Mehmet Soysal

Mehmet Soysal

mehmet.soysal@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Şehirlerimiz yorgun...

Ve şarkıdaki gibi insanların yorgunu...

Yığınla kalabalıklaşan şehirlerde herkes sürekli seyahat halinde...

Nereye gidiyor, nereden geliyorlar belli değil.

Ve herkes bir şeyler satmanın ya da almanın telaşında.

Akşam olduğunda ise, karıncalar misali, kibrit kutularına benzeyen evlerine çekiliyorlar...

Her gün aynı koşuşturmacanın içinde olan kalabalıklar, her gün aynı filmde aynı rolü bıkıp usanmadan oynadıklarının farkında bile değiller.

***

Yıllar geçip gitmiş işte...

Şehrin neresini dolaşırsak dolaşalım, ya birilerini unuttuğumuzu hatırlıyoruz ya da acı veren birilerini hatırlayıp yeniden unutmaya çalışıyoruz.

Haberin Devamı

Her köşesinde, her sokağında ve caddesinde bize ait yaşadığımız bir şeyler var...

Yıllar bizden o kadar çok şeyi alıp götürmüş ki...

Çocuklarımıza dedelerimiz gibi yaşadıklarımızı ve kaybettiklerimizi anlatacak vakti dahi bulamadık...

Ve acılarımıza ağlayacağımız...

***

Ölen tanıdıklarımız düşüyor gece yarılarında gözlerimize.

Düşüyorlar yüreğimizden, gözlerimizden usulca...

Ve sözler kalırken aklımızın kuytu derinliklerinde...

Dokunulmuş hayatların koynunda sabahların yağmurları yıkıyor şehirlerin pis sokaklarını.

Herkes tenha bir köşede bir şeyleri kolluyor ya da koruyor veya saklıyor gibi.

Ağaçların rengi solmuş bir kere.

Ve kayboluşların hikâyelerinde şehirler insanların yorgunu gibi...

***

Harvard Üniversitesi’nden iktisatçı Edward Glaeser’e göre kentler, insanlığın daha iyi yaşam arayışının vardığı en ileri aşamayı temsil eder...

Lakin her geçen gün kentlerde insanlar daha kötü bir yaşamın kıyılarına doğru sürükleniyor...

Yukarıda özetlemeye çalıştığımız rutin telaşı yaşıyorlar...

Düşünmekten, okumaktan acze düşen öfkeli bir kalabalık arasında birileri adam gibi yaşamaya çalışıyor...

Dayanabildiği kadar...