Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Yakın zamanlara kadar...
ABD’nin ve Batı Avrupa demokrasilerinin tanımı “özgürce yazabilmekti.”
Bu bloka göre “gazeteci düşüncelerini, hiçbir kısıtlama, sansür, ceza kaygısı duymaksızın yazabilmeliydi.”
Moskova merkezli otoriter sosyalist devletlerin tanımı ise farklıydı:
“Gazetelerin sahibi zengin patronlardı. Bina, rotatifler, dizgi makineleri, haberleşme aygıtları, mürekkep... Bunların hepsi patronun olduğu için, gazeteler kapitalizmin borazanı olmak zorundaydılar.
Oysa...
Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği ve ona bağlı uydu komünist blok ülkelerinde patron yoktu.
Gazete yayımlamaları için sendikalara, çalışanların örgütlerine bina, rotatif, dizgi makineleri, iletişim olanakları, kâğıt, mürekkep ve görevli gazeteci ve işçilere ücret devlet tarafından karşılanıyordu.
“Asıl basın özgürlüğü” buydu.
Her ikisinin de doğruları ve eksikleri vardı.
.......................
Moskova’da ve uydu ülkelerinde otoriter sosyalist (komünist) yönetimler çöktükten ve bu ülkeler de “serbest piyasa ekonomisine” geçtikten sonra -bir süre- ABD ve Batı blokunun “basın özgürlüğü” anlayışı küreselleşti.
Ama...
Daha önceki “Doğu blokunun” eleştirileri ortadan kalkmış değildi.
“Basın özgürlüğü” denklemindeki “kapital katsayısı” hâlâ ağırlıklıydı.
.......................
Bu “monoblok” yapıya bir süre sonra “dijital devrim” penceresi açıldı.
Bireylere ve toplumlara bir “iletişim evreni” açıldı.
Dünya küçüldü.
Her bireyin önündeki bilgisayar ekranına, daha sonraları da elindeki telefon ekranına sığar hale geldi.
Twitter, Instagram, Facebook ve benzerlerinde herkes yazabiliyor, yüz binlerle, milyonlarla iletişim ağlarında yer alabiliyor.
İşsiz kalan ya da kendi işini kurmak isteyen gazeteci, kendi internet sayfasını, hatta gazetesini açıyor.
Değeri yüz milyonlarla ifade edilen büyük gazetelerin, belki de daha pahalı TV kanallarının yanında bunlar da ilan alıyor, kendini çevirecek mali yapıyla yaşam alanları buluyor.
Aralarında köklü gazetelerden daha fazla izleyicisi olan bu bireysel “internet gazeteleri” neredeyse sıfır sayılabilecek maliyetle kuruluyor.
.......................
Bunun sonucu “basın özgürlüğünde” bir devrim.
Ama...
Demokrasilere “öngörülememiş” eksiler de taşıdı.
Dijital platformda algı operasyonlarıyla toplumlar, “karanlık odaklar” tarafından da yönlendirebiliyor.
Özgür demokrasilerde bu konu tartışmalar gündeminde yer almaya başladı.
Kitaplar da yazılıyor.
Ve Meclis’e sunulan torba yasa tasarısında “internet yayınlarının RTÜK’ün denetimine alınması” düzenlenmekte.
İnternet gazetelerinden tutun da siyasi partilerin internet üzerinden TV yayınlarına kadar düzenli bütün Türkçe ve yabancı dilden yayınlar için “devletten lisans almak” zorunluğu öngörülüyor.
........................
Bazı dijital devrimle birlikte basın özgürlüğüne açılan bu evren, basın özgürlüğü ruhuna yabancı kirlenmelerden korunmalı...
Ama...
Bu öylesine “hassas” bir alan ki özenli, duyarlı, ölçülü, akılcı olmalı.
.........................
Not: Bir yurt dışı gezisi nedeniyle salı sabahına kadar müsaade. G.C