Nihat Ali Özcan

Nihat Ali Özcan

naozcan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

15 Tem-muz’un tarihini yazanlar “görünmez bir gücün/elin” 2014 ve 2015 yıllarında general terfi ve atamalarına müdahil olduğunu kayda geçecektir. Öyle ki, darbeye giden yolda ihtiyaç duyulacak üniformalı “şakirtlerin”, tıpkı satranç tahtasındaki taşlar gibi, ordu sisteminin en kilit noktalarına yerleştirildiklerini göreceklerdir.
Küçük yaşta devşirilen “altın neslin ilk talebeleri”, tesadüf ya da kader, general olabilecek kıdeme ulaşmaları ağırlıklı olarak bu yıllara denk geldi. Bu durum aynı zamanda Gülen ve etrafındakileri cesaretlendirdi.
Mevcut veriler, darbenin ete kemiğe büründürülmesi kararının 1 Kasım genel seçimlerinden sonra verildiğini gösteriyor. Gülen ve kardinallerinin “darbe” kararı vermesinin ardından planlamanın başladığı da açığa çıkmış durumda.
Mukayeseli darbe tarihi çalışanların, 15 Temmuz darbe girişiminin diğer darbelerden ayırabilmesi, örgüt tarihi, organizasyonu, kültürü, ideolojisi, FETÖ’nün askeri “şakirt/talebe” yetiştirme düzeni ve bunun ürünü olan kişiliklerin analiz edilmesi ile mümkün olacaktır.
Üniformalı “şakirtlerin” ruh halini, Prof.Dr. Hakan Yavuz şöyle tarif ediyor. “Cemaatin belirlediği normları, davranış ve düşünce kalıplarını içselleştirmiş, bireyi “cemaat” fikri içinde eritmiş, kolektif olanın sağladığı güvenliğe her daim ihtiyaç duyan, ben ve egonun yok edildiği yaralı kişilik”.
Bu kişilik, soru sormayı, eleştirmeyi günah, şeytanla iş tutma, örgüte mutlak itaati ise “inancın temeli” görüyor. Öyle ki, düşünce biçimi davranışları değil, davranış kodları düşünceyi şekillendirmekte. Bunu bile sadakat ve iman için yeterli görmeyen örgüt, edilgen kişiliği tahkim edecek diğer mekanizmaları da devreye sokuyor. Sürekli denetim, suç ortaklığı, cezalandırma ve ödüllendirme.
Trajik olan, darbede rol alan generallerin büyük bir kısmının stratejik düşünceyi şekillendiren, hedef, kuvvet, zaman ilişkisini yok sayabilmeleri. Planlamanın hatalı, kuvvetin yetersiz, zamanlamanın saçma olduğunu daha başta görmelerine rağmen yola devam etmeleri. Felaketin geldiğini görmelerine rağmen vazgeçmek, nedamet göstermek yerine gaipten bir kurtarıcı beklemeleri.
Daha ortaokul’da iken cemaatin rahle-i tedrisatından geçmiş, “seçilmiş” olduklarına ve cennete gideceklerine inandırılmış grup üyelerinden söz ediyoruz. Başka bir ifade ile darbecilerin bir kısmının dünyevi rütbeleri general olsa da, örgüt içi “şakirt” statüleri hiç değişmemiş. Nitekim bireysel düzlemde bu tablo anlaşılmadan, 28-29 yaşında bir lise öğretmenin, ya da Adil Öksüz’ün generalleri nasıl sevk idare ettiklerini, onların da birer robota dönüştüklerini anlayamayız.