YILDIZLAR ALTINDA

9 Haziran 2015

Serin bir yaz akşamında, tarihe tanıklık etmiş eski bir hanın avlusunda, elinizi uzatsanız dokunacağınız kadar yakınınızda olan Genco Erkal’ın gözlerinde dünyanın en önemli şairlerinden birini görmek... O şairin en güzel şiirlerini, az ötedeki rıhtımdan kalkan vapurun düdüğü, onu uğurlayan martıların sesleri, gökyüzünde parlayan yıldızlar ve Tülay Günal’ın ruhunuzu okşayan sesiyle söylediği şarkılar eşliğinde dinlemek...

Nazım Hikmet’in Sürgünde, vatan hasretliği çekerek geçirdiği yıllara, o döneme uzanan büyülü bir yolculukla tanıklık etmek...

Dostlar Tiyatrosu’nun İstanbullu sanatseverlere bir hediyesi olan Ali Paşa Hanı’ndaki gösteriler 29 Mayıs’ta yeniden başladı. 2013 yılından bu yana ilk ve sonbahar aylarında nitelikli işlerle seyircisini buluşturan Ali Paşa Hanı’ndaki açıkhava tiyatrosunda sergilenen gösteriler, özellikle tarihsel bir doku içinde gerçekleştirilmesi nedeniyle çok önemli ve ayrıcalıklı.

Aşkın ve hasretin şiirleri

Bu gösteriler kapsamında, Nazım Hikmet’in şiirlerinden Genco Erkal’ın uyarlayıp yönettiği ‘Yaşamaya Dair’ - ‘Bursa Cezaevi’nden Mektuplar da büyük bir ilgiyle izlenmeyi sürdürüyor.

Nazım Hikmet’in, Bursa Cezaevi’ndeki yaşamını ve eşi Piraye’ye olan güçlü

Yazının Devamı

SiNEMADAN SAHNEYE

2 Haziran 2015

Hugh Jackman hoş adam doğrusu. Gülünce gözlerinin içi gülenlerden, güzel enerjisini karşısındakinin tüm hücrelerine kadar geçirebilenlerden... İdeal bir koca, tam bir aile babası ve herkesin bildiği üzere çok da iyi bir oyuncu.

Ünlü yıldız, mart ayında ses tellerinde yaşadığı rahatsızlık yüzünden, Zorlu Performans Sanatları Merkezi’ndeki gösterilerini iptal etmek zorunda kalmıştı. Ama geride bıraktığımız üç gündeki performansına bakılırsa dönüşü muhteşem oldu. İki saati aşan bir süre boyunca seyircisini koltuğuna mıhlayan ve tüm gözleri üzerine kilitleyen Jackman, sinema ekranından sahne üzerine taşıdığı başarılı oyunculuğuyla büyük hayranlık uyandırdı.

Gösteri boyunca neşeli, capcanlı ve sımsıcak bir adam vardı sahnede. Şarkı söyledi, dans etti, hikayeler anlattı. İstanbul’a ve Türk kahvesine olan hayranlığından söz etti. Fırsat buldukça seyircilerle nezaketle sohbet etti, espriler yaptı, hatta salona inip aramıza bile karıştı.

Aborjinler’e saygı

Ancak bana sorarsanız, gösterinin en etkileyici yanı, kendisi de Avustralyalı olan Jackman’ın, kıtanın gerçek yerli halkı olan Aborjinleri yücelten çok değerli sunumuydu. 1999 yılında yenilenen Avustralya Anayasası, Aborjinler’e yeni haklar

Yazının Devamı

GÜVENLİK KALKANLARIMIZ

26 Mayıs 2015

Bizim kuşağın kadınları, beyaz atlı prensin attan düşüp öldüğünü kabul etti. Erkekleri de anneleri kadar güzel yemek, ütü ve ev işi yapan kadının bir daha dünyaya gelmeyeceğine inandılar. Durum böyle olunca artık kafalar rahat. Kimse aşkı aramıyor, şansını zorlamıyor. Şimdilerde tüm flörtler kendi kendimizle; cilveler, övgüler hep kendimize. ‘Narsizm’ aldı başını gidiyor. Kimsenin kimseye eyvallahı yok! eskilerin deyişiyle. Yalnız güvenlik kalkanlarımız sonuna kadar devrede de olsa, yine de bizi bekleyen büyük bir tehlike var: Sosyal Medya.

Akıllı ötesi, süper zeki telefonlarımızda Facebook’la başlayan, Twitter’la süren, Instagram, Swarm ve türevleriyle de doruk noktaya erişen cep telefonu uygulama furyası, güvenlik kalkanlarımız için büyük tehdit oluşturuyor. Bunun farkında olanlar direniyor, olmayanlar ise nette sörf yapmayı sürdürüyor.

Bir de böyle mi denesem?

Şanslı sörfçüler deniz kızlarına, yakışıklı korsanlara rastlarken; şanssızları köpek balıkları avlıyor.

Tüm bunların yanında, bir de yeşil panjurlu arkadaşlık siteleri var ki bana sorarsanız, asıl hikayeler orada. Eğer bir sosyolog olsaydım, arkadaşlık sitelerindeki ‘Görünmez profiller’ üzerine sayfalarca kitap

Yazının Devamı

TıYATROYA ADANMIŞ YILLAR

19 Mayıs 2015

Bugün sizlere Kemal Oruç’tan bahsetmek istiyorum. Işıklı reklam panolarının ve akıllı teknolojik donanımların pek çok hayatı ele geçirdiği günümüzde, hayatını ve gönlünü mesleğine adamış bir adam o. Üstelik, yaptığı işlerle tiyatroya sağladığı katkılar hiç de azımsanacak gibi değil.
Tiyatro temelli pek çok sosyal projenin koordinatörlüğünü yapan, 17 yıl içinde yaklaşık 60 oyunda yazar, yönetmen ve oyuncu olarak yer alan Oruç, başarılı bir yaratıcı drama eğitmeni de aynı zamanda. Ama bana kalırsa Kemal Oruç, alkışı en çok 2008 yılında kurduğu Drama Kumpanyası’nda yaptığı işlerle hak ediyor. Böyle düşünüyorum çünkü ‘Sahneden Destek Kampanyası’nı ve ‘Tiyatro Temelli Toplumsal Destek Projeleri’ni hayata geçirerek; cezaevlerinde, sokakta, pek çok kurumda ve sahnede binlerce kişiye ulaşmasını, birçok köye ve okula sanat kitaplıkları kurmasını çok anlamlı buluyorum.

Her yaş grubunun ufkunu açabilecek bir yetkinlikte durmasını, çabasını, azmini ve kararında bırakmayı bildiği hırsını takdir ediyorum.
Tiyatronun yoluna baş koymasını ve o yoldan yıllardır hiç çıkmamasını da öyle. Sanırım sadece tiyatroda değil, sanatın hemen her dalında, bu duyarlılık noktasında duran

Yazının Devamı

KOMEDYANIN ATASI

12 Mayıs 2015

Aristophanes’i komedyanın atası olarak tanımlamak için, binlerce yıldır okunmakta ve sahnelenmekte olan oyunlarına bakmak yeterli. Ünlü yazarın günümüze ulaşan metinleri arasında, kuşkusuz ‘Kuşlar’ın da önemi, değeri büyük. Bu yüzden, Çevre Tiyatrosu’nun oyun seçiminin çok yerinde olduğunu söylemeliyim.

Kalabalık bir oyuncu kadrosu, modern yorumuyla, geçmişe ve bugüne dair çok şey söyleyen ‘Kuşlar’ için, yönetmeni Yavuz Pekman’ın oyun üzerine yazdıklarını çok anlamlı buldum. Sizlerle de paylaşayım istedim...
“Kuşlar üstadımız Aristofanes’in bundan yaklaşık 2 bin 500 sene evvel yazdığı bir oyun. Dile kolay; 2 bin 500 sene. Neler neler değişti o günden bugüne; düşünsen aklın almaz, yazsan sayfalar bitmez, öğrensen ömür yetmez. Milattan önce 400’lü yıllar; sorsan birkaç tarihi kalıntı, 3 -5 çanak çömlek, biraz felsefe, az buçuk sanat… Biraz akıl, yarım demokrasi, bolca şarap… Oysa bugün öyle mi ya? Gelişen teknoloji, uzay çağı, bilgi toplumu… İleri demokrasi, ölümsüzlüğe giden tıp, küresel mutluluk… Ne kadar çağdaş, ultra modern bir dünya? İyi, güzel de peki nasıl oluyor da hep aynı kalıyor üstadın 2 bin 500 sene evvel yazdığı hikaye? Neden yıllardır bütün dünyada

Yazının Devamı

ÖTEKİLERİN OYUNU

5 Mayıs 2015

Emek Sahnesi’nin yeni projesi ‘Öteki Vagon’, geçen ay seyircisiyle buluştu. Yoğun ve disiplinli bir prova sürecinden sonra, nihayet sezon sonuna yetişen oyun, beden tiyatrosunun başarılı örneklerinden biri. ‘Öteki Vagon’, adından da anlaşılacağı üzere, ötekileştirme üzerine sözü olan ve koreografisiyle de bu izlekte sahneye taşınan farklı bir tiyatro örneği...
Oyunun yazarı, yönetmeni ve koreografı Arda Alpkıray. Oyunda, öteki olmanın aykırı görüldüğü, hatta kimi zaman bir suç olarak kabul edildiği toplumların varlıklarına göndermeler var. Kültürleri, dinleri, yaşam algıları birbirinden farklı olan insanlar arasındaki fiziksel ve ruhsal şiddetin boyutlarını da bedensel devinimlerle gözler önüne seriyor.

‘Yolun Bittiği Yer’
Oyunda anlatılan ve birbirlerini hiç tanımayan, farklı zaman dilimlerinden gelerek bir trenin vagonunda buluşan insanların ‘diğer olmanın ağırlığını taşımak’ gibi bir ortak noktaları vardır.
Onlar ‘Öteki Vagon’da, aynı kader birliği içinde, adeta bir sürgüne mahkum edilmişçesine ve olan bitenden habersiz, uzun bir yolculuktadırlar.
Bindikleri bu trenin nereye gittiği hakkında bir fikirleri olmasa da, yaptıkları bu yolculuk onlara,

Yazının Devamı

SÖZ’ÜN BÜYÜCÜSÜ

28 Nisan 2015

Avrupa'da tiyatronun önemli yönetmenlerinden biri olarak adını duyuran, Aleksandar Popovski’nin yönettiği 'İmparatorluk Kuranlar Yahut Şümürz', İstanbul'da sezonun son oyunlarını oynuyor. Prömiyerini, 11 Mayıs'ta , İstanbul Tiyatro Festivali kapsamında yapan oyunun yazarı, 'Söz'ün Büyücüsü' olarak tanınan Boris Vian.
'İmparatorluk Kuranlar Yahut Şümürz', kendi arzularını doyurmak ve istediklerini elde etmek uğruna, neredeyse her gerçeği reddeden insanların öyküsünü anlatıyor. Bu insanların en gizli ve karanlık tutkularına tanıklık eden seyirciyse, oyunun trajikomik karakterleri aracılığıyla kendi kendisiyle de yüzleşmeye sürükleniyor ister istemez.
Kaybetmeyi göze almak ve en son ana kadar her şeyi inkar etmek... Kendilerinin ve hayatın gerçeklerinden göz göre göre kaçan insanlar... Modern dünyanın yalnızlaştırdığı bir aile ve kent insanının kuşkucu, paranoyak halleri... Boris Vian'ın kimi yerlerde yadırgatıcı kimi yerlerde de hedefini tam yerinden vurucu anlatımı.

Festival Yolcusu
Aleksandar Popovski’nin, bu yılın Afife Tiyatro Ödülleri organizasyonunda 'En İyi Yönetmen' dalında aday gösterildiğive Hayal Perdesi'nin kurucularından Selin İşcan'ın oyun, sezonu

Yazının Devamı

‘Gerçek bir Dünyalı’

21 Nisan 2015

Sizlere ‘Hollanda’da En Etkili 50 Türk’ listesinde, yazar ve komedyen olarak adı geçen bir isimden, Nilgün Yerli’den söz etmek istiyorum bugün. Çünkü hem yaptığı işleri hem de yıllardır kilometrelerce uzakta bile olsa, hiç pes etmeden içinde büyüttüğü ve özenle koruduğu tiyatro sevgisini çok değerli buluyorum.
“Dünya benim vatanım, insanlık ailem, sevgi de dinim” diyor ve kendisini gerçek bir ‘Dünyalı’ olarak tanımlıyor Nilgün Yerli. Yaşadığı onca şeye, tek başına büyüyerek verdiği mücadelelere dayanarak yapıyor bu tanımı belli ki. Hayatı hiç de kolay bir hayat olmamış çünkü. Annesini, ona en çok ihtiyacı olduğu yaşlarda kaybetmiş mesela. Ardından babası beyin kanaması geçirmiş. Bu olanlardan sonra, babasının işi dolayısıyla yerleştikleri Hollanda’da yapayalnız kalınca, rahibelerle yetişip eğitimini tamamlamış. Üniversitede ekonomi okurken de, tiyatro girmiş hayatına. Önce bir arkadaşıyla birlikte kurduğu tiyatro grubunu, sonradan tek başına idare eden Nilgün Yerli, o gün bugündür tiyatroyla sürdürüyor hayatını.

Kraliyet oyuncusu
Yazdığı ve oynadığı sekiz oyunla, Avrupa’nın pek çok ülkesini dolaşan ve Hollanda’da 2000 kişiye kapalı gişe oynayan bu başarılı isim, aynı

Yazının Devamı