Türkiye’nin etki alanı

25 Nisan 2024

Daha önce sözünü ettiğimiz, George Friedman’ın 2009’da yayınlanan “The Next 100 Years: A Forecast for the 21st Century” (Türkçesi de aynı yıl yapılan: “Gelecek 100 Yıl: 21’inci Yüzyıl için Öngörüler”) isimli kitabındaki bir harita, bugünlerde bazı yayın organlarında ve sosyal medyada yeniden revaç buldu!

2050 yılında Türkiye’nin, bütün Kafkasları, Hazar Denizi’nin iki yakasındaki ülkeleri, Körfeziyle, Suriye’siyle, Irak’ıyla (İsrail hariç) bütün Ortadoğu’yu, Fas’tan bu tarafa Kuzey Afrika’yı ve Balkanlar’da bazı ülkeleri kapsayan bir etki alanına sahip olacağını gösteren haritanın, yeniden yayınlandığı yerlerde ne amaçla kullanıldığı üzerinde durmak gerekmiyor. Ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bayram ertesi artan uluslararası trafiği, özellikle 13 yıl sonraki ilk Irak ziyareti ve Hamas’ın Siyasi Büro Başkanı İsmail Haniye’nin Türkiye’ye gelmesi “etki alanı” kavramını yeniden ele almayı zorunlu kılıyor.

Rahmetli

Yazının Devamı

ABD için ‘istikrarsızlaştırmak’ önemli

22 Nisan 2024

Eğri oturalım doğru konuşalım, ABD bugün dünyanın en büyük, ordusu en güçlü, maliyesi en sağlam ülkesi. ABD için dünyanın tek hegemonu olma süreci, 2. Dünya Savaşı’nın sona erişiyle başladı. Ama Sovyetler Birliği’nin dağıldığı 1991, “ABD Barışı” (Pax Americana) denen düzen (veya düzensizliği) sağlamak için “grand strategy” (büyük strateji) uygulamasının başladığı tarih oldu.

Uzmanlarına göre bu sözde “barış” düzeni, 5 ayak üzerinde kuruludur:

1 - Kuzey ve Güney Amerika’da ordu vasıtasıyla tam bir egemenlik kurmak;

2 - Batı Yarıküre’de ABD’yi tehdit edebilecek bir güç merkezine izin vermemek;

3 - Kuzey Amerika’yı işgal etmek veya Güney Amerika’da üs kurmak üzere, bir gücün yaklaşmasına engel olmak;

4 - Dünyadaki tüm denizlerde ABD’den habersiz veya izinsiz bir donanma hareketine izin vermemek;

5 - Herhangi bir ülkenin Amerika’nın üstünlüğüne meydan okumasına engel olmak.

Bu strateji çerçe

Yazının Devamı

“İran Tiyatrosu” güldürmüyor

18 Nisan 2024

“Tiyatro” derken, ülkemizde yıllardır yaygın “Aslında İran ile İsrail kardeştir!” yanılgısına dayanan “13 Nisan’daki İran saldırısı göstermelik, danışıklı dövüştü” saçmalığını tekrar etmiş olmuyorum. Tiyatro, İran’ın “Zarar vereyim, misilleme yapayım” derken, Netanyahu’ya nefes aldırması, ABD’li Demokratların geleneksel İsrail nefretine doğru çark etmekte olan Biden’ın yeniden “hizaya girmesini” sağlaması ve İsrail’le normalleşme anlaşmalarını unutmaya ve unutturmaya çalışan sekiz Arap ülkesinden üçünün fiilen İsrail’in yardımına koşmasına yol açmasıdır. Bu maddelere başkalarını da eklemek mümkün. Ama bu üçü bile, İranlı mollaların siyaset ve askerlik bilmediklerini ortaya koymaya yeter.

Eski Şah Muhammed Rıza Pehlevi zamanında İsrail-İran ilişkileri bayağı düzelmişti; ama İran’daki sözde “İslam Devrimi” yönetiminden sonra, iki ülke arasında açık-gizli bir dostluk ilişkisi olduğuna dayanan yorumlar, komplo teoricilerine bile

Yazının Devamı

Dünyayı iki kere kana buladıkları yetmedi mi?

15 Nisan 2024

Almanya ve Fransa, Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarına sebep olan rekabetlerini, bu kez Ukrayna üzerinden yenilemek ve yeni bir yarışa kalkışmak üzere görünüyorlar. Dilerim, bu karamsar tahmin yanlış çıkar.

Ancak bu tahmini doğrulayan, bir taraftan tavşana kaç derken öte yandan tazıya koş diyen açıklamalar geliyor iki ülkeden. Bu yılın başında Ukrayna ile Fransa 3 milyar 230 milyon dolarlık, Almanya ise 1 milyar 220 milyon dolarlık “güvenlik garantisi” anlaşmaları imzaladılar. Gerçi Fransa’nın bu taahhüdünü yerine getirecek parası, Almanya’nın da gönlü yok ama yine de “dolduruş” dolduruştur; ve bu tür silah doldurma hikayelerinin nasıl kötü sonuçları olduğu bilinir.

Dahası, iki ülke bununla da kalmadı, Fransa Başkanı Macron ile Almanya Başbakanı Scholz arasında geçen ay Avrupa liderler zirvesinde, herkesin ve tabii medyanın önünde, Ukrayna’ya asker gönderme konusunda çıkan “atışma” sadece en kötü zamanda (o sırada Ukrayna yeni bir savunma hamlesine kalkışıyordu)

Yazının Devamı

Neden çalışmak, ama çok çalışmak zorundayız?

