Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Devrimi yönetmek zor olacak

ANTALYA
Merkezi Kahire’de bulunan Ekonomik Araştırmalar Forumu’nun (ERF) bu yıl Antalya’da yapılan yıllık toplantısının ana konu başlığı şöyle belirlenmiş: “Siyaset ve Ekonomik Kalkınma”. ERF İcra Direktörü Ahmed Galal bu başlığın on ay önce belirlendiğini söylerken, “Arap dünyasında farklı şeyler olabileceğini hissetmişiz sanki”, diyor. Arap ülkelerinde yaşanmakta olan devrim çalkantısının kaçınılmaz olarak hem siyasetin hem de ekonominin yeniden yapılandırılmasını gündeme getireceği düşünüldüğünde bu konu başlığı gerçekten de iyi oturuyor yerine.
Şu anda büyük bir değişim sürecinin henüz başında bulunan Arap ülkelerinden gelenleri dinlerken bir yandan ülkelerindeki devrimsel değişimi yaşamakta olmanın heyecanını hissediyorsunuz, diğer yandan bundan sonra yapılması gerekenleri ve olabilecekleri düşünürken derin kaygılar taşıdıklarını fark ediyorsunuz. Bu kaygılar boşuna değil. Eski rejimin mirasından kurtulup siyaseti yeniden yapılandırmanın gündeme getireceği muazzam sorunlara bir de ekonomide karşılaşılması olası sorunları ekleyince, içinden çıkılması zor bir sorunlar yumağının bu ülkeleri yönetecek kişileri beklediğini hemen anlıyorsunuz.

Tunus’ta büyük ikilem
Çeşitli uluslararası kuruluşlarda önemli görevler üstlendikten sonra devrimle birlikte Tunus’a dönen ve merkez bankası başkanlığına getirilen Mustafa Nabli dünkü konuşmasında hem devrimin temel nedenlerini, hem de hükümetin şimdi karşı karşıya bulunduğu sorunları anlattı. Nabli’ye göre Tunus’ta bardağı taşıran ve patlamaya yol açan en önemli nedenler bir ucu başkanlık sarayına uzanan yolsuzluk ve iltimas düzeninin tahammül sınırını aşması, üniversite mezunlarına iş bulunamaması ve internet teknolojisinin ayaklanmayı örgütleyenlere sağlamış olduğu büyük olanaklardı. Şimdi gündeme gelen ve çözülmesi gereken en önemli sorunlar ise şunlardı:
- Demokrasiye geçiş heyecanının makul sürede nitelikli bir kamu yönetimine dönüştürülmesi.
- Devrim sürecinin ekonomide yaratmış olduğu güven bunalımının aşılmasını sağlayacak kısa vadeli bir ekonomik programın oluşturulması ve ödünsüz uygulanması.
- Orta vadede ekonomide, tabandaki kitlenin de yararlanacağı bir yeni düzenin kurulması
Mustafa Nabli ekonomiyi kısa vadede disipline alacak ve ekonomik aktörlere güven verecek bir yola girilmemesi ve popülist politikalara itibar edilmesi halinde devrime yol açan nedenlerden biri olan işsizliğin daha da artacağını, enflasyonun kontrolden çıkabileceğini ve tehlikeli bir kısır döngüye girileceğini ileri sürüyor.

Türkiye’nin deneyimi
Mısır için de buna benzer bir analiz yapmak mümkün görünüyor. Bunları yazarken ister istemez Türkiye’nin çok partili sisteme geçtikten sonra yaşadıkları geliyor aklıma: Demokrat Parti (DP) ile doğan büyük umutlar, DP’nin çıkmazları, 27 Mayıs ve sonrası, 12 Eylül ve Özal’la gelen yeni dönem, siyasal İslam’ın dönüşerek iktidara yükseliş süreci. Türkiye’nin şu andaki haliyle Arap ülkeleri için model olması ayrı konu ama Türkiye’nin yaşadığı 60 küsur yıllık deneyimden, bugün dev sorunlarla karşı karşıya bulunan Arap ülkelerinin yöneticileri önemli dersler çıkarabilir.
Konferansta siyaset ekonomi etkileşimini Arap dünyasındaki gelişmelerden bağımsız olarak irdeleyen konuşmalarda, siyasi kararların ve bunların uygulanış biçiminin, bir bütün olarak kamu yönetiminin kalitesinin ekonomide elde edilen sonuçları büyük ölçüde etkilediği vurgulandı. Siyasi yapının ve ekonomik sistemin rekabete kapalı olduğu, açık ekonominin ve demokrasinin geçerli olmadığı ülkelerde, ekonomide sağlanan başarıların kalıcı olamayacağı belirtildi.

Haberin Devamı

SSCB ve Çin deneyi
ABD’de çalışan ünlü iktisatçımız Daron Acemoğlu ile birlikte “Uluslar Neden Başarısız Olur?” adlı bir kitap yazmakta olan James Robinson, bu tezi savunurken Sovyetler Birliği (SSCB) ile Çin’i örnek olarak gösterdi. Kendisi 1981 yılında London School of Economics’de öğrenciyken, SSCB’nin en hızlı büyüme potansiyeline sahip ülke olarak görüldüğünü hatırlatan Robinson bugün de Çin için aynı şeylerin söylendiğine dikkat çekti. Robinson’a göre Çin’in ekonomisini rekabete ve dışa açmış olması ona bir avantaj sağlıyordu ama siyasi sistemi kapalı, yani demokratik olmadığı için ekonomik büyüme alanında elde ettiği başarı kalıcı olmayabilirdi. Bu benzetme bana çok inandırıcı gelmedi ama kimin haklı olduğunu tabii ki zaman gösterecek.