Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Başbakan, küresel krizin başında Türkiye’ye teğet geçtiğini belirtmiş, sonrasında kredi notları artınca da kendisinin haklı çıktığını savunmuştu. Rakamlar Başbakan’ı yalanlıyor. Ama acaba Başbakan Erdoğan’ın böyle bir garip fikri savunmasının mantığı olabilir mi? Çünkü lafla peynir gemisi yürümez diye bir atasözü var...
İnanmayacaksınız ama olabilir. Sadece bu Türkiye için nafile. Geçen hafta Atlantik İktisatçıları Konferansı’nda bir sunum yapmak üzere Prag’daydık. Konumuz tüketici güveninin, özellikle beklentilerin bireylerin harcama eğilimlerine nasıl bir etkide bulunduğuydu. Eğer beklentiler etkili olursa, resesyonlardan çıkmak için en etkili yöntem de ortaya çıkacaktı. Yani iyimserlik pompalayarak kriz aşılabilirdi!
Tüketici güvenine bağlı olarak bir başka kavram ya da parametre ise tüketim eğilimi.. Tüketicilere soruluyor; dayanıklı tüketim malları almak için uygun bir zaman mı, diye. Haliyle insanların dayanıklı mal tüketebilmesi için belli bir gelirinin olması gerek. Eğer belli bir gelir düzeyi yakalanmışsa, tüketim için zamanın uygunluğunun ifade edilmesi tüketimi de olumlu etkileyebilir.

Haberin Devamı

Beklentiler kim için önemli?
Tüketici Güveni Endeksi’nde bir de beklentiler parçası var. Bu hem kişinin kendisine ait bir bilgi, hem de tüm ekonomiye ait bir ifade. Beklentiler olumlu yönde ise, elbette harcamalar da artıyor. Tabii gelir varsa. Yahut da harcanmayan gelir varsa. Çünkü kimse geliri artmamışsa yahut da harcanmayan geliri yoksa beklenti olumlu yönde gelişti diye daha fazla tüketmez.
Araştırmamızda gelişmiş ülkeler olarak ABD, İngiltere, Fransa ve Almanya, gelişmekte ülkeler olarak da Türkiye, Polonya, Çek Cumhuriyeti ve Macaristan vardı. Elbette seçilen gelişmekte olan ülkeler tam olarak düşük gelirli ülkeleri özelliğinde değil.

Mantıklı ama geçersiz
Sonuçlar şöyle; gelişmekte olan ülkelerde tüketim eğiliminin tüketim üzerinde etkisi tam olarak görülüyor. Fakat beklentilerin hemen hemen hiçbir etkisi yok. Faiz değişkeni de öyle; pek anlamlı bir etki yaratmadığı anlaşılıyor. Yani para politikası bu ülkelerde krizden çıkışta bir etki yaratmıyor. Kısacası, Başbakan’ın çıkıp da kriz teğet geçti diye bağırmasının hiçbir anlamı yok. Bekleyecek! Ya da vergi indirimi yapacak. Gelir ve tasarrufun sınırlı olduğu ülkelerde beklentilere bağlı olarak tüketimi artırmak mümkün olmadığı gibi, faiz yoluyla yani tüketici kredileriyle tüketimi artırmak da pek olası gözükmüyor.
Gelişmiş ülkelerde ise beklentilerin de, para politikasının da tüketim üzerinde son derece etkili olduğu anlaşılıyor. Demek ki, gelişmiş ülkelerde faizleri düşürüp iyimserlik pompalanması ekonomiyi canlandırmada etkili olabiliyor. Ama ülkemizde değil. Özetle, kriz teğet geçti söyleminin bir mantığı var, ama geçerliliği yok.