Mehmet Soysal

Mehmet Soysal

mehmet.soysal@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Ankara’dayız...
Kent, gökdelenler şehri olmaya doğru hızla ilerliyor...
Ve bize göre ilerlemesinin birinci nedeni kartların dağıtıldığı şehir olma unvanını korumasından kaynaklanıyor. Koruduğu sürece her gün bir yenisinin daha dikileceğini söyleyelim...
Yani kentin modern tepeleridir gökdelenler.
Lakin her zamanki gibi uğultulu yine...
Uğultulu tepeler de kulisler de oldukça hareketli.
Birileri değişecek bakanların kimler olabileceğine kilitlenmiş...
Kimileri de yeni siyasetin, yeni sistemin giriş kodlarını çözmekle meşgul.
2019’daki yeni sistemin içerisinde kendine yeni bir pozisyon kapabilmenin kurgusuyla meşgul!
Velhasıl, Ankara’da suların durulduğuna hiç şahit olmadık.
*
Ayrıca her geçen gün yeni şeyler öğreniyoruz...
Ve gözlerimizin önünde utanmadan dolaşanların düştükleri halleri de.
Yetindiğimiz gerçekler diye bildiğimiz birçok olayın farklı yüzüyle ya karşılaşıyoruz, ya okuyoruz, ya duyuyoruz...
Düşülen hale kahrediyoruz...
Olaylar denizdeki dalga misali öylesine hızlı gelip gidiyor ki düşünmeye fırsat dahi yok gibi.
Darbecilerin yani yiğitlikten nasibini almamışların duruşmalardaki ifadelerini okudukça bir kez daha kahroluyoruz.
Utanmıyorlar...
Milletin aklıyla dalga geçmeye devam ediliyor...
Davaları sulandırmaya çalışanları ve davalardaki çelişkileri tarif edecek kelime bulamıyoruz.
Pişkinlik zirvelerde geziniyor...
*
Merkel, gazeteci Deniz’i istiyor...
Ve Almanya asker kılıklı darbeci subaylara, gazeteci diye bildiğimiz ama ihanete gebe bırakılmış yığınla gazeteciye, hâkim ve savcıya sahip çıkıyor.
Ama biz kırk yıldan beri turist olarak bile vize istemeye gittiğimizde, on parmağımızın izini alıyor, bize neredeyse yedi sülalemizi soruyor...
Velhasıl, teröristlerin, darbecilerin bizden daha rahat girip çıktığı bir Avrupa’dan söz ediyoruz...
Bir ülkenin milletinin gözünün içine bakarak utanmadan yalan söyleyen bir Batı’nın ruhu akrep dolu.
Ve fırtına bitince kimin nerede çıktığını görüyoruz.
Pensilvanya’ya ben hariç nerdeyse herkesin gittiğine inanmaya başlayacağım. Nasıl ülke olduk?
Herkesin kuyruğu bir yere bağlanmış ya da bağlıymış!
Kimi Amerika, Fransız, İngiliz, İsrail...
Ve kimileri İran, S. Arabistan ve FETÖ!
Ülkesini seven kalmamış mı? diye kendimize soramadan duramıyoruz.
Millet, ihanet şebekelerinin her ayağından hesap sorulmasını istiyor ve hiç kimseye ayrıcalık tanınmasını da istemiyor.
Yoksa uğultulu tepelerin sayısı çoğalacak, ulaşılamaz dağlara dönüşecek...
Bizden söylemesi...