Mehmet Soysal

Mehmet Soysal

mehmet.soysal@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Kapitalist olun, sosyalist olun, yalnız yalancı olmayın!’ diyen bir düşünürün sözüne Cemil Meriç bir cümle ilave etmiş:

“Biz sadece yalancıyız!”

***

Kitap, gazete, dergi okumayı her geçen bırakıyoruz...

Nereden anlıyoruz? Üç beş dostla bir araya geldiğimizde fark ediyoruz ki sohbetin içinde şiir, roman, hikâye, makale, analiz ve strateji yok.

Sloganlardan ibaret siyasi analizler, kim ne demiş, fıkralar, vs...

Bir bakıyorsunuz, biraz sonra sohbet geyik muhabbetine dönüşüvermiş.

***

Sadece seyrediyoruz ve bir de sürekli geziyoruz...

Haberin Devamı

Film, dizi, maç seyretmekten yorulmayan kalabalıklar; artık her olayın seyircisi durumundayız...

Kavgaların ve savaşların dahi seyircisi olabilmeyi başarmışız...

Öğrenme ve öğretmenin çok uzaklarında bir yerlerde geziniyoruz...

Bilmeden fikir sahibi olabiliyoruz...

Ve savunucuları arasında kendimize yer bulmaya çalışıyoruz...

Kendine dahi yalan söylemeyi başarabilmişlerin arasında; günler, aylar ve yıllar günlük siyasetin telaşında tüketiliyor...

***

Bir imam dahi halkın bu durumuna itiraz ediyor ve hutbede diyor ki:

“Namazı kılıp çıkıyoruz, caminin avlusunda başlıyor siyaset... Bana soruyorlar, hocam filan falan siyasiler böyle demiş... Siz ne diyorsunuz? Yani her gün bir hadis-i şerif öğrenseniz bir yılda 365 hadis-i şerif eder... Üç duayla namaz kılıyorsunuz ama bütün siyasilerin sözlerini ezberleyebiliyorsunuz...”

Evet, acı ama gerçek...

Ve bu gerçeği her gün birilerinin haykırması lazım...

***

Sabahtan akşama kadar hemen herkes ayrıcalıklı bir hayatın simgelerini elde etmenin peşinde koşturuyor...

Daha iyi yaşamak denilince akıllara sadece lüks geliyor...

Cemil Meriç kabahatin büyük kısmının öğretenlere ait olduğunu ısrarla vurgulayarak diyor ki:

“Bu ülkenin tapu senetleri kanla yazıldı. Kuruluş çağının Osmanoğulları at sırtında yaşadılar. Sonra saray bir uçurum oldu. Ülkenin bütün kaynaklarını yutan bir uçurum. İmparatorluklar bir hamlede çökmez. Parça parça, duvar duvar, taş taş yıkılır...

Yıkılışların öyküsü de böyle başlıyor işte...

Kendilerince inşa edilen fildişi kulelerinin gölgesinde kendine yalandan masallar anlatarak günlük telaşlarla gün tüketenler, ötelerin ötesine hazırlanmayı unutuyor...