Nihat Ali Özcan

Nihat Ali Özcan

naozcan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Irak’ı, Irak’ta Kürt hareketinin tarihini yazmak isterseniz Talabani’ye yer vermeden bunu başaramazsınız. Talabani, Irak hükümetlerine karşı yürüttüğü mücadeleyle, Barzani ailesiyle giriştiği bitmez tükenmez liderlik yarışıyla, Soğuk Savaş’ın hızlı sosyalisti ve yeni Irak yönetiminin yediemini olarak hayatını tamamladı.
Politik yetenekleri, kişisel ilişkileri ve siyasi kıvraklığıyla tarihteki yerini aldı. Haliyle, Irak’tan, sosyalist ideolojiden, Kürt milliyetçiliğinden, siyasi yetenek ve ilişki kurma becerilerinden söz ediyorsanız, Talabani gibi bir kişiliğin PKK konusuna bigâne kalmasını da düşünemezsiniz.
PKK gibi 40 yaşını devirmiş bir örgütü mercek altına almışsanız, hafızanız zayıflamış, bazı hadiseleri çoktan unutmuş olabilirsiniz. Fakat Talabani’nin PKK tarihindeki müstesna yerini yok sayamazsınız.
Talabani, 1970’lerin ikinci yarısında PKK’nın faaliyetlerinin önce Irak sınırına, sonra Suriye’ye doğru genişlemesinde önemli bir rol oynadı. 1975 Cezayir Anlaşması’nın ardından Irak hükümetinin operasyonlarında büyük kayıplar vererek İran’a sığınan Barzani’nin yerini almaya kalkıştığında Şam’da oturuyordu.
Talabani, taraftarlarını Irak’tan Suriye’ye taşımak için harekete geçti. Ancak 1978 yazında, Barzani taraftarlarıyla Şemdinli’de giriştiği silahlı çatışmada büyük kayıplar verdi ve bu kanalın tıkalı olduğunu gördü. Yeni bir kanal oluşturma arayışına girdi. Gizlice geldiği Türkiye’de “sosyalist” Kürtlerle toplantılar düzenledi. Yeni kanalın güvenliği için işbirliği potansiyelinin PKK’da olduğunu gördü ve ona yeni fırsat alanları açtı.
İdeolojik birliktelik ve Soğuk Savaş geleneklerine uygun olarak PKK’nın Sovyet İstihbaratı KGB ve Suriye istihbaratı Muhaberat ile ilişkilerini geliştirmesine yardımcı oldu. PKK karargâhının Şam’a taşınmasını sağladı. Öcalan Suriye’ye geçerek örgütünün Ortadoğululaşmasını gerçekleştirdi. Bu sayede Suriye istihbaratının gözetim ve desteğinde Lübnan’da eğitim kampları açtı, silah ve lojistik elde etti. Örgüt, bu “iyilik” ve ilişkinin faydalarını bugün de görmeye devam ediyor.
Talabani’nin PKK tarihine ikinci büyük katkısı 1992 sonbaharında gerçekleşti. TSK ile “köylü savaşına” girişen PKK, TSK ve peşmerge tarafından kuşatıldı. Örgüt ağır kayıplar verdi. Kuşatma tam bir felakete dönüşmek üzereyken, Talabani kendi cephesinde açtığı gedikten PKK militanlarının kaçmasını sağladı. Militanlar güneye, Zele kampına taşındılar. Bugünkü “Kandil” hikâyesinin temelleri o zaman atıldı. Öcalan Şam’dan çıktıktan sonra da Talabani’nin mirası PKK’nın ana karargâhı oldu.
Tecrübelerini ve bilgisini Öcalan ile paylaşan Talabani o bahar, “bir askeri hezimetin akıllı bir propaganda stratejisiyle nasıl politik başarıya dönüştürülebileceğini” 1993 “ateşkesi” ile alakalılarına gösterdi. PKK kısa sürede uluslararası görünürlüğünü artırdı. Ara dönemde askeri yığınağını tamamladı ve vakti geldiğinde harekete geçti. Bazıları unutmuş olsa da Talabani’nin hayat hikâyesinde Türkiye’yi ilgilendiren böyle ilginç yönler de var!..