Hakkı Öcal

Hakkı Öcal

hakki.ocal@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Başkan Donald Trump’ın PKK’nın Suriye türevleriyle iş birliğine son vereceği açıklaması üzerine yazılanların hemen hepsinde iyimserlik, ama ondan önce ihtiyat seziliyordu. Nitekim Trump’ın sözlerinin mürekkebi kurumadan, onu başkan olarak hiçe sayan derin Amerika (benim tercih ettiğim terimle, NeoCon’lar) çirkin kafasını kaldırdı ve bu açıklamayı reddetti.
Bu ilk kez olmuyor. Trump, ülkemizde çok beğenilmeyen bir açıklama yapmış ve İsrail’deki ABD elçiliğinin Kudüs’e taşınacağını söylemişti. Bu açıklamanın İsrail’de oluşturduğu bayram havası henüz sona ermeden, ABD Dışişleri Bakanlığı bir açıklama yaparak böyle bir şeyin asla söz konusu olmadığını, bakanlığın böyle bir hazırlığının bulunmadığını bildirdi. Aynen Savunma Bakanlığı’nın YPG ile ittifak ilişkisinin devam edeceğini açıklaması gibi. Yani bir hafta içinde ABD hükümetinin Savunma ve Dışişleri gibi iki önemli bakanlığı, ABD Başkanı’na, “Yanılıyor... Gerçek öyle değil. O bilmiyor; biz biliyoruz. Başkan yalan söylüyor... İşin doğrusu şudur...” dedi.
Hafta başında, gördüğümüzü sandığımız şeyin gerçekten görmeye çalıştığımız şey olup olmadığını bilmek gerektiğini, “Amerika” derken “Hangi Amerika?” sorusunu sormanın zorunluğunu belirtmiştim. Artık bir gerçek ki “Başkan Trump” dediğimiz zaman “Amerika” demiş olmuyoruz. Trump’ın Amerikan hükümetini, bakanlıklarını, hatta ABD Silahlı Kuvvetleri’ni bile temsil etmediği bir gerçek olarak karşımızda duruyor.
Bu tespitten sonra, bu duruma yol açan gelişmeleri de gözden geçirmek şart. Bir ülkenin başkanı, başbakanı, bakanı, bu kişilerin sözcüleri, yüksek düzeydeki askeri komutanları, yalan yanlış bilgilerle açıklama yapmazlar. Hele ABD gibi, üniter devlet yapısına sahip olmayan ülkelerin liderleri, bütünün parçaları adına konuştukları için daha dikkatle, kelimelerini seçerek, aktardıkları bilgilerin hemen her öğeden “temiz” notu almış olması şarttır. Bir tarihte ABD Başkan Yardımcısı Al Gore’un Kahire’de Dünya Nüfus Konferansı’nda yapacağı konuşmanın, yanlışlıkla açıklanan birçok bakanlık ve birimden alınmış “Yapılmasında sakınca yoktur” notunu görmüştüm. Afet İşleri Dairesi bile fikir belirtmişti.
ABD’de çekirdek Demokrat ve Cumhuriyetçi kadrolarla, bürokratik oligarşinin Trump’a olan nefretinin ne kadar derin kökleri olduğunu bilmesem, “Amerikalılar yine Türkiye’yi oyalamak için ağızlarının iki tarafından konuşuyor; Türkiye’yi kandırmak, şu ya da bu tutumundan vazgeçirmek için (tabirimi hoş görün) ağzına bir parmak bal çalıyorlar” derdim.
Oysa artık durum öyle değil. Stephen Kinzer’in Boston Globe gazetesinde üç ay önce yazdığı gibi, ABD’de yavaş çekim bir hükümet darbesi oluyor. NeoConlar, Demokratlar, Cumhuriyetçiler, derin devlet, geleneksel bürokrasi, üniversite, yani bir ülkede “seçkin sınıf” sıfatını verebileceğiniz herkes bu darbede yer alıyor. Ama çok belli ki ABD Silahlı Kuvvetleri de bunun içinde.
Olan Trump’a değil, başkanı rezil olan ABD’nin saygınlığına oluyor.