11 Nisan 2024

Dünya tarihini döngüsel ele alan yaklaşıma mensup ve ABD ile ona bağımlı ülkelerin (İngiltere, Kanada, NAFTA ve AB’nin batıdaki üyeleri) sanayi ve ticareti bırakıp küresel bir faizcilikle uğraşmaya başladıkları için dünyadaki hegemon konumlarını kaybedeceklerini, onların yerini başka oyuncuların alacağını yazan bir kitabı irdeliyorduk. Peter Zeihan’ın Accidental Superpower kitabında Türkiye de yeni küresel oyuncu adayları arasında sayılıyor.

1950-2000 arasında ülkenin zengin bölgelerinden, Anadolu’ya sermaye akımının başlaması ile Türkiye’nin 90 yıllık uykusundan uyandığı görüşünü aktardığımız Zeihan, bunu Sovyetlerin çöküşü ile izah ediyor:

“Sovyet güçlerinin bir anda yok olmasıyla, Türkiye’nin doğu, kuzey ve kuzeybatı ufukları bir anda açıldı. Ancak ülke buna hazırlıksızdı; tıpkı şimdi serbest ticaret döneminin sona ermesine hazırlıksız olduğu gibi...”

Türkiye’nin dünyanın en değişken bölgelerinden biriyle kuşatıldığını belirten yazar, bölgeyi madde madde değerlendiriyor:

-

Yazının Devamı

‘Türkiye: Kadim Bir Güç Uyanıyor’

8 Nisan 2024

Hafta içinde yazdığım, yerel ve genel seçimlerden söz ettiğim yazı, hem çok yorum alan bir yazı oldu hem de çok kişi yazıda kaynak olarak yararlandığım Peter Zeihan’ın kitabını bulamadığından yakındı. Bulamayız, çünkü kitabın “Accidental Superpower: The Next Generation of American Preeminence and the Coming Global Disorder” olan adını ben çevirdim. ABD’de 2014’te yayınlanmış olan ve 12. baskısı yapılan bu eser henüz Türkçe’ye çevrilmemiş. (Veya çevrilmiş ama ben bulamadım.)

Gelen soruların çoğunda, kitabın Türkiye analizi hakkında daha geniş bilgi isteniyordu. Bugün bu görevi yerine getirebiliriz. 

Dünya tarihini döngüsel (periyodik, devirler halinde) ele alan yaklaşım yaygındır. Örneğin İtalyan Marksist ekolünden Giovanni Arrighi, “Uzun Yirminci Yüzyıl” isimli kitabında (bu kitabın Türkçesi var!) Roma’dan bu yana imparatorlukların ve büyük devletlerin doğuşu, çöküşü ve yerlerini başka siyasal yapıların alışını hikaye eder. Zeihan da bu

Yazının Devamı

Şimdi zaman kolları sıvama zamanı

4 Nisan 2024

Yerel seçimlerin sonuçları, nasıl yorumlanırsa yorumlansın genel seçimlerin bir ihtiyaç haline geldiği anlamına gelmez, hele dünya bu haldeyken…

“Dünyanın hali neymiş?” diyorsanız, bir alıntı yapmama izin verin. Kaynak, Peter Zeihan’ın “Tesadüfi Süper Güç: Amerika’nın Yeni Üstünlüğü ve Yaklaşan Küresel Felaket” isimli kitabı:

“Uluslararası ekonomi geriliyor ve daralıyor. Gelişmiş dünyanın sermaye fazlasının kaybı ve gelişmiş dünyanın tüketim demografisi, dünya çapında ister devlet ister özel olsun her ekonomik varlık üzerinde sert kararlar almaya zorlayacak.”

Kendisine “ekonomik analizci” diyen herkesin yorumuna elimde tuzlukla koşmuyorum. Ne var ki Peter Zeihan’ın, dünyanın önümüzdeki birkaç yıl içinde içine düşeceğini tahmin ettiği “ekonomik bunalım” ile onun getireceği siyasal anlaşmazlıklar ve hatta askeri çatışmalarla ilgili öngörüleri, daha şimdiden her gün haberlerde doğrulanmaya başladı.

Yazının Devamı

Amerika eteğindeki taşı dökerken

28 Mart 2024

“Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 9 Mayıs’ta ABD başkanı Joe Biden’ın resmi davetlisi olarak Washington’a gidiyor. Erdoğan Biden’la Beyaz Saray’da görüşecek.” 

Bu satırları okuyunca ilk aklıma gelen, “Hah, şöyle!” oldu. Stalin’in saldırgan döneminde, (biraz düzmece bir manevra ile) Türkiye’yi NATO’ya katan, Avrupalıların Osmanlı’nın intikamını almak için kolları savdığı sırada, ciddi ekonomik-teknolojik desteğini gördüğümüz ülke hakkında daha başka bir şey de söylememek gerekir. ABD’nin, 25 Şubat 2003’ten beri bize karşı, bir müttefike asla yakışmayan tutum içinde olduğunu defalarca ifade ettim. Bu tarihte, TBMM, büyük bir basiret ve ferasetle, “1 Mart Tezkeresi” diye bilinen ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yabancı ülkelere gönderilmesi, yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulunması için hükümete yetki verilmesine ilişkin başbakanlık talebini reddetmiş ve Mersin önünde bekleyen ABD askerleri karaya çıkamamış, bu

Yazının Devamı