Özge Ökten

Özge Ökten

-

Tüm Yazıları

Biz, ışıklı reklam panolarının hayatımızı şekillendirdiği, algı ve davranışlarımızın kocaman ekranlı cep telefonları aracılığıyla, parmaklarımızın ucunda büyüyüp küçüldüğü bir dünyada yaşayıp giderken, aramızda birkaç sincaba fit olan birileri var. Yanlış okumadınız, bildiğimiz sincaplardan söz ediyorum. Bir sitede, insanlarla birlikte yaşayan, şu tatlı, sevimli orman hayvancıklarından…

Yalnızlaşanların öyküsü
Çimler biçiliyor, havuzun suyu her gün klorlanıyor, dış cephe camları sürekli silinip paklanıyor. Site sakinleri korunaklı duvarlar arasında oldukça mutlular. Hiçbir şeye ihtiyaçları yok çünkü mimar ve mühendisler, müteahhitlerle el ele vererek onlar için her türlü kolaylığı düşünmüşler.
Arabaları, para kasaları, mücevherleri 24 saat güvende. Her şey saatli, şifreli ve tam da olması gerektiği gibi. Ancak onlar, yüksek katlı binaların, oksijene hasret, teknolojiye alışkın konforlu daireleri içinde, kendilerini bekleyen tehlikelerin farkında bile değiller. Ama tehlikelerin farkında olan biri var; Turgay Doğan.
O, ‘Site’nin yazarı ve yönetmeni. Bu oyunu yazmasının nedeni de site yaşantısına alışan insanların, bir süre sonra kendilerine ve çevrelerine nasıl yabancılaştıklarını göstermek.
Tiyatro Gnlev’in yapımı olan ‘Site’, özenilecek bir yaşamın içinde düzeni bozulanların, kalabalıklar arasında yalnızlaşanların öyküsünü anlatırken; hiç beklenmedik bir anda tüm ezberleri bozuyor ve soruyor: Ya bir gün ‘Site’de beklenmedik bir şey olursa? Hiç hesapta olmayan bir şey? Bu cicili bicili sistem bir gün sekteye uğrarsa ne olur? Cevaplar oyunda...
Dicle Alkan, Doğa Demirhan, Semra Morgil, Öykü Oktay ve Emre Taştekin’in rol aldığı ‘Site’, 26 Şubat’ta Hayal Perdesi Beyoğlu’nda…

Haberin Devamı

BAZI OYUNLAR HİÇ ESKİMEZ

Sahnenin hep bir büyüsü vardır. Ona dokunan, onun üzerinde dolaşan her şeyi canlı kılar. Müziği, kostümü, hareketi, dekoru hatta oyun metnini bile… Aradan yıllar geçse de, sahne üzerinde yeniden izlediğiniz ne varsa, ilk izlediğiniz günkü gibi görünür gözünüze. Bu yüzdendir ki yılların aksine, sahne hiç yormaz, yaşlandırmaz insanı; sahne hep canlı tutar; oynayanı da, izleyeni de…
Devlet Tiyatrosu’nun Üsküdar Tekel Sahnesi’nde uzun yıllar sonra yeniden izlediğim ‘Kontrbas’ın, 23 yıldır izleyicisiyle aynı duruluk, aynı gerçeklik ve canlılıkla buluştuğunu görünce, tiyatronun bu gizemli büyüsüne bir kez daha hayran oldum.

Bir sanatçının isyanları...
Metin Belgin’in yönettiği ve oynadığı ‘Kontrbas’, klasik müzik dünyasına bambaşka bir açıdan bakan bir oyun. ‘Tiyatro dünyasının ve sanatçıların, devletin tiyatrosu olur mu, olursa nasıl olur, ne kadar olur?’ sorularına cevap aradığı şu günlerde, ‘Kontrbas’ta, bir sanatçının hezeyanlarına, isyanlarına ve yalnızlığına dair pek çok şeyi bulmak mümkün.Patrick Süskind’in yazdığı ve Hale Kuntay’ın çevirdiği bu oyun hakkında söylenecek çok şey var.
Sanatın gücünden, sanatçının tutkularından beslenen ‘Kontrbas’ için, Metin Belgin, “‘Kontrbas’ çok şey öğretti bana, öğretmeyi de sürdürüyor. Defalarca izleyerek çoğalan seyirci beni tiyatro adına umutlandırıyor, 20 yılı aşkın bir süredir aynı oyunla sahnede olmak beni heyecanlandırıyor” diyor. Ne mutlu!
Müziğin sürükleyici büyüsünün, sahnenin gizemli büyüsüyle kucaklaşarak, devlet orkestrasında memur olarak çalışan bir kontrbas sanatçısının dünyasını yansıttığı bu oyun, düşündüren yanlarıyla da şüphesiz daha çok uzun yıllar sahnede olacak. Olmalı da...