Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Antalya
Tunus ve Mısır’da on yıllardır ülkelerinin tek hakimi olan devlet başkanlarını devirmeyi başaran halk ayaklanmaları dalgası, Arap aleminde büyük bir umut patlamasına yol açtı. Tunus ve Mısır’da başlayan dalganın etkileri Libya’da, Yemen’de, Bahreyn’de ve son olarak Suriye’de de kendini gösterirken tek adam ya da kraliyet ailelerinin yönetimi altındaki Arap ülkelerinin hepsi bu tehdidi yakından hissetmeye başladı.
Yıllardır adam yerine konmayan ve yönetimde söz sahibi olmayan kitlelerin başkaldırısının bundan sonra hangi sonuçları doğuracağını kestirmek kolay değil ama Arap dünyasında yeni bir dönemin ve muazzam bir arayış sürecinin başladığını görmek için bu dünyadan gelen kişilerle bir arada bulunmak yetiyor. Ben bu fırsatı, Kahire’de bulunan Economic Research Forum (ERF) adlı ekonomik araştırmalar merkezinin bu yıl Antalya’da yapılmakta olan yıllık toplantısını izlerken elde ettim.

Mübarek’in partisi ikinci olabilir
Daha önce Dünya Bankası’nda da görev yapmış olan Mısırlı ekonomist Wafik Grais, cumartesi sabahı Mısır’da yapılan referandumda oyunu kullandıktan sonra uçağa atlayıp, ERF toplantısına katılmak için Antalya’ya gelmiş. Siyasetle ekonomik kalkınma arasındaki önemli ilişkinin temel konu olarak ele alınacağı bu ilginç konferansa katılmak üzere Arap dünyasının dört bir yanından Antalya’ya gelen hemen herkes gibi o da heyecanlı ve umutlu ama aynı zamanda kaygılı bir bekleyişin içinde olduğunu da gizlemiyor.
ERF’nin Yönetim Kurulu üyesi olan ortak dostumuz Hasan Ersel bizi tanıştırınca hemen konuya girdik ve Mısır’daki referandumun sonuçları üzerine konuşmaya başladık. “Ben tabii ki ‘hayır’ oyu verdim ama beklendiği gibi ‘evet’ diyenler kazandı” diye başladı anlatmaya. Referandum sonucunda kabul edilen Anayasa değişikliği parlamento seçimlerinin haziran ayında, Başkanlık seçimlerinin de Eylül ayında yapılmasını öngörüyor.
Wafik Grais’e göre şu anda en organize siyasi güç olan Müslüman Kardeşler Örgütü’nün siyasi partisinin seçimlerde en iyi sonucu alması kaçınılmaz. Onlardan sonra en iyi sonucu Hüsnü Mübarek’in partisinin alabileceğini düşünen Wafik Grais’e göre askerler iktidarı böyle bir koalisyona devrederken değişimin sınırlı kalmasını ve kontrol dışına çıkmamasını da güvenceye almış olacak. Wafik Grais gibi Mısır’da kapsamlı değişiklik umudu besleyenlerin ve Tahrir Meydanı’ndaki taleplerin hayata geçirilmesini isteyenlerin beklentilerini karşılamayan bir sonuç bu.
ERF’nin İcra Direktörü Ahmed Galal ise referandum sonucunu “olumlu bir adım” olarak niteleyenlerden. Ahmed Galal, askerin yönetimi kısa sürede yapılacak dürüst seçimlerle seçilecek sivil yöneticilere bırakacak olmasının ve daha kapsamlı bir Anayasa değişikliğinin yolunu açabilecek bir adımın atılmış bulunmasının önemli olduğunu düşünüyor.

Türkiye modeline gölge düştü
ERF toplantısına Arap ülkelerinden ve Türkiye’den katılanların yanı sıra Harvard Üniversitesi’nden ve Dünya Bankası’ndan tanınmış ekonomistler ve siyasal bilimciler de katılıyor ve siyasetin ekonomik kalkınmaya etkileri çok boyutlu olarak ele alınıyor. Kuramsal tartışmalara katkı getiren ve bizi de yakından ilgilendiren ilginç tartışmalar yapılıyor. Bunlara yarınki yazımda değineceğim.
Arap dünyasının içine girdiği bu büyük arayış sürecinde Türkiye’nin örnek alınacak bir model oluşturup oluşturmadığı konusu konferansın şu ana kadarki bölümünde gündeme gelmedi ama ben yaptığım sohbetlerde bu soruyu yönelttim bazı katılımcılara.
Türkiye’yi yakından izleyen Harvard Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Ricardo Hausmann, “Türkiye’nin bugün bu noktaya gelmesini sağlayan yapıtaşlarının Mısır’da da diğer Arap ülkelerinde de bulunduğunu varsaymak doğru olmayabilir, Türkiye’nin deneyimi kolay taklit edilecek bir model değil” diyor. Arap ülkelerine model olma konusunun Türkiye’nin demokrasiyi yerleştirme konusunda atmış olduğu adımlar nedeniyle gündeme geldiğini hatırlattığımda ise şunları söylüyor Hausmann: “Evet ben de düşünmüştüm bunu ama Türkiye’deki son gelişmeler beni tereddüte sürükledi, Türkiye’nin tek partinin hakimiyetine dayalı bir sisteme kayabileceğini düşünmeye başladım.”
Aynı soruyu Wafik Grais’e ve Ahmed Galal’e sorduğumda da Türkiye’de özellikle basın özgürlüğünü sınırlandıran gelişmelerin onları da tedirgin ettiğini ve “Türkiye modeli” fikrine gölge düşürdüğünü anlıyorum.