Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Cuma günü meslektaşım Güngör Uras yazdı ama ben de kendimi tutamayacağım. Malum bu hafta Başbakan’ın açıklamasıyla bedelli askerlik yine gündeme geldi. Anlaşılan Hükümet Ordu üzerinde baskı kurarak bunu geçirmeye çalışacak.
Oysa daha kısa süre önce Genelkurmay Başkanı bunu kesin bir dille reddetmiş ve gerekçelerini ortaya koymuştu; terörle mücadele ederken bedelli askerlik yanlış olur. Yani mücadeleden kaçmak isteyen bastırır parayı, sadece yoksullar vatanı savunur. Şimdi Ordu geri adım atarsa tükürdüğünü yalamış olacak ve bir hükümet darbesi de daha Ordu’ya inecek.
Bu noktaya çok açık bir siyasal kampanya ile gelindi. İki yıldır e-posta adresime sürekli mektup yağıyordu. Anlaşılan hükümete ulaşılmış ve bir seçim öncesi hükümet bunun siyasal rant sağlayacağına ikna edilmiş.
Öteden beri askerlikle ilgili üç yargım oluşmuştur. Birincisi, Türkiye’de herkesin eşit koşullarda askerlik yapması vatandaşlık duygusunun gelişmesinde büyük katkı sağlar. Askerdeyken herkesin aynı rütbede olup, bulaşık yıkaması yahut nöbet tutması çok önemlidir. Sadece mezarda değil yahut sadece siyasal haklarımızda değil, ulusal yükümlülüklerimizde de eşit olduğumuzu algılamalıyız. İşte bunun belki de tek mekânı kışladır. Gece sınırda fabrikatörün oğlu ayakkabı boyacılığı yapan gençle beraber nöbet tutar.
Kaldı ki asteğmen, er ayrımı bile beni rahatsız etmiştir. Keza yurtdışında çalışanların da gelip 1 ayda askerlik yapması bana hep tuhaf gelmiştir. Keşke herkes 6 ay er olsa ve askerliği öylece bitirse. Zaman kaybetmeden ama eşitçe!
Bedelli askerlik aslında Anayasa’da yer alan sosyal adalet ilkesiyle uyuşmayan bir uygulamadır. Parası olanın ulusal yükümlülükten kaçması nasıl düşünülebilir? En son 1999 yılında uygulanan bu yasa aslında ekonomik olduğu gerekçesiyle destek buluyor. Ne ayıp! Yani devletin bütçesi denkleşmediği için askerlik ihaleye mi çıkacak? Ne zaman bu yolla devletin açığı kapanmış? Açıkça belirtelim ki, bu anlayış Özal zamanında ülkede yaygınlaşmaya başlayan küçük kurnazlıklardır. Sonunda da sistemi çürütmüştür.
İkincisi, askerlik Türkiye’de hem bir eğitimdir, hem de sosyal bir olgudur. Parayla bunun atlatılması bu eğitimin alınmaması yahut yaşanmaması anlamına gelir. Van’ın Gevaş ilçesinin köyünden gelen birinin askerde hatıraları oluşur. Yaşlandığı zaman andığı arkadaşları ve hatıraları olur.
Nihayet Türkiye’de Ordu öteden beri tımarlı sisteminin ve kapıkulu olan acemi ocağının kalıntılarını taşır. Fakat aslında Cumhuriyetle birlikte her yurttaş askerlik yapar hale gelmiştir. Yani bu tarihi olmaktan çok Cumhuriyetin bir özelliğidir. Bunun daha öteye tek adımı vardır. Süreyi kısaltmak ve kadınların da askerlik yapması...
Özetle, askerlik bir başka yükümlülüktür, vergi başka. Para ödenerek askerlik yapılmış olunmaz. Ordu görüşünde direnmelidir.