Mehmet Çelik

Mehmet Çelik

bizans@gmail.com

Tüm Yazıları

İyi dergileri çok severim. Bir yazı veya sadece bir fotoğraf için dergi de alırım. Ancak bir dergide en önemli şey nedir derseniz; bilgi ve samimiyet derim. Garip de bir hissiyat sahibiyim, bir derginin iyi mi kötü mü olduğunu çabuk anlıyorum. Belki de kırk yıldan fazla dergi okuyunca insana bir çeşit yetenek bahşediliyordur bilmiyorum. Bu nedenle piyasadaki bazı dergileri hiç beğenmiyorum, bende bir heyecan uyandırmıyorlar. Heyecan uyandıran dergileri bulmak da kolay değil, artık kapak kısmına içindekileri yazmıyorlar maalesef.

Haberin Devamı

Bir dergiyi takip etmek özel bir bağlılık ve güven ilişkisi gerektirir. Sevilen bir dergi artık yayın hayatına devam etmese bile okurun sevgisi asla tükenmez. Mesela geçenlerde yıllar sonra Manifold’da yeniden yayınlanan bir söyleşide “Tasarım sadece bir daktilodur” (Esen Karol, “Arredamento” 1994) diyen Tibor Kalman’ın bir süre yönettiği ve ne yazık ki 2014’ten beri çıkmayan “Colors” dergisi veya 2006’da 50. sayısıyla okurlarına veda eden “Geniş Açı” fotoğraf dergisi gibi. Bu dergilerin en sevdiğim sayılarını bazen raftan indirir yeniden okurum. İyi bir dergi üretmeye devam eder, okurunu daima besler ve güç verir. Üstelik dergi ve okur arasında o çelik bağlantı ve paslanmayan sevgi zamanla azalmaz, aksine çoğalır.

90 yaşında bir dergi...

Dergicilik tarihinin en iyisi

Elbette bir derginin bütün sayıların birbirine benzediğini söyleyemeyiz. Çünkü dergiler yöneticisine benzer biraz. Biri gelir dergiyi rayından çıkarır. Bir başkası gelir dergiye kalbini koyar ve her şey değişir. İşte ilk sayısı Ekim 1933’te çıkan “Esquire” dergisinin ülkemizde çıkan ve kapağında ünlü oyuncu Salih Bademci’nin fotoğrafı olan son sayısını okurken böyle şeyler aklıma geldi. (Bu arada “Esquire Türkiye” dergisi de 30. yaşını kutluyor.)

Dergicilik tarihinin “en iyi 51 dergi” sıralamasında Tibor Kalman’ın “Colors” dergisi 10. sırada. Listeyi (Good/media) editörler, tasarımcılar ve dergi meraklıları oluşturmuş. İlk sırada ise “Esquire” var. Şaşırmadım. “Esquire” öyle bir dergi ki zamanında dergiden ayrılanların kurduğu yayınlar da çok ünlü olmuş, bunlar arasında en eskisi 65 yaşında ve halen yayımlanıyor! “Esquire” büyük yazarlara da kucak açmış bir dergi. Ernest Hemingway, William Faulkner, John Steinbeck ve Truman Capote derginin yazarları arasındaydı. Günümüzde de durum aynı, Stephen King gibi yazarların öyküleri veya romanlarından bölümler düzenli olarak yayımlanıyor.

Haberin Devamı

“Hayattan ne öğrendim”

Herkes sevmez ama ben dergilerin ilanlarına bakmayı severim. Cartier, Hublot ve Breitling gibi saat markalarının ilanlarını çok beğendim. Dergiye güç veren şey ilanlardır, yoksa sadece okur sevgisiyle ayakta kalamazlar. “Esquire” dergisinde yukarıda saydığım markaların yanında editör yazısının hemen yanında yer alan Rolex ilanını da sevdim. Eskiden yabancı markaların ilanları İngilizceydi ve sinir olurdum. Bu durum zamanla değişti.

Özge Dinç imzalı editör yazısı “Kadınlara izin yok” gibi kışkırtıcı bir başlık taşıyor. Yazan da bir kadın
olunca ilgiyle okunuyor. Derginin kadınlara bakışının zamanla değiştiği görülüyor.

Haberin Devamı

Editör yazısı okuru dergiye sevgiyle bağlayan unsurlar taşıyor. Derginin kendisi de öyle, “Sıradanlığı neşesi” ilk dikkatimi çeken yazı oldu. Sonra şarkıcı Teoman’ın hayattan ne öğrendiğini anlattığı
yazı da şahaneydi. Bilindiği gibi “Hayattan ne
öğrendim” derginin en ikonik bölümü.

Ömür Akkor ve Hititler

En beğendiğim söyleşi şef Ömür Akkor ile yapılan oldu. Ömür Akkor’un Alacahöyük kazılarında
10 yıl süren bir araştırması olmuş. Son iki yıldır Göbeklitepe kazı ekibinde görev yapıyormuş. Akkor’un çok ilginç tespitleri var, mesela Hititler üzüm şeklinde ekmek yapıyorlarmış. Günümüzdeki Çorum mutfağında da üzüm şeklinde bir kurabiye var! Akkor, ekmek ve sofra adetlerinde kadim Anadolu kültürlerinin yaşamaya devam ettiğini söylüyor.

Tablo restoratörü Konstantin Volkan Şen ile yapılan söyleşi de ufuk açıcı. Ünlü oyun firması Bethesda yöneticisi Todd Howard’a ayrılan sayfaları da büyük bir ilgiyle okudum. Daha birçok yazı var, arşivlik ve konuşulan bir sayı olmuş. Konuşulduğunu da şuradan çıkarıyorum, geçen hafta bir günlüğüne Bursa’ya gittim ve ülkemizin önde gelen iş insanlarıyla bir masada bir yemek yedim. Önümüzdeki hafta detaylarını anlatacağım ama sofrada derginin yaptığı bir işin övüldüğüne şahit oldum. Sohbet konularından biri Ömür Akkor söyleşisi ve çekilen tanıtım videosuydu.

Şu ana kadar anlattığım konular derginin sadece küçük bir kısmı. Sözümü editörün yazısından (ç)aldığım bir cümleyle bitirmek isterim: “90. yaşın kutlu olsun ihtiyar delikanlı!”