Nur Başnur

Nur Başnur

-

Tüm Yazıları

Dile kolay Türkiye’nin son 30 yılını düşününce, ihtilalleri, ekonomik krizleri, sosyal patlamaları, galericilikle geçen bu yıllar daha da anlam kazanır sanırım. Galeri Selvin’den; Selvin Gafuroğlu’ndan bahsediyorum

Ankara’nın Sıraselviler’i Bestekar Sokak’ta 1985’de başlayan macera, 2006’dan beri Arnavutköy’ün tipik, tarihi 2 katlı ahşap bir binasında devam ediyor. Hâlâ aynı heyecan ve tutkuyla, Türk resim, heykel ve seramik sanatına değer yaratmayı sürdürüyor...
Selvin için sanat, hiçbir zaman ‘iş’ten ibaret olmadı, evinde dostlarını ağırlarken, oğlu Can’ı en iyi biçimde yetiştiriken, partiler düzenlerken hatta manikür yaptırırken hep galericiydi ve hep karşındaki kişileri koleksiyon yapmaya yönlendirdi, olanaklar yarattı onlara.

Sanata adanmış bir hayat
Şimdi manikür ne alaka diyeceksiniz ama ben hayatımda Selvin’in manikürcüsü dışında kolesiyoner bir manikürcü görmedim. Hem de benim diyene taş çıkaracak nitelikte bir koleksiyon. Şüphesiz ki manikürcü Semra’nın da içinden gelen bir hevesti ama Selvin olmasaydı karşısındaki kişi, sanırım hep bir heves olarak kalırdı.
Günün sonunda bizim Selvin 43 yıllık sevgilisi, Boğaziçi mezunu başarılı bir profesyonel olan Uğural Gafuroğlu’nu da çekti sanat minderine.
Uğural, 80’li yıllarda başladı resme. En naif duygularıyla, saf, çocuksu ve hümanist heyecanlarıyla yaptı resimlerini...

Ondan Bundan Şundan
Uğural, o günden bugüne 28 sergi açtı. Şaka değil. Her sergisinde farklı malzeme arayışları denemekten yılmadı. Doğa, her zaman malzeme kaynağı oldu, taşlar, tahta parçaları...
Doğadan aldıklarını, geleneksel sanatla yoğurdu. Tuvalin yanısıra camaltı tekniğiyle resimler yaptı. Kendi özgün naif dilini malzeme seçimine de yansıttı. Bıkmadan usanmadan boyadı.
Gülmeyi çok seven biri olmakla kalmadı, resimlerinden eksik etmediği ince nükteyle resmine bakanları da güldürdü.
Güldürüken toplumsal eleştiriyi de elden bırakmadı. Sanatın kendiliğindenliğine, saflığına dokunmak isteyenler, 27 Ocak’a kadar Uğural Gafuroğlu sergisini Galeriefe’de görebilir.

Muktedirleri ti’ye ayan adam
Bir garip, kendine özgü adamdır Ahmet Müderrisoğlu. Hayatı ti’ye alır gibi görünse de asıl derdi muktedirlerledir. Yaşı belli olmayan, tavır olarak 17 yaşında bir ergenin dünyayı değiştirme gücüne sahip olan ‘deli’ bir adamdır.
Onunla nerede karşılaşacağınız bilinmez; Bozcaada’da bir balıkçı kahvesinde, Bestakar Sokak’ta bir barda, Beyoğlu’nun arka sokaklarında, vicdan gibi çıkıverir insanın karşına.
Yerleşiklikle, düzenle, muktedirle işi olmayan, onların ortamlarında pek soluk alamayan bir ‘serseri’dir. Gücü ve özgünlüğü de tam burdan gelir.
‘Kurt Duruşu’ Ahmet’in Galeri Selvin’de açtığı son serginin adı. Ahmet’in kurtlar dünyasıyla oldum olası bir hesabı, ilişkisi olmuştur. Kurt imgesi, geçmişten bu yana, tuvalde, duvarlarda, baskılarda, rengarenk insan boyutlu heykellerle karşımıza çıkıp durur.
Bu defa bambaşka bir materyalde hayat bulmuşlar; çatallarda... ‘Kurt’lar şimdi çatal bedenleriyle karşımızda, yine rengarenk. Bunlara heykelden çok figürin demek yerinde olur.
Belki gruplar halinde alınmalı, ‘kurt sürüsü’ olarak evlere, ofislere sokulmalılar. İronik, haylaz, sorgulayıcı duruşları, hem kendi bedenleri hem de gölgeleriyle oluştudurdukları hikayeleri görmek için gitmelisiniz Galeri Selvin’e.