Özay Şendir

Özay Şendir

ozay.sendir@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Ceren’in katledildiği cinayette kimsenin fark etmediği büyük bir skandal daha var.

Resmi açıklamada dendi ki, “Ceren’in katili gözaltına alınırken, direndi ve o sırada iki polis memurunu yaraladı”.

Öyle değilmiş aslında mesele...

Cani ifadesinde şöyle anlatıyor durumu:

“İki polis beni alarak arabaya bindirdi. Biri yanıma oturdu. Diğeri aracı sürüyordu. Biz hareket halindeyken cebimdeki bıçağı çıkardım. Amacım, bıçağı polislerin boğazına sokmaktı. Bıçağı yanımda oturan polisin boğazına sokacağım esnada kendisi bana döndü ve bu sebeple bıçağı göğsüne soktum. Aracı süren polis, aracı durdurdu. Bıçağı elimden almaya çalıştılar. Alan dar olduğundan polislere bir daha bıçak vuramadım. Bıçağı elimden aldılar.”

O an tüm ülkede gündem olan bir cinayetin işlendiği şehirde, gözaltına aldığı bir şahsın üzerini nasıl aramaz polis?

Ceren cinayetinde fark edilmeyen skandal...



Ve daha önemlisi, bir meslektaşı hayati tehlike yaşarken, polis neden belindeki silahı kullanmaz?

Soruları sordum ama cevaplarını da vereyim:

Polis teşkilatı mensupları, silah kullandıkları zaman, çok uzun ve genellikle tek başlarına kalacakları bir yargılama süreci yaşayacaklarını düşünüyor ve bu yüzden mümkün olduğunca silah kullanmıyorlar.

Bir zamanlar çok kolay silah kullanımına karşı çıkarılmış yasalar var, o yasalar gereksiz değil ama polise hakları doğru öğretilmeli.

Tıpkı bir şüpheliyi araca almadan önce üst aramasının mutlaka yapılması gerektiğinin öğretilmesi gerektiği gibi.

Yıllarca FETÖ’nün örgütlendiği Emniyet Teşkilatı, temizlik başladıktan sonra doğan boşluğu doldurmak adına eğitim süreçlerini hızlandırdı ama belli ki meslek içi eğitimin devam etmesi gerekiyor.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun bu zafiyetin üzerine gideceğini ve başka tür açıklamalarla sorunu saklama çabasını hoş karşılamayacağını umuyorum...

ATATÜRK-HİTLER BENZETMESİNİN ARDINDA PKK VAR...

Alman devlet televizyonu ARD, bir belgeselde Mustafa Kemal Atatürk ile Hitler’i kıyasladı diye çıktı haberler.

Haliyle ve haklı olarak öfkelendik ama Almanlara kızmadan önce, bu işin arkasında yer alan PKK tezgâhını görmek lazım. Tezgâhın bir tarafında Almanya’da PKK’nın en güçlü olduğu Sol Parti, diğer tarafında da Türkiye’de iki ayda bir yayımlanan Dersim gazetesi var.

Sistem şöyle çalışmış: Önce bu iddia Dersim gazetesinde dile getirilmiş, sonra, Temmuz 2019’da Almanya’da, Sol Parti’nin içinde PKK’ya destek
açıklamalarından da tanıdığımız bazı isimler Başbakan Merkel’in yanıtlaması istemiyle bir soru önergesi vermişler.

Ceren cinayetinde fark edilmeyen skandal...



Tesadüf bu ya, aynı dönemde PKK’nın propaganda sitesi de bu iki gelişmeyi yaymış tüm gücüyle...

Dersim gazetesinin internet sitesine baktım, son politika haberi Temmuz 2018’de girilmiş, HDP adayı Ferhat Tunç ile bir mülakat var. Son kültür-sanat haberi 5 Şubat 2019’da girilmiş, kadın bölümünde son haberin tarihi 9 Ağustos 2018, son dünya haberinin tarihi de Nisan 2017.

Köşe yazılarında Barış Pınarı Harekâtı’na karşı güncel bir iki yazı ve başlık dışında yeni bir hareket yok, bu kadar güncellemeyen bir siteye eklenen son haber de bir HDP milletvekilinin verdiği soru önergesi olmuş.

Terör örgütü başının kimi konuşmalarında “Dersim’de neden bu kadar çok Kemal adı var?” diye sorduğunu, terör örgütünün Dersim’de bir türlü istediği tabanı bulamadığını hatta şimdi Tunceli Belediye Başkanı seçilen Maçoğlu’nun adaylık sürecinde Kandil tarafından tehdit edildiğini unutmamak lazım.

Unutmamak yetmiyor bir de terör örgütü lobisinin en güçlü olduğu ülke Almanya’da da bunları anlatmak lazım...

AZİZ YILDIRIM VE DENİZ BAYKAL...

CHP Genel Başkanı olduğu dönemde Deniz Baykal ile Fenerbahçe Başkanı olduğu dönemde Aziz Yıldırım birbirine çok benzer yönetim tarzları izlediler.

Mesela, ikisi de “Kararı her zaman Başkan verir” ilkesiyle hareket ettiler, kendi oluşturdukları listeden oluşan yönetimlere pek söz hakkı vermediler.

Mesela, ikisi de bir zamanlar çok yakın oldukları kendi adamlarıyla zaman içerisinde karşı karşıya gelmek durumunda kaldılar, geçmişi geçmişte bıraktılar.

Mesela, ikisi de başında oldukları organizasyonların birer medyası olması için çaba sarf ettiler, başında oldukları organizasyonlara gönül veren insanların desteğiyle de oluşturdukları medya kuruluşlarını büyüttüler.

Koltuklar gidince gördük ki Aziz Yıldırım Fenerbahçe TV’yi kulüp adına kurmuş, büyütmüş, Deniz Baykal Halk Tv’yi kendi adına kurmuş ve CHP gücüyle büyütmüş.

Bugünlerde Halk Tv’ye bir iş adamının talip olduğu falan konuşuluyor piyasada.

Rakamı geçelim, iddia doğruysa Deniz Baykal, kanalın genel yayın yönetmenini falan da beraber belirleme şartlarından söz ediyormuş.

Teşekkürler Aziz Yıldırım, halen güç simsarlığı yapmaya çalışmayan halinizden dolayı...