarbay’dan Galatasaray’ın en büyük başarısı “FIFA şampiyonluğu” dönemindeki büyük başkanı Faruk Süren’le birlikte ensesinden sarkan fiyakalı deri parçasının hikâyesini dinledik.
ATATÜRK’ÜN GÖZLÜĞÜ...
İSTANBUL’un efsane Belediye Başkanı Bedrettin Dalan sağlam Atatürkçüdür.
Bunun bir örneğine daha tanık oldum.
Yeni aldığı gözlük, Atatürk’ün kullandığı okuma gözlüğüyle aynı marka.
“Marius Morel...”
Bu marka gözlüklerin camında “Marius Morel 1880” yazıyor. Dalan’la aynı gözlük mağazasının müşterileriyiz. Şişli’de “elffoptik...” Sahibi Elif Hanım satıcılıktan başlayarak tırnaklarıyla kazıyarak başarmış olanlardan.
Atatürk’ün gözlük markasını bulundurması elbette bir referans.
Başka özel seçkilerinin olduğuna da işaret edeyim.
Atatürk’ün gözlük markası “Marius Morel”lerin çeşitlerini bulabileceğiniz “elffoptik”in sahibi Elif Hanım’la...
SERENAY VE KARSU
MARKALAR klasik basın ve televizyon reklamlarının ötesinde yenliklere yöneliyor.
Özgün şarkılar ve klipler trend oldu.
Magnum dondurmaları “Haz” diye yeni bir ürün çıkarmış.
Öncesinde sanatçı Jabbar’a bir özgün parça yaptırmış.
Serenay Sarıkaya’yla birlikte sahnedeydiler.
Büyük ekranda da klipleri gösterildi.
Serenay’ın gerçekten güzel sesi var.
Serenay’la gösteriden sonra...
......................
Perşembe gecesi ise Okan Bayülgen’in Mecidiyeköy Quasar gökdelenindeki “Kabare” adlı mekânındaydık.
Türk kökenli -dünyanın bütün ülkelerinde piyano çalan ve şarkı söyleyen- Karsu’dan da bir klip izledik.
Elidor şampuanları “esmer parlaklığı” diye bir ürünü için “Esmerim biçim biçim” şarkısını düzenletmiş.
“Hele yâr, yâr yâr” bölümünü “Elidor, elidor” diye söylüyor.
Hoş bir yenilik. Sonra da piyanonun başına geçip bir mini konser de verdi.
Karsu bizim küresel gururlarımızdan.
“Esmer Parlaklık” için Karsu “Tam benim saçlarıma göre” dedi.
