Mehmet Soysal

Mehmet Soysal

mehmet.soysal@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Salı ve cuma günkü yazılarımızda Prof. Mim Kemal Öke’nin dekanı olduğu üniversitede hayata karşı daha dayanıklı olabilmeleri için öğrencilerine kendi hayatından örnekler verdiği ders notlarına değindik.

Bu yazıları okumayanların, onları okuduktan sonra bu yazıyı da okumalarını tavsiye ediyoruz.

Prof. Mim Kemal Öke’nin ders notlarını okudukça aklımıza 15 yıl önce dünyada fırtınalar estiren Hint asıllı Kanadalı yazar Robin S. Sharma’nın “Ferrari’sini Satan Bilge” adlı roman serisindeki Julian Mantle’nın yaşadıkları geldi...

*

Romanın konusunu şöyle özetleyebiliriz...

50’li yaşlarında ve ülkenin ünlü avukatlarından Julian mesleğinde çok başarılı ve hayatta sahip olunabilecek her şeye de sahiptir.

Kariyer, şöhret, para, özel bir jet, ada ve kırmızı bir Ferrari.

Julian sürekli çalışmakta ama sağlığına hiç dikkat etmemektedir.

Yoğun iş temposu nedeniyle bir duruşma sırasında kalp krizi geçirir.
İşte bu hastalık Julian’ın tüm hayatını değiştirir.

Hastanede gördüğü tedavinin tamamlanmasından sonra ortadan kaybolur.

Sahip olduğu her şeyi hatta çok sevdiği Ferrari’sini bile satarak Hindistan
seyahatine çıkar.

*

Prof. Mim Kemal Öke öğrencilerine diyor ki:

“O dönem benim için çok zor; Ermeni olayları üzerine çalışıyorum, yaşananların bir soykırım olmadığını belgelerle anlatmaya çabalıyorum. Tabii bu durum bazı mercilerin hoşuna gitmiyor; böyle yazıp çizdiğim için de tehditler alıyorum, suikastlarla karşı karşıya kalıyorum. Evim basıldı, çocuğumu kaçırmaya çalıştılar falan… Yapayalnız, tek başına bir adamım. O günün parasıyla 12.000 TL’ye ihtiyacımız var.”

Ve Prof. Mim Kemal Öke belki de kimsenin bilmediği ve bilinse de kimsenin umursamadığı bir gerçeği açıklıyor ve diyor ki:

“Kütüphanemi satışa çıkarmaya karar verdim, Neval karşı çıktı. Bir de üstüne üstlük, uğraştığımız konulardan dolayı yurt dışına çıkma yasağıyla beraber, tazminat cezası da gelmedi mi? Bu çaresizliklerle bir gün üniversitedeki odamda oturmuş, ne yapacağımı kara kara düşünüyorum. İçeriye bir adam girdi: ‘Burada 20.000 TL’lik çek var. Çocuğunun ameliyatını yaptır, geriye kalanla gez, dolaş. Bunun karşılığında senden sadece bir şey istiyorum: Yazdıklarını yalanlaya-caksın, soykırım yapılmıştı, diye yazı yazacaksın’ dedi. Durumumu düşünün: Bir yanda çocuğumuz, bir yanda alçakça bir iftira! Tabii ki bir saniye bile düşünmedim, asla böyle bir şey yapmayacağımı söyledim.”

*

Ve Prof. Mim Kemal Öke aldığı tehdide rağmen ülkesini ve milletini satmıyor ve diyor ki:

“Bunun üzerine ‘Biliyor musun bu çekteki 4.000 TL’yi birine versem seni hemen hallederler’ dedi. O günü hiç unutamam: Yağmurlu bir gün ve Bebek’e doğru yürüyorum. Yağmur gözyaşlarıma karışıyor. ‘Medet ya Rab! Senden başka kimsem yok. Bir tek sen varsın’ dedim. Sonra bütün zorluklar nasıl aşıldı, çözüm yolları önüme birer birer nasıl serildi, ben bilmiyorum. Bazı şeyler için sabırsız olmamak lazım, zamana ihtiyaç vardır.

Neyse uzatmayalım, sonunda eşimle birlikte oğlumuzu ameliyat edecek hastaneye gidebildik. Doktor çok karamsar bir tablo çizdi bize. Ameliyat sonrası yirmi beşte bir felç, kırkta bir ölüm riskinin olduğunu söyledi. Hastane yakınında bir pansiyonda kaldık. O gece, sırt sırta yatarak ikimiz de hüngür hüngür ağladık.”

*

Hayatımızın önceliklerine, önemli ve anlamlı şeylere odaklanarak yaşamımızı sadeleştirmeliyiz.

Ve namertlere muhtaç olmamak uğruna belki de hiçbir zaman karşılayamayacağımız ihtiyaç listemizi kabartmadan, abartmadan, eğilip bükülmeden, acılarımızı ve imkânsızlıklarımızı da başkalarına havale ve fatura etmeden, kimselerin sırtından geçinmeyen bir stratejiyi hayatımızın yol haritasına yerleştirmeliyiz.

Birinci önceliğimiz vatan, millet ve bayrak olmalı.

İşte, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Boğaziçi Üniversitesi’nde söylediği ve işaret ettiği milli ve manevi değerlere yaslanan bilim adamlarından biri de Prof. Mim Kemal Öke’dir bize göre...

Hiç olmayan Ferrari’sini değil de kütüphanesini satma pahasına!

Salı günkü yazımızda ders notlarına devam edeceğiz...