Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Önce “ağırıma giden” bir durumun altını çizeyim.
‘ SDG’nin bel kemiğini oluşturduğu YPG ve onun da bel kemiğini oluşturduğu PKK’ya ABD tarafından “ağır silahlar” verilmemesi için Türkiye’nin uğraşıları ve Beyaz Saray’dan geri çevrilmesine herkes gibi ben de tepkiliyim.
Ancak...
Ağırıma daha fazla giden şey, “yerel Suriyeli Kürtler takviyeli PKK’ya ağır silah verilmesinin Türkiye’de endişe yarattığı” algılarıdır.
Hepi topu Suriyeli YPG’liler dahil 20 bin kişi.
Onların içindeki ve Kandil’deki, Sincar’daki, Türkiye’dekiler dahil 10 bin PKK’lı...
“5-10 tank, birkaç yüz tanksavar, birkaç yüz ısıya duyarlı füzeyi SDG’den apartsalar, Türkiye’nin güvenlik güçlerine karşı kullanmaya kalksalar” ne yazar?
Türkiye, NATO’nun ikinci büyük silahlı kuvvetlerine sahip.
Savaş jetleri, askeri amaçlı helikopterleri, topları, füzeleri, binlerce tankı karşısında “DAEŞ’e karşı kullanılması için ABD’nin verdiği/vereceği ağır silahlardan apartabildiklerini PKK’nın kullanmasında “kıymet-i harbiye” yok mesabesindedir.
O Türkiye ki 1980’li yılların sonunda, en güçlü dönemini yaşayan Hafız Esad Suriye’sine “Ya topraklarınızdaki Apo’yu ve kontrolünüz altındaki Bekaa kampında bulunan PKK’lıları tümüyle hudut dışı edin ya da bunu yapmazsanız, tepenize bineriz” restini çekmişti.
Hafız Esad, dönemin Mısır Başkanı Hüsnü Mübarek’in palas pandıras Şam’a uçması ve “Türkler çok ciddi, dediklerini yapmazsan, sınırdan girip birkaç saatte Şam’a varacaklar. Koltuğunu kaybedersin, sığınacak yer bulamazsın” uyarısı üzerine yelkenleri suya indirmişti.
Abdullah Öcalan’ı da kamplardaki PKK’lıları da sınır dışı etmişti.
Öcalan’ın ülke ülke gezerek sığınacak devlet ararken, MİT tarafından Afrika’da yakalandığı ve İmralı Adası’na götürüldüğü hatırlayın.
Suriye’ye diz çöktürmüş olan büyük devlet Türkiye apartılan birkaç ağır silahlı PKK’dan mı çekinecek?
Elbette...
Sayıları az da olsa bu ağır silahların PKK tarafından Türkiye’nin güvenlik güçlerine karşı kullanılması halinde can kayıplarımız olur ama bilanço acılarımızı daha da yoğunlaştırmakla birlikte “Yel kayadan ne koparır” mesabesinde kalır. ‘
.........................
Devleti yönetenlerin bu gerçeği halkımıza anlatmaları gerekir.
“Milletin özgüveni” zedelenmemeli.
İşgal ordularına karşı İstiklal Savaşı’nı kazanmış, bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuş, bütün dünyada saygı duyulan Atatürk’ün çocuklarıyız.
Milletimize, devletimize, askerimize inanan özgüvenli nesilleriz.
Daha sonraki nesiller de Kıbrıs Barış Harekâtı, Kuzey Irak’a harekâtlar, Azerbaycan, Bosna katkılarımız, son olarak Suriye’de El Bab’a kadar uzanan sınır ötesi harekâtla “özgüven” yükselttiler.
Apartılmış/apartılacak marjinal sayıda ağır silahlar PKK tarafından kullanılırsa “dramatik sonuçlar” doğurmayacağı milletimize anlatılmalı.
.........................
Peki...
Buna rağmen ABD’nin sonunda -bir kısmının- PKK’ya geçeceğini bilmesine rağmen bu “ağır silah teslimatına” Ankara seyirci mi kalsın?
Kesinlikle hayır.
Silahların miktarı ve savunmamıza tehdidi/tehlikesi “marjinal (kıytırık)” kalsa bile NATO’daki ortağı ABD’nin -sonunda Türkiye’ye karşı kullanılma ihtimalini bile bile- göstermelik isimli PKK’ya verilmesi daha ciddi sorundur. Güven sarsıcıdır.
Açabileceği yaralar çok daha derin olur.
İşte buna “ne yazar” denilemez.