Burası İstanbul’un en gözde semtlerinden Galata, şu an yaklaşmakta olduğum bina tarihi Doğan Apartmanı. Çamur içinde, perişan durumdayım. Şu halimi Charles Dickens görse bir romanına da beni baş kahraman yapardı eminim!
Binadan içeri girerken önüme biri 1.80, öteki 1.00 metre boyunda iki tavşan kız atladı. Uzun olan tavşan, kısa boylu tavşanın annesiydi. İkisi de pembe-beyazlara bürün-müştü. Çocuk “Alice Harikalar Diyarı” ndan, annesi “Victoria’s Secret” podyumundan fırlamış gibiydi. Acaba bu, Viktoryen dönemi değil de Victoria ’s Secret partisi mi? Umurumda değil. Üzerimde siyah skinny-dar jean’im ve yıllar önce aldığım önü fırfırlı gömleğimle her iki temaya uyabilirim.
Partinin ve evin sahibi, eğlencenin garantisi: Hollanda Kraliyeti, İstanbul Başkonsolosluğu Basın ve Kültür Ataşesi Daniel Stork beni üzerinde Hollandalı bir 19. yüzyıl lord’unun yeleğiyle karşıladı. En Viktoryen-rock halimle içeri girdiğimde gördüklerim; fırfırlar, Viktoryen dönemi korseleri, ve yine aynı döneme ait alçak topuklu, bağcıklı botlar oldu. Bir de Virginia Woolf vardı içeride. Onun orada ne yaptığını anlayamadım. Benim bildiğim Virginia, Viktoryen dönemden hiç haz etmez. Zaten bütün gece yüzünü asıp oturdu. Saat 17.00 gibi eğlence hız kazandı. Partinin bu saatte yapılmasının nedeni, İstanbul’da yeni moda olmaya başlayan öğlen partileri değil, apartmanın “genel müdürü” nün katı Viktoryen disipliniydi! Bir de Daniel’in kapı komşusu “İstanbul bebek” vardı tabii.
İstanbul’un partileri
Aslında bu, İstanbul’a bir yıl önce gelen Daniel’in kostümlü parti serisinin beşincisi. Hollanda Kraliyeti Başkonsolosluğu’nun gözde adamı olan genç diplomat gece gündüz çalışıyor ama partilerinden de ödün vermiyor.
Ev partilerini, özellikle de kostümlü olanları çok samimi buluyor. Davetlilere elbiseleri nereden bulduklarını sorduğumda tek bir yanıt geliyor: Beyoğlu’ndaki ‘Garderobe’. Turuncu fırfırlı bir kız, pazarlık yaparak elbisenin günlük kirasını yüz yirmi liradan yetmiş liraya düşürdüğünü söylüyor. Ertesi gün, işin hijyen boyutunu merak edip mağazayı aradığımda kostümlerin her giyimden sonra temizleyiciye verildiğini, zaten temizleyici ücretinin de kiranın içinde olduğunu öğreniyorum. Ayrıca en popüler kostümlü parti temasının 70’ler olduğu bilgisini alıyorum.
Partinin tek eksiği!
Ağırlıklı olarak fotoğrafçılar ve yabancı gazetecilerden oluşan topluluğun tek eksiği, partilerin vazgeçilmezi “ birbiriyle kesişen insanlar konsepti” ydi! Bu dayanılmaz boşluk hissi beni kütüphaneye sevk etti. 2006’da faili meçhul bir cinayete kurban giden Rus gazeteci Anna Politkovskaya’nın günlüğünü Virginia Woolf’un yargılayan bakışlarına inat alıp çıktım. Elli üçüncü sayfadayım Da niel. Boşuna bekleme, kitap artık benim.
KURTAR BENİ HERMES!
Özge Ulusoy’un podyuma çıktığı Mango defilesinin provasında ben de vardım. Onu fotoğraftaki haliyle prova yürüyüşü yaparken dakikalarca izledim.