Mehmet Soysal

Mehmet Soysal

mehmet.soysal@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Amerika, Rusya ve Avrupa ülkeleri dünyayı yönetme kavgasını sürdürüyor.

Kendilerini yönetmekten acze düşen bu ülkelerin halkları ise sefalet yaşıyor çoğu zaman.

Soğuk savaşın bitmesiyle kapılarını dünyaya açan Rusya’nın halini ve sefaletini gördük.

Amerika, yıllarca izlettirdiği film ve dizilerle bizlere ve dünyaya sevimli yüzünü göstermişti...

Ve gerçek yüzüyle de Irak’taki savaşlarda tanıştık...

Anladık ki özgürlükler ülkesi iddia ettikleri kadar da değilmiş...

Kendi istedikleri kadar demokrasi ve özgürlük varmış...

Haberin Devamı

***

“Petrolün dünyadaki temel politikaları belirler hale gelmesi ve günlük yaşamımızı kökünden değiştirmesidir” diyen Daniel Yergin, petrolün etrafında kümelenen güç ve zenginlik savaşını kronolojik olarak yıllar önce kaleme almıştı...

Yergin, ekonomi ve teknolojinin hem iş adamları ve hem de politikacıların strateji ve entrikalarını nasıl etkilediğini de anlatmıştı.

Bu hikâyenin oyuncuları arasında kimler yoktu ki?

Petrol dünyasına yön veren D. Rockefeller, Henri Deterding, Gülbenkyan, J. Paul Getty, Armand Hammer aileleri ve daha pek çok isimden söz etmişti...

Okuyunca insanın dünyayı kimlerin yönettiğini daha iyi anlıyor...

***

Paul Kennedy’nin ise “Büyük Güçlerin Yükseliş ve Çöküşleri” eserini yıllar önce okuduğumuzda dünyayı yönetenlerin başka yüzlerini tanımıştık...

“Küresel iş birliği hikâyesi, insanlığın en kötü sorunlarına çare bulmak için bizi ortak bir amaç bulmaya teşvik eden hayalperestlerin masalıdır” diyen Kennedy, uluslararası kuruluşların aynı zamanda kendi çıkarlarını artıracak güçlerin de araçları olduğunu belirtiyordu...

***

Mark Mazower ise “Dünyayı Yönetmek” adlı eserinde kaçınılmaz gerginliğin, fikirler ile iktidar arasındaki dengesiz ve çoğu zaman sürprizlerle dolu, iki yüz yıllık destansı hikâyesini anlatmıştı.

Mazower 19. yüzyıldaki Napolyon İmparatorluğu’nun enkazından, 20. yüzyılda Milletler Cemiyeti, Birleşmiş Milletler’in doğumuna ve milenyumla birlikte küresel finansın egemenliğine kadar Batı hâkimiyetinin azaldığı ve yeni küresel güç dengelerinin ortaya çıkmaya başladığı bugünün uluslararası yaşam çağını tarif etmişti...

Haberin Devamı

***

Kısacası, dünyayı yönetmek amansız bir hastalığa dönüşmüş.

Kendini yönetmek, başkalarını yönetmek, etrafını yönetmek, maiyetindekileri yönetmek...

Yönetmek ha, yönetmek...

Her şeyi yönetme sevdası çılgınlığı yaşanıyor...

İnsan ruhunu teslim ettikten sonra bedenini en son terk eden emir duygusudur...

Her tarafa emirler yağdırmasına devam edermiş ama bakarmış ki beden kendisini dinlemiyor, anlarmış ki ruh gitmiş...

Ruha tüm emirlerini yağdıran bu emirlik duygusudur...

Bu isteklerinin tek kontrol merkezi ise ruhu ve aklıdır...

Akıldan yoksunlaşan bu duygu, ruhun ve aklın gitmesiyle anlamsızlaşıyor...

İnsanın içindeki sonu gelmeyen ve bitip tükenmeyen arzuların yani isteklerin kutusu da nefsidir.

Dünyayı yönetmek isteyen küresel güçlerin durumu da gittikçe buna benziyor.

İnsan ve ülke huzuru için ranttan ve hayalperest masallardan uzak kalmak şartıyla, ortak akıl yönetimine geçildiğinde her şey daha güzel olacak ama bunun için de güçlü lider profilleri lazım...

Haberin Devamı

Yoksa ekonomi ve güç savaşları yerini silahlara bırakacak gibi...