Nihat Ali Özcan

Nihat Ali Özcan

naozcan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Yaşadığımız hadiseler, FETÖ’nün örgütlenme şekli, çalışma yöntemleri dikkate alındığında “darbe” kararının politik düzeyde, Gülen ve şürekası tarafından alındığına şüphe yok. Tıpkı, MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın tutuklanması girişimi, 17/25 Aralık hadisesi, MİT TIR’larının afişe edilmesi, üst düzey yetkililerin toplantı ses kayıtlarının internette sızdırılmasında olduğu gibi. Politik düzeyde kararı alan Gülen, uygulayan ise sektör “imamlarının” kontrol, koordinasyon ve gözetiminde şakirtlerdi.
Benzer modelin 15 Temmuz darbe girişiminde de uygulandığını görmek mümkün. Darbelerin nihai hedefi, siyasi erki zorla ele geçirerek yönetimi yeniden ve yeni aktörlerle belirli bir politik hedef için şekillendirmektir. Bu nedenle darbe kararının alınmasından sonra sürecin iki farklı alanda ilerlemesi gerekir. Bir yanda yönetimi zorla ele geçirecek FETÖ’cü askerlerin icra hareketleri. Bunun için hangi birliklerin, ne amaçla, ne zaman, nerede, nasıl, ne yapacaklar sorularına cevap aranır. Bu, iktidarı ele geçirme işinin planlaması ve icrayı içerir. Darbenin bu yönünü geçen yazıda ele almıştık. İkinci konu, “darbenin” ardından inşa edilecek siyasi mimaridir.
15 Temmuz darbe girişimini diğer darbelerden ayıran hususlardan biri, darbeci askerlerin FETÖ içindeki pozisyonları, örgütün güvenlik kültürü gibi nedenlerden dolayı bazı soruları karar alıcıya asla soramamalarıdır. Özellikle de “darbenin başarılmasının” ardından kurulacak kabinede yer alacak isimler ve muhayyel hükümetin öncelikleri gibi konularda. Hele darbenin siyasi mimarı, karar alıcısı Gülen olunca, onun örgütteki statüsü, etrafında yaratılan efsaneler dikkate alındığında bu husus hiç tartışılamaz bile.
Oysa geçmişte darbeyi yapan askerler darbe kabinesine kendileri karar verdiler. 15 Temmuz darbe girişiminin mimarı FETÖ’nün hücre teşkilatı, gizlilik prensipleri, “ağabey” ve şakirt modeli dikkate alındığında darbeci generallerin darbeyi planlarken bile, darbe kabinesinden haberdar olmamaları mümkündür. Haberi olması muhtemel Adil Öksüz ise kayıptır.
Darbe kabinesinin önceliklerine gelince: Her ne kadar darbe hükümetinin kimlerden oluşacağı bugüne kadar açığa çıkmamışsa da, 15 Temmuz 2016 gecesi ilgililere yayınlanan “Sıkıyönetim Direktifi”nin EK Ç ’sinde yer alan görevlendirme listesinin satır aralarını iyi okumak gerekiyor.
İkincil siyasi makamlara yapılan FETÖ’cü asker atamaları, FETÖ’nün yönetime el koyduktan sonra üç stratejik alana odaklanmayı planladığını gösteriyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’la “kişisel” hesaplaşma, FETÖ’nün küresel geleceğinin tahkimi ve sürecin güvenliği.
Bu noktada Gülen’in muhayyel “darbe hükümetinin” öncelikleri devlet kültürü ve halkın beklentileri ile değil FETÖ’nün cemaat kültürü, sponsor talepleri ve polisiye bakışla şekillendiği anlaşılıyor.