Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Yıllar önce 9. Cumhur-başkanı Süleyman Demirel ile konuşuyorduk.
Dönemin medyasını ve siyasetini sallayan “Yollar yürümekle aşınmaz” söyleminin gerisindeki düşünceyi anlatmıştı:
Amerika’da bulunduğum sıralarda oradaki demokrasinin tesiri altında kalmıştım.
Her konuda yürüyorlardı.
Hatta...
Başkanlık Sarayı’nın önünde bile ellerinde pankartlar, protesto için bir aşağı bir yukarı...
Devlet müdahale etmiyordu.
Demokratik ifade hürriyetiydi bu.
Engellemek devleti yönetenlerin akıllarından bile geçmiyordu.
Türkiye’ye döndüm.
DSİ (Devlet Su İşleri) Genel Müdürü oldum.
1960 Nisan ve Mayıs’ında bildiğin protesto yürüyüşleri, toplantıları başladı.
Ankara’da Kızılay Meydanı ve Atatürk Bulvarı, İstanbul’da Beyazıt Meydanı...
Atlı polislerle, bulvardaki, meydanlardaki gençleri dağıtmaya, toplantıları engellemeye çalışılması bana göre yanlıştı.
Bu müdahaleler olmasa, polis şiddet kullanmasa belki de olaylar böylesine büyümeyecekti.
Zaten kalabalıklar şiddete başvurmuyor, cam çerçeve indirmiyor, sadece bağırıyordu.
Polis müdahale etmese bağıracak, yürüyecek, evlere döneceklerdi.
Hatta...
Kafalarına koymuş olsalar bile cunta darbe için münasip ortam bulamayabilirdi.
Birkaç yıl sonra AP’nin tek başına iktidara gelmesi sonucu Başbakan olduğunda ABD’den ve 27 Mayıs öncesinden çıkardığım derslerle söylemiştim “Sokaklar yürümekle aşınmaz” lafını.
.....................
Demirel, göğüs cebinde avuç içi kadar bir Anayasa kitapçığı taşırdı.
Sorunlara o kitapçıktan ilgili maddeyi okuyarak çözüm arardı.
Toplantılara, protesto yürüyüşlerine demokratik hak penceresinden bakmanın yanı sıra gazetelerdeki sert eleştirilere de hoşgörülüydü.
Köşe yazılarıyla vuran Örsan Öymen, karikatürleri hakkında ağır kara mizah yapan Bedri Koraman, Demirel’in Güniz Sokaktaki evinde sık sık konuk olurlardı.
Turgut Özal da medyaya toleranslıydı.
Hakkında yayımlanan karikatürleri biriktirmiş, Başbakanlık Konutu’nda bunlarla bir “sergi” oluşturmuştu.
Konuta gelenlere bu karikatürleri gösterirdi gülerek.
.....................
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Adalet Yürüyüşü” tartışmalar gündeminin üst sıralarında.
Kılıçdaroğlu’nun şahsına ve bu yürüyüşe iktidardan gelen sert eleştiriler, bana Demirel’i ve Özal’ı hatırlattı.
“Adalet Yürüyüşü”ne iktidardan ve MHP’den gelen tepkiler sertleştikçe, yürüyüş daha da dikkat çekici oluyor.
“İlgi odağına” dönüşüyor.
Dahası...
Kemal Kılıdçaroğlu’nu kendi partisi içinde de daha güçlendiriyor, “CHP’de başkanlığa oynayanlar” bakın kenara çekildiler.
Kılıçdaroğlu’nun yüzlerce kilometre yolu yürüme kararlılığı, popülaritesini de yükseltmekte.
“Yaptığı suçtur” gibi yorumlara gelince... “Bu nasıl bir suçtur ki devletin polisi refakatinde ve korumasında işlenmekte.”
Kaş çatmak, işaret parmağını sallayarak sertleşmek yerine, “Anayasal haktır. Ana muhalefet liderinin şikâyetlerini, uyarılarını dikkate alıyoruz, inceliyoruz” diyebilmek de mümkün.