SAFİYE SOYMAN OLMAK

Candan Erçetin’in Safiye Soyman’ın selfie talebine red cevabı vermesi bu haftanın olay

konusu… Soyman hislerini öyle açık ve şeker dile getirmiş ki… Zaten onun bu tür konularda enteresan bir talihi var sanırım. Bakın 2008 yazında yaşanmış benzer bir olay biliyorum. O sene yakın arkadaşımın Bodrum’un elit bir sitesindeki yazlığına misafirim… Safiye Soyman da bir gün aynı sitedeki yakınını ziyarete gidiyor…Yanına albümünü de alıyor. Yanılmıyorsam albümünün yeni çıktığı dönemmiş… Havuzdaki görevliye veriyor ve “Çal hadi bunu”diyor.
O tür müzik yayını yapılmamasına rağmen ünlü sanatçıyı kıramıyor görevli…
Fondaki Safiye Soyman şarkılarına havuz başındaki gerçek Safiye Soyman’ın eşlik ettiği söyleniyor. Herkes de memnunmuşhalinden anlatılanlara göre.
Orada olsam benim de hoşuma giderdi valla… Bikinilerimle uzanmışım şezlonga; eğlence ayağıma gelmiş!
Daha ne!
Ama o esnada siteyi, oradan ev alma amacıyla gezen bir karı - koca var.
Müziği duyar duymaz “Burası bize uygun bir yer değil!”deyip arkalarına bakmadan kaçıyorlar…
Canım, belki de paraları yetmedi; bahane ayaklarına geldi. Kim bilir!
Bildiğim… Bu konu kulaktan kulağa bayağı yayılarak konuşuldu.
Karı - koca için profesör diyenler oldu; doktor diyenler oldu. Yok efendim, “Safiye Soyman havuzun kenarında dans ediyordudiyenler oldu… Aslında Candan Erçetin ve söz konusu karı - kocanın tavırlarıtamamen kendi prensip ve tercihleri.
Candan Erçetin kimseyle selfie çektirmiyor olabilir; yazlık arayan karı - koca klasik müzik dışında hiçbir müzik türünü duymak istemiyor olabilir. Bunların Safiye Soyman adına bir bağlayıcılığı yok…
Olayın onun üzerinden dönüyor olmasıtamamen tesadüf… Yoksa bu ülke insanı onu kabul etmiş, sevmiş. Bir dolu insan onunla resim çektirmek için sıraya girmiş.
Varsın biri de istemesin!
Bu herkes için geçerli… X’in Y’yi beğenmemesi, sevmemesi, küçümsemesi Y’de en ufak bir değişiklik yaratmaz!
Beğenmeyenin, sevmeyenin, küçümseyenin yani X’in problemidir o duygu!
Bunu böylece kabul edebilsek ne Kaf dağınında görürüz kendimizi ne de yerin dibinde…

YARATICILIK BU MU?

Tarkan’ın ‘Cuppa’ adlı şarkısının giriş melodisi internette legal olarak satılan ‘sample’ melodilerden biriymiş. Ve daha önce kullanılmış.
Onur Baştürk yazmış köşesinde çarşamba günü. Legal olması iyi bir şey tabii, yüreklerimize su serpildi çalıntı olmadığı için…
Daha önce kullanılmış olmasına da “Baksana talihe” diyoruz.
Yani bu durumda artık yaratıcılık, sanat filan dediğimiz şey interneti iyi takip etmek, teknolojisi sıkı kullanmak mı oluyor…
Özgün, başka kimsede olmayan müzikler, eserler, yapılar göremeyecek miyiz?

DENİZ BAYKAL İŞİ BİLİYOR

Gurme filan değilim. Olsam olsam obur olabilirim.
Ne etin iyisinden anlarım, ne de balığın… Kötü ya da bayat olanı fark ederim ancak… Ama konu makarna, börek, çörek olunca… İyisini bakarak bile anlarım…
Tabii böyle konuşunca her sabah börekli kahvaltı yapıp akşamı makarnayla sonlandırdığım sanılmasın… Keşke tartılar izin verse de olsa, o ayrı…
Geçenlerde Deniz Baykal’ın Antalya’ya her gidişinde uğradığı Avcuoğlu’nda tepsi böreği yedim.
Ben mi onu yedim, onlar mı beni belli değil! Yok böyle bir lezzet! Baklavanın böreğe girmiş hali sanki.
Özellikle kıymalısı -ki genelde tercihim peynirliden yanadır- insanı kendinden geçirecek türden.
Sonrasında da yakmıyor, ağırlaştırmıyor. Reklamlardaki kadar kuş olmasam da rahatça kalktım masadan…
Tekrar gideceğim, gene yiyeceğim… Yolu Antalya’dan geçenlere 1 - 2 kilo fazlalık da benden olsun